Bölüm 39

3.5K 474 78
                                    

Altair, Gümüş'ün ağzını zorla açtırarak kimi yediğini öğrenmek istedi. Fakat ceset artık tanınacak durumda değildi.

"Allah belanı versin! Kimi yedin lan?!"

Gümüş, Altair'in sinirden deliye olduğunu görünce yavru köpek gibi ses çıkarmaya başladı.

"Yemezler! Kimi yedin söyle bakalım?"

Gümüş, bir yandan ağzındaki eti çiğmeye devam ediyor, diğer yandan Altair'a kimseyi yemediğini inandırmaya çalışıyordu.

"Öncelikle her ne kadar yakalansan da yüzde yüz inkar felsefeni tebrik ediyorum. Böyle hareketlerle gözüme girmiyor değilsin. Fakat bana sökmez. Şimdi kimi yedin söyle."

Altair ne kadar uğraştıysa söyletememişti. Sonunda pes ederek "Çıkar kokusu yakında!" diyerek odasından çıktı.

Altair odadan çıktığında kapıda Chengiz bekliyordu. "Efendim iyi misiniz?"

"İyiyim. Fakat pek bir şey hatırlamıyorum. En son müdürenin odasına gitmiştim."

"Dört gün önce sizi baygın halde akademiden birileri getirdi efendim."

"Dört gün mü?!"

"Evet efendim."

"Bana dün gibi geliyor."

"Sizi yatağınıza yatırdıktan kısa süre sonra canavarlarınız ortaya çıktı. Sizi doktorlara göstermek istesekte canavarlarınız yanınıza Efendi Hennor'dan başka kimseyi sokmadı."

"Hennor mu?! Hennor ne alaka ya?"

"Bilmiyorum efendim. Fakat hepsi sadece ona karşı saldırgan hareketler göstermedi."

Altair, Hennor'un ismini duyunca bir anda aklına Gümüş geldi. "Lan yoksa..." diye mırıldandıktan sonra "Hennor geri odadan çıktı mı?"

Chengiz bu soruyu garipsemişti. Çıkmadıysa zaten odada olması gerekmiyormuydu. Efendi Altair neden böyle saçma bir soru sormuştu ki. Bunu yeni uyandığınına vererek "evet efendim." dedi.

Altair derin bir nefes alarak "çok şükür." dedi. Avluya çıkan Altair'in aklına buraya ilk geldiği an geldi. Yıkık dökük, kimsenin yaşamadığı bu yer şimdi insan kaynıyordu. Bir grup insan dövüş eğitimi alıyordu. Birileri sırtında eşya taşıyordu. Kimisi de yemek pişiriyordu. Son derece canlı bir ev haline gelmişti. Evin tüm sularında meşhur bayrakları dalgalanıyordu.

(Bayrağı bildiniz için. Tekrardan resmini koymadım.)

Baqdall son derece lüks kıyafeti içinde duruşuyla elitliğini ve liderliğini gösteriyordu. Ağzından çıkan her komutu çalışanlar harfiyen yapılıyordu. Baqdall, Altair'i görünce mutlu oldu. Yavaş adımlarla Altair'in yanına geldi.

"Ne oldu evlat? Bir Rün taşı seni fena hırpalanmış gibi. Hahaha."

"Hiç açma o konuyu Bağdat. İçim en kaz alanı."

"Baqdall! Seni ukala velet!"

"..."

"Neyse senin zevzekliklerinle uğraşamam. Senle konuşmam lazım."

"Buyur ihtiyar, dinliyorum."

"Sayende Money hanesi hızlıca büyüdü. Artık elimizin altında 50 den fazla çalışan var. Bunlardan güçlü duran erkekleri savaşçı yetiştiriyorum. Geri kalan erkekler de hamallık yapıyor. Kısacası ticaret ağları yapacak kadar büyüdük. Bunun için yaklaşık 20 tane köle almamız lazım. Bir de şehirlerden şehirlere malları taşımak için eşek veya katırlar lazım."

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin