16

2.9K 114 275
                                    

Bölüme başlamadan el falı hakkında aşırı bilgim olmadığını, biraz fal bakan tanıdığım birinden duyduklarım biraz da internetten çalıp çırptıklarımla ortaya bir şey attığımı belirtmek isterim. Aşırı güvenmeyin yani :)) Tarot kısmı doğru ama, o konuda bilgiliyim. 

Bölüme sürpriz konuk geldi çünkü değişik arkadaşlıkları çok hoşuma gidiyor hfljkoefj ayrıca yazık, Chas okuldaki tek dostu...

Bu arada sunum çok rezil geçti. Yine de toparladım. Bölüm atmadığım civarda da vizelerim vardı, şimdi iki hafta tatilim var :)) Oylar verildi mi bakalım? CHP'yi ve seçmenini tebrik ederim bu arada. Siyasi tarihe bir ilk yazdık ülkecek. Siz nasılsınız?

-Mayıs



Bir zamanlar ağaç dallarının en ucunda Yılbaşı süslemesi gibi sallanan, yaşamları bedenleriyle beraber kuruyan sarılı-kırmızılı yapraklar çoktan efendileri olan dallara vedalarını etmiş, yerleri kar gibi süslüyorlardı. Çam ağaçları dışında hiçbir ağacın üzerinde tek bir yaprak bile yoktu. Kuru bir soğuk rüzgarla birlikte zirvelerden eserek inmiş, eylül ayına dair izleri geçmişi  yok edermişçesine silmişti. Kasımın yaklaştığının habercisiydi bu havalar. Ekim ayında olmamıza rağmen Noel çanları yeterince dikkat kesilirseniz duyulabiliyordu.


Fred 'Dağ Trolü' Weasley'nin varlığına (maalesef) alışmaya başlıyordum. Theo'yla en son yaşananlardan beri aramızın limoni olduğunu söylemek az kalırdı, hayır asit değeri çok daha yüksekti, kezzap gibi demek daha iyi bir örnek olurdu. Sylvan'a olayı anlatmamış olsam da ortamın gerginliği gözle görülür ve elle tutulur olduğundan olsa gerek ne halt yediğimi anlamıştı. Yine de detayları dinlediğinde en az benim kadar şaşırmıştı. Theo'yu duvara yapıştırmak benim gibi tatlı bir kız için fazla vahşiceydi. İşlerimi indirekt olarak halletmeyi tercih eden biri olduğumdan olsa gerek yaptığım şeyi algılaması ve sindirmesi zaman almıştı. 

"Korksam mı gurur mu duysam bilemedim şimdi..." demekle yetinmişti afallamış bir ifadeyle gülerken.

Neden gurur duyduğunu sorduğumdaysa yüzünde 'ÇOK MASUMSUN' diye bağıran bir tebessümle ellerimi avuçları arasında kavramıştı.

"Theo'ya hayır diyecek insan azken kafa tutacak kişinin de ne kadar nadir olduğunu tahmin edebilirsin. Ayrıca insanlara kafa tutmakta pek iyi sayılmazken aniden en yüksek seviyeden bu yarışa girmen gözlerimi yaşarttı. Sende hala umut var."

Sylvan'ın her zamanki zevzekliği olarak yorumladıktan sonra ellerimi onunkilerden kurtarmış ve ona dil çıkarmıştım. 

Sössüz bir savaş ilan edilmişti Nott oğlanıyla aramda. Beraber zaman geçirdiğimiz oluyordu, üçlü arkadaş grubumuz hala ödevleri (çoğunlukla) beraber yapıyor, evcil Azkaban kaçağımızın yemek vb. ihtiyaçlarını temin etmeye beraber gidiyor, yemeklerde beraber oturmaya çalışıyorduk. Yine de aramızdaki soğuk savaş bitmek bilmiyor, aksine istemsizce vekalet savaşına dönüşmeye başlıyordu. Konuyla alakasız masum piyonlar bizim yüzümüzden heba oluyordu.

Ayrıca Daphne Greengrass'dan hala özür dilememiştim. Dilemeyecektim de.

Kıza soğuk davranmayarak yeterince belli ediyordum onunla bir derdim olmadığını. Özür dilemeye çalışsam da aciz duruma düşmeden ve kendimi rezil etmeden başarabileceğime emin değildim. O yüzden gerek yoktu.

Bütün yaşanan karmaşa arasında zorunlu olarak yapışık ikizim haline gelmiş Fred Weasley de doğal olarak en çok zaman geçirdiğim kişi haline geliyordu. Kendi hayatından fazla ödün verdiğini fark etmiş olacak artık yanımda sürüklenmek yerine beni yanında sürüklüyordu. İtiraf etmem gerekiyor ki şikayetçi değilim. Evet, çok absürt bir komedyadan fırlamış gibi görünen bu olay gerçekti. İlk defa Fred Weasley'nin yaptığı bir harekete muhalefet olmuyordum. Sebebi de Theo'yla olan soğuk savaşımızdan başka bir şey değildi.

Chasity // HP FANFICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin