Strawberry Cake

1.9K 26 0
                                    

Yazar:Başak

Couple:KaiSoo

Kyungsoo’nun ağzından

Sabahtan beri koşturuyordum. Sehunla buluşacaktım ve tam 10 dk geç kalmıştım. Sehun ve ben her buluşmamızda pasta yerdik. Sonunda pastaneye gelmiştim. Sade süslerle çevrilmiş hoş görünümlü bu pastane bizim favori yerimizdi. Burada çok fazla anım vardı. Zaman kaybetmeden içeri girdim ve gözlerimle sehunu aradım. Cam kenarına oturmuş, dışarıyı seyrediyordu. Yanına geldiğimde bana dönüp gülümsedi. ‘’biraz daha gelmeseydin siparişi verecektim.’’ Dedi. ‘’iyi ya pastana kavuşunca özlemini giderirsin’’ beraber gülüştük. Sehun ve ben çok iyi arkadaştık. Menüyü açtık. Uzun bir seçimin ardından gözlerimizi kıstık ve aynı anda ‘’çilekli pasta lütfen!’’ çalışan kısa şaşkınlığına ardından siparişi alıp gitti. Bu duruma alışıktık. İkimizde çilekli pasta hastasıydık. Ruhumuzu alıp hayallerle dolu bir yere götürdüğüne inanır, hatta kendimize hikayeler bile uydururduk. Çok geçmeden çilekli pastalarımızda gelmişti. Pasta canavarı olarak direk pastaya dalmıştık. Nerdeyse bitiyordum ki çatalımdan garip bir ses geldi. Çatalım bir şeye çarpmıştı. Ne olduğunu anlamak için pastamın içini biraz açtım. İçinde bir minik bir karton vardı. Üzerinde ‘benimle evlenir misin?’yazıyordu. Ahh olamaz sanırım başkasına ait bir pastayı yemiş bulunmaktayım. Çalışanlardan birine seslenecektim ama ışıklar kapanmıştı. Az önceki parlak lambaların yerini hafif kırmızı mum ışıkları almıştı. Harika sanırım biri sevdiğine evlenme teklifi edicekti ve pasta onların masada değildi. Kendi kendime söverken kapıdan giren takım elbiseli yakışıklı adamı görünce düşüncelerim uçup gitmişti.

‘’Kai!’’

****Flashback**** 

Kai’nin ağzından

‘’Ne isterdiniz efendim?’’ Ne istediği söylemek üzere ağzımı açmıştım ki masama çilekli pasta bırakıldı. Şaşkınca pastaya baktım. Başımı kaldırdığımda bebek yüzlü bir gençle karşılaştım. Evet hayatım boyunca çilekli pastadan nefret etmiştim. Nedeni yoktu. Sadece sevmiyordum. Yağmurlu bir günde birazda olsa ısınmak için girdiğim bu pastane hayatımı çok değiştirdi. Çikolatalı pasta istememe rağmen bebek yüzlü genç masama çilekli pasta koymuştu. Yanlış getirdiğini söyleyerek tekrar çikolatalı pasta söylemiştim. 

‘’Pardon ben çikolatalı pasta istemiştim. Çilekli değil.’’ Bebek yüzlü genç bana bakarak gülümsedi.

‘’biliyorum efendim ama çilekli pasta gerçekten çok güzeldir. Eminim beğeneceksiniz. İnsanlara mutluluk verir.’’ Sinirlenmiştim. Yağmurun yağması zaten sinirimi bozmuştu. Birde istediğim çikolatalı pasta olmasına rağmen çilekli pasta yememi söylüyorlardı. Tanrı aşkına burada kim müşteri.’’ Yemeyecektim. Yağmur dinene kadar kalmam lazımdı. Ve bu saatte tek açık yer burasıydı. Yaklaşık 15 dk boyunca çilekli pastayı yememek için savaş veriyordum. Evet çilekli pastayı sevmeyen ben şuan kendimi zor tutuyordum. Karnım açtı ve tek yemeğim maalesef önümdeki çilekli pastaydı. Mecburen yemeliydim. Çatalla bir lokma aldım. 

Ve işte tam o anda çilekli pasta ile ilgili kötü düşüncelerim yıkılmıştı. Bu harikaydı. Bebek yüzlü gencin demesi gibi bu mutluluk vericiydi. O andan itibaren çilekli pastaya olan ön yargım kalkmıştı. Fakat diğer pastanelerdeki pastaları beğenmiyor sadece bu pastanenin pastasını yiyordum. Bazen sırf buraya gelebilmek için işimden erken çıkıyordum. Yakın zamanda çilekli pastanın becerikli ustası olan o bebek yüzlü gençle tanışmıştım. En yakın ve tek arkadaşım oydu. Kyungsoo. Sohbeti o kadar muhteşemdi ki onu görmeden günümün uğursuz geçtiğini bile düşünüyordum. Annem bile ona o kadar alışmıştı ki pastaneye gittiğim zamanlar onu orda görüyordum. Neredeyse her saniyemiz beraber geçiyordu. Kyungsoo o kadar neşe dolu bir insandı ki yanında üzgün bir şekilde durmak imkansızdı. Hergün pastaneye gider ve bana yaptığı çilekli pastasını yerdim. Çilekli pasta bağımlısı olmuştum. Bu pastane kyungsooya babasından kalan tek hatıraydı. Onla tanışalı 1 sene olmuştu ve kötü haberi almıştım. Pastane satılığına çıkarılmıştı. Kyungsoo ingilterede bir okula gitmek için satmıştı. İşte o zaman o pastaneye gidiş sebebimin gerçek nedenini anlamıştım. Çilekli pasta için değil, kyungsoo için oraya gidiyordum. Bunu geçte olsa şimdi anlamıştım. Ona aşıktım. Biz çok yakındık. Onu kaybedemezdim. Ona hislerimi söylemeye karar verdiğim zaman hiç durmadan evine doğru koşmaya başlamıştım. Kapıyı 3 kez çaldım. Açan yoktu. Sanırım geç kalmıştım. Onu kaybetmek istemiyordum. Bu sıkıcı yaşantımdaki tek renk oydu. Ve şimdi o gitmişti. Neden gittiğini hala anlayamamıştım. Burada gayet başarılıydı ve dahası babasının ona bıraktığı tek hatırayı satmıştı. Pastanede kyungsoo ile çalışan sehundan sabah erkenden gittiğini öğrenmiştim. Neden bana bir veda bile etmeden gitti? Beklide üzülmemi istemedi. Ya da vedalardan hoşlanmıyordu. Ve o gündenden bu yana tam 2 ay geçmişti. İlk aşkıma daha hislerini bile söyleyemeyen ve elinden mutluluğu alınmış bir gençtim. Şuan yaptığım şey ise pastanede pasta yapmaktı. Evet pastaneyi ne yapıp edip yeni sahibinden almıştım. Bu pastanede onun anıları daha önemlisi bizim en değerli anılarımız vardı. Pasta yapmayı azda olsa öğrenmiş olsamda buraya gelen insanlarda mutluluğun ifadesini göremiyordum. Sanki herkes onun eksikliğini yüzüme vuruyordu. Düşüncelerime dalmışken elimde tutuğum çilekli pastaya baktım. Eskisi kadar parlak ve güzel görünmüyordu. Mutluluk değil hüzün veriyor gibiydi. Pastaneyi kapatma zamanı geldiğinde içeriye o girdi. Sehun. Bana önemli bir şey anlatması gerektiğini söyledi. Oturup anlattıklarını dinlemeye başladım. 

‘’o burada kai. Sana söylememem gerekirdi ama dayanamadım. Sizi böyle görmek istemiyorum. 3 gün önce onunla konuştum. Ortadan kaybolmak istemesinin nedeni senden hoşlanıyor olmasıymış. Ve karşılıksız olduğunu düşünüp kaçmayı seçmiş.’’ Sehun’un anlattıklarını duyduğumda karışık bir hale bürünmüştüm. Ağlamak ile gülmek arasında gidip geliyordum. Yani beni seviyordu. Benden hoşlanıyordu ve karşılıksız olduğunu düşündüğü için beni bırakmıştı. Şuan o kadar mutluydum ki etrafımdaki her şey gözüme yepyeni geliyordu. Ve aklımda harika bir plan vardı. Sehunun yardımına da ihtiyacım vardı. 

****Flashback sonu****

Karşımda onu görmüştüm. Bana doğru geliyordu. Yaklaşığında tam yanımda durmuştu. O anda kafama dank etmişti. Sehun baştan sona biliyordu. Her şeyin benim için hazırlanmıştı ve sehun’un sırıtmasına bakılırsa bu işte payı da vardı. Kai gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.

‘’Kyungsoo! Aptallığım için özür diliyorum. Pastaneye geliş sebebimi çilekli pasta sandığım için. Oysa tek gelme sebebim sendin. Seni sevmeye başladığım anda hayat benim için daha farklı ve güzel bir yer oldu. Bana mutluluğu verdin. Tek bir gülüşünle kendimi cennetteymiş gibi hissediyorum. Ama gittiğini duyduğumda hayatımdaki tüm renkler soldu. Kendimi büyük bir boşlukta hissettim. Çevremdeki insanlarda benim gibi gülümsemeyi unutmuş gibiydi. Buna dayanamam. Seni görmediğim bu 2 ay tam bir cehennem gibiydi. Seni kaybetmek istemiyorum. Benimle kalmanı, benim olmanı ve beraber mutlu bir aile olmak istiyorum.’’ Gözlerimden yaşlar akıyordu. Gözlerini benden ayırmadan cebinden küçük ve hoş bir kutu çıkardı. İçinde şirin bir yüzük vardı. 

‘’Benimle evlenir misin?’’

Şimdi içimde bir patlama olmuştu. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki öleceğimi sandım. Derin bir nefes aldım ve tekrar gözlerine baktım. 

‘’Evet’’ gözlerindeki ışıltı gözlerimi kamaştırmıştı. Birbirimize sarıldık. Ben ne olduğunu anlamadan beni aldırıp döndürmüştü. Durduğunda aramızdaki mesafeyi bozmadan yanaklarımı okşadı. Ve o mükemmel dudaklarını benimkine değdirdi. Uzun bir öpücük değildi ama anlamı çok fazlaydı. Geri çekilip alnını alnıma koydu ve içimi kıpırdatan sesiyle mırıldandı.

‘’Seni seviyorum’’

One shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin