5

5.4K 357 30
                                    



Chasity'nin Fred ve George Weasley ile tanışması aslında çok komik bir hikayeydi. Tabii bizim açımızdan, Chasity için çok da hoş bir deneyim sayılmazdı. Özellikle Fred Weasley yüzünden katil olabileceğine inanıyordu.


Charlie aslında iyi niyetli düşünceler ışığında bu (sonucunda ucube çıkan) fikre kapılmıştı; Chasity ve ikizler yakın yaştaydı, Chasity iyi bir kızdı ve eğlenceliydi -hem o ve Tonks gittikten sonra birbirlerine destek olabilirlerdi. Maalesef kardeşlerinin huylarını düşünmemiş ve fazlasıyla naif davranmıştı. Pardon çoğul ek mi koymuşum? Kardeşinin olacaktı o...


Fred ve Chasity'nin bu kadar olaylı tanışacaklarını Tonks da tahmin etmemişti. Evet, Fred'i çok tanımıyordu ama Chasity'yi iki yaşındaki el kadar bebek halinden beri tanıyordu ve daha yeni tanıştığı birine karşı bu kadar.. vahşi oluşuna ilk kez tanık olmuştu. Gerçi kızı da pek suçlayamazdı, Fred insanın damarına basmayı çok iyi biliyordu isteyince.

George'la konuşmaya ya da herhangi bir etkileşime geçmeye çok da fırsatı olmamıştı bu ani gelişen kavga sırasında. Yine de ikizinden daha az sorunlu oluşunu takdir etmişti.

Theodore ise durumdan en az Chasity kadar şikayetçiydi; gün içerisinde Fred Weasley bütün işleri arasında bir şekilde Chasity'yi buluyor, onun sinirlerini yerle bir ediyor, sonra da kızın gece yatana dek Weasley'yi şikayet edişiyle Nott oğlanını baş başa bırakıyordu.

Yine de Theodore sabırlı ve (genelde) sakin biriydi, olaylara bulaşmamış, sadece arkadaşının çilesini dinleyerek ona destek olmuştu. Böylesi çoğu açıdan daha iyiydi.

Bütün bu olaylar arasında Sylvan'la arkadaşlıkları da ilerlemişti. Öyle ki üçü bir arada olmayınca profesörler bile kuşkulanıyordu. Aralarından biri etrafta olmasa bile diğer ikisi illa beraber görülüyordu.


Cadılar Bayramı yine soğuk bir esintiyle gelip geçmiş, Kasım'da yağmurlar yağmış, Aralık'ta ise ilk kar atıştırmaya başlamıştı. Şimdi ise şubat sonlarıydı. Günler martın kapısına dayanmışken hala kar yağışı ocaktaki yoğunluğunu koruyordu. Bu sene yaz geç gelecekti herhalde.

Chasity kıştan hoşlansa da sonbaharı tercih ederdi, her ne kadar ekimden pek haz etmese de eylülün başlarında yaprakların bulundukları dallarda çürüyerek ölüşü, nazikçe esen rüzgarla sıyrılarak yerleri süslemeleri; kasımda havaların aniden soğurken yağmur bulutlarının denizdeki dalgalar misali bir gelip bir gitmeleri, sisin ormanın üstüne çökmesi ve renklerin retro bir hal alışını seviyordu. Yaşam sadece renkli taç yapraklarından oluşsa, dikenleri olmasa, o gülü temizlemeye gerek kalmazdı, sadece birkaç kez bakıp varlığını bir - iki günde unutacağın- o kendine her gün suyunu yenileyerek daha uzun taze tutacağına söz verdiğin vazoya koyardın, tazeliğini boş beleş yitirip giderdi. Dikenleri temizlemekse anı yaratıyordu, sivri uçların elinde bıraktığı izleri gördükçe gülü anımsar, suyunu yeniler ya da onun güzelliğini seyreder-düşlersin. Chasity çirkin ya da tuhaf sayılan şeylerde güzellik bulmayı bu yüzden seviyordu. Hayatına anlam katıyorlardı.

Tam da bu yüzden Biçim Değiştirme'ye giderken Filch'in odasının aralık kapısından gördüğü o eski püskü parşömene kafayı takmıştı.

Eğer bir özelliği olmasaydı o parşömen orda olmazdı. Filch pek de hoşlandığı kişi bir kez dokundu diye o eşyayı saklayacak birine benzemiyordu- gerçi Filch, kedisi Bayan Norris dışında hiçbir canlıdan hoşlanıyora da benzemiyordu.

Chasity // HP FANFICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin