Regulus kırk yıl düşünse yirmi yaşında ölümü kıl payıyla es geçip, abisinin (artık ölü olan) en yakın arkadaşının kızını yetimhaneden kaçırarak ona babalık etmek gibi absürt bir duruma düşeceğini tahmin edemezdi.
İnferilerle dolu o iğrenç yerden can havliyle nasıl kaçtığını bilmiyordu bile, tek bildiği sisli hafızasında hayal meyal anımsadığı; animagus formunda karaya vurması ve kendini ölü göstermesi gerektiğiydi.
Regulus aile kurmayı hiç düşünmemişti bile. Ebeveynlerine benzemekten korkması bir yana, kendini gerçekten baba olarak göremiyordu. Empati duygusu çok da iyi değildi, biraz da bencildi. Çok sorumlu sayılmazdı, işkolik deseler yeri vardı. Çocuklarla nasıl ilgilenmesi gerektiğini bilmiyordu bile!
Kucağındaki kız çocuğuna dikti gözlerini, daha kendine bakamazken nasıl bakacaktı ki ona? Daha kendisi büyüyememişken bir çocuğu nasıl büyütecekti?
En azından kız, kardeşinin aksine bakımı biraz daha kolay bir yaştaydı.
Kucağında kaçırdığı bebekle (böyle söyleyince tuhaf hissetse de gerçek buydu) beraber aklına o sırada yardım edebileceğine güvendiği tek kişiye gitti, kuzeni Andromeda.
Andromeda'nın bir kızı olduğunu biliyordu, yıllardır kuzenini görmemiş olsa da gerek, Sirius gerek çevreden bir şeyler öğrenmişti. Kız on yaşını geçkin olmalıydı, belki on bir ya da on iki? Hogwarts'taydı şu an büyük ihtimalle.
Andromeda'nın evi mütevazıydı, Black soyundan geldiğini tahmin etmek aileyi tanıdığınız sürece imkansız gibi bir şeydi. Bahçenin üstüne çalışıldığı belliydi, bitkilerin acemi budanmasına bakılırsa büyük ihtimalle kuzeninin muggle doğumlu eşinin büyü kullanmadığı hobisiydi.
Regulus bitkilerle pek anlaşamazdı, kaktüsler hariç. Diğer kuzeni Cissy bu yüzden bikilerine yaklaştırmazdı onu, bitkiler için bir ruh emici tarzı bir şey olduğunu iddia ediyordu, haksız da sayılmazdı. Profesör Sprout'tan özellikle aldığı yönergelere göre baktığı sukulenti bile bir haftada solmuştu. Talimatları birebir uygulamasına rağmen...
En azından güvenilir kaktüsleri onu hala terk etmemişti, belki de o da bir kaktüsü andırdığı içindi.
Kapıda dikilmekten sonunda vazgeçerek zili çaldı.
Gecenin gerçek anlamında köründe, habersiz bitmek pek de onluk bir davranış sayılmazdı (özellikle çocukluğundan beri görmediği kuzeninin kapısında) ancak durum aşikar olunca yapacak çok da tercih yoktu.
Zili ikinci kez çalmaya yeltenecekken kapı uyku mahmuru bir çift gözle karşı karşıya getirecek şekilde açıldı Regulus için.
Kendisini daha önce hiç görmemiş olsa da karşısındaki adamın Edward 'Ted' Tonks olduğunu fark etmişti. İçinden sevinç nidaları yağdırıyordu, evi bulmayı başarabilmişti - ki bu da büyük bir başarıydı onun için.
Tonks gecenin gerçek anlamda köründe kapısına dayanmış genç adamı görünce afalladı, bu adamı daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen görünüşüne bakarak aşağı yukarı eşinin akrabası olduğunu tahmin edebiliyordu.
Sonra kucağındaki çocuğu fark etti. Daha biraz önce aklında olan bütün soru işaretleri uçup gitmişti, zaman kaybetmeden eşine seslendi.
Black aile fertlerine (Sirius ve Alphard amca hariç) zerre güveni olmasa da küçücük bir bebeği buna kurban edecek değildi.
Andromeda gecenin bu saatinde hiçbir aile üyesinin çıkageleceğini tahmin etmezdi, bir yılı aşkın süredir ölü bildiği kuzeni ise aklının ucundan bile geçmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasity // HP FANFIC
FanfictionKim Regulus Black'in Lily ve James Potter'ın kızını büyüteceğini tahmin edebilirdi ki?