Yazar: Panda omma
Çift: TaoRis
Not: Arkadaşlar bu ilk ficim lütfen sevip bağrımıza basalım Baktım TaoRis ficleri çok az bende yazmaya karar verdim hadi okuyun
Tao sıkıntıyla kıpırdandı. Gerçekten çok sıkılmıştı ve midesi bulanıyordu. Nedeni ise ne olabilir? Tabii ki tam 5 EXO çiftinin karşısında, yanında arkasında kısaca büyük salonun her yerinde kucak kucağa oturup birbirleriyle ilgilenmeleriydi. Tam karşısında oturan Luhan, Sehun'un kucağına tırmanmış maknae'ye bir şeyler anlatıyordu. İkisi de birbirine bakıp aşkla gülüyordu. Onların yanında SuChen çifti birbirlerine oynadıkları video oyunlarını anlatıyorlardı. Tabii Chen, Suho'nun saçlarını karıştırırken; Suho'nun da küçüğün boynuna öpücükler kondurması suretiyle. KaiSoo ise odalarına çekilmişti. Uydukları kesindi çünkü ev Kai'nin inlemeleriyle dolu değildi. ( Anlayacağınız gibi Soo üstte oluyormuş asffaad ) Xiumin koltukta oturmuş Lay'e atıştırmak yediriyordu. Baekyeol ise tatlı(!) bir şekilde öpüşüyordu. Odada olmayan tek kişi Kris'ti. Tao ve Kris çoğu zaman beraber takılırdı. Odaları da beraberdi. Kris odada duş aldığı için Tao yalnız kalmıştı. Çoğu zaman yalnızdı zaten..
Luhan pandasını sıkılmış ve kafasını bacaklarına koymuş bir şekilde görünce Sehun'un kucağından kalkıp Tao'nun yanına gitti.
"Minik pandam neyin var?" Luhan Tao'ya hep pandam diye hitap ederdi. İkisi gerçek bir abi-kardeş gibiydiler.
"Hiçbir şeyim var gege"
Luhan cümlenin komikliğine güldü.
"Hahaha çok tatlısın maknaee" diyerek Tao'nun yanaklarını sıktı. Normalde Luhan bunu başkasına yapsa Sehun çıldırırdı ama garip bir şekilde Tao'yu evlat edindikleri için sorun yoktu.
"Gegee! Ben tatlı falan değilim" diye üzgünce söylendi Tao.
"Hayır Tao gerçekten sen sevimli ve tatlısın" Luhan güven verircesine konuştu. Sonra fısıldadı.
"Kris'in ne düşündüğü tatlı olup olmamanı değiştirmez." Tao şaşkınca gözlerini büyüttü.
"G-gege!" Tao ilk defa kekeledi. Luhan 'Kris'i sevdiğini biliyorum' dercesine baktı ona.
"Onunla konuş, eminim seni reddetmez." Tao kısa süreli bir şok daha geçirdi. Çünkü bunu söyleyen kişi appası(Sehun)'ydı. Tao hızla yerinden kalkıp odasına fırladı. Kris hala duştaydı. Tao balkona çıktı ve oturdu. *Hayır olamaz bu yanlış, çok yanlış! Bir erkeğe aşık olamam. Olmaz olmaz olmaz!*
Tao ona olan aşkını kendine bile itiraf edemiyordu. Çünkü korkuyordu. Ona bağlanmaktan.. Veya ona söylerse reddedilip onu tamamen kaybetmekten... Büsbütün yalnız kalmaktan...
*Hayır.. Yapamam... Ona söyleyemem.. Zaten ondan.. Ah lanet olsun ona aşığım!* Tao ne yapacağını bilemez haldeydi. Balkon çok soğuktu ve Tao üşüyordu. Odaya girmeye karar verdi.
*Lütfen Kris gege çıkmış olmasın lütfen lütfen...*
Odaya girince gözlerini açtı. *Ohh gegem giyinik*
"Hey Tao, yoksa gizlice beni mi gözetledin?" Kris hafifçe kaşlarını çatıp bir kahkaha attı. Tao oyunu devam ettirdi.
"Evet ge, gizlice giyinmeni izledim. Taa ki -" Kris onun sözünü kesti ve muzipçe güldü.
"Ta ki penisimi görene kadar. Onu görünce korktun değil mi maknae" Kris kıkırdadı. Tao kızarmıştı.
"Yah gege!" diye mırıldandı.
"Awww maknae'm utandın mııı?"
Kris gidip Tao'nun yanağını sıktı. Tao iyice kızardı.
"Bu kadar utangaç olma panda" Kris kıkırdamaya devam etti.
"Ben uyumalıyım" diye mırıldandı Tao ve pijamalarini alıp banyoya kaçtı. *WuFan gege niye böyle yapıyor? Shh yanaklarım yanıyor! Lanet olsun gege bi daha bunu yapma!"
Yüzünü 5-6 kere yıkadı. Yüzündeki ateşi söndürmeye çalıştı ama sonuç başarısızlık.. Pijamalarını üstüne geçirip yatağa gitti ve kıvrıldı. Kris hala oradaydı. Tao gizlice öbür gözetliyordu. Ama Kris'in de onu gözetlediğinden haberi yoktu.
~~~~~
Kris yavaşça Tao'nun yanına sokuldu. Nefes alış verişleri Tao'nun boynunu yakıyordu. Tao kıpırdandı ve uyandı. Kris gülümseyerek onu bakıyordu.
"Maknae" diye fısıldadı.
"Maknae, sana sarılabilir miyim?" Kris'in fısıltı halindeki sesi Tao'ya bayıltıcı etkisi yapıyordu. Hafifçe yutkunup kafasını evet anlamında salladı. Kris işaret üzerine Tao'ya sokuldu ve ona sarıldı. Kris kendine hakim olmaya çalıştı ama yapamadı. Tao'nun boynuna ıslak bir öpücük verdi.
"Gege.. İyi misin? Neyin var?" Tao'nun sesi titriyordu. Şu an tek istediği Kris'in göğsünde uyumak ve birbirlerine aşık olduklarını söylemekti.
"Ssh maknae.. Ben.. Sana birşey söylemek istiyorum.." Kris'in sesi titriyordu ve kesik kesikti. Tao birşey demeyince devam etti.
"Söz ver maknae, ne dersem diyeyim benden nefret etme" Kris yalvarır gibiydi.
"Gege ben- ohh tamam söz.."
Kris Tao'yu kendine çekti ve saçlarını kokladı.
"Tao ben.. Ben seni seviyorum.."
Sesi o kadar kısık çıktı ki Tao en başta ne dediğini anlamadı. Anlayınca ise gözleri olduğundan 3 kat daha fazla büyüdü.
"G-ge.." Zorlukla konuşmaya çalıştı. Ağzından daha fazla kelime çıkamadı.
"Tao, hayır hayır! Söylememeliydim.. Lütfen Tao lütfen benden nefret etme.. Ah hayır lanet olsun!" Kris korku dolu gözlerle yalvarıyordu ama Tao o kadar şaşkındı ki ne dediğini anlayamadı.
"G-ge.. Ben.. Bende gege.." fısıltıyla konuşup Kris'e daha fazla sokulmaya çalıştı. Bu defa şaşırma sırası Kris'indi.
"M-mak-knae.. Sen.." ikisinin de gözyaşları mutluluktan akıyordu.
"Çok korktum aptal, çok korktum! Beni reddedersin diye çok korktum.." Kris kafasını Tao'nun boynuna gömdü.
"Tamam ge, ağlamayalım.. Lütfen" Tao hem kendi hem Kris'in gözyaşlarını sildi. Kris gülümsedi.
"Hadi göğsümde uyu panda" diye mırıldanarak Tao'yu göğsüne çekti. Tao onun üstünde rahat bir pozisyona geçti ve yanağına hafif bi öpücük kondurarak kendini uykunun kollarına bıraktı..
~~~~~~
Tao yatakta sağa sola döndü ve nihayet gözlerini açtı. Yağmur bulutları parçalarcasına yağıyor, Kris yanında uzanmış kitap okuyordu.
"Günaydın gegee~" yüzünde bir sırıtmayla uzata uzata konuştu.
"Günaydın"
"Gegeee dizine başımı koyabilir miyiim?" Kris başını kitaptan kaldırdı.
"Olmaz. Hem niye böyle bir şey sordun ki?" Tao'nun gülümsemesi soldu. *Ama göğsünde yatmama izin vermişti..* Kırık ve titrek bi sesle konuştu.
"Bilmem.. Gece göğsünde yatmamî istemiştin... Buna da izin verirsin sandım.."
Kris tekrar kitaba döndü.
"Öyle birşey olmadı. Sadece bir rüya görmüş olmalısın. Aptalca bir rüya. Ayrıca bir erkeğin göğsümde uyumasına ASLA izin vermem."
Tao'nun çenesi titredi. Aynı anda gözyaşları da gözüne hücum etti. *Ne yani sadece rüya mıydı?! Onun göğsünde yatmadım mı? Olamaz, OLAMAZ!* Tao yataktan kalktı ve incecik pandalı pijamalarıyla odadan çıktı. O kadar sessizdi ki Kris çıktığını farketmedi.
~~
Tao deli gibi sokakta koşuyordu. Dışarı çıkıp yağmurun altında koşalı 2 saat olmuştu ama o hala nereye gideceğini bilmez haldeydi. İnce pijamaları sırılsıklam olmuştu ve titriyordu. Önüne gelen bir banka çökercesine oturdu ve orda ağlamaya devam etti. İçinde birikmiş gözyaşları hala durmamıştı. Bankın üstüne kıvrıldı. *Çok soğuk.. Tanrım çok üşüyorum.. Oysa rüyamda Kris gege o kadar sıcaktı ki..* Yavaşça burnunu çekti. Arkasından ona yaklaşan kişiyi farkedemedi...
~~~~
"Kris! Tao evde yok!! Ne demek odadan çıktıktan sonra onu görmedim!!" Suho evi inletircesine bağırıyordu. Hepsi korkudan titriyordu. Çünkü Suho hiç bu kadar sinirlenmişti.
"Suho.. Yemin ederim bilmiyorum.." Kris ilk defa onların önünde ağlıyordu. Hatta 15 yaşından beri ilk defa ağlıyordu..
"Kafayı yemek istiyorum!! Nerde bu çocuk ha nerde??!" Bu defa bağıran Lay oldu. Büyükler işin ciddiyetindeydi. Tao duygusal ve hassas birisiydi. En ufak bir şeyde intihar bile edebilirdi ve şu an nerde olduğu belirsizdi.
"Çocuklar sakin olun. Polise haber verdi- " Xiumin'in konuşması terbiyesizce bölündü.
"Polis onun nerede olabileceğini bilmiyor! Onun ne kadar hassas olduğunu bilmiyor! Onu bulamazlar!" Luhan'ın sesi kızgın ve perişandı.
"Onu biz aramalıyız.."
"Biz mi?? Kendini katma Kai! Sizi de tehlikeye atamam!!"
"Hyung lütfen.. O bizim de kardeşimiz.."
"Hah, bi sen eksiktin Sehun! Chen sende gel, Baek sende Chan sende, DO sende!! Toplanıp arayalım ha nasıl olur?!"
"Suho, onun nerde olabileceğini biliyorum.." Tüm başlar bir anda Luhan'a döndü. Herkes nefesini tutuyordu.
"Nerde?!" Kris'in fısıltısı zor duyuldu.
"Söyle ge o nerde?!" Kris yeniden ağlıyordu.
"Sanırım.. Senin ona Çince çalıştırmak için götürdüğün bahçede olabilir.. Canı sıkıldığı zaman veya yalnız olunca hep oraya gider.." Kris bir anda dışarı fırladı. O bahçeyi unutmuş olması imkânsızdı. *Eğer Tao oradaysa... Onu asla bırakmam..*
~~~~
"Hey Kris! Geri dön!" Suho'nun çırpınışları boşaydı. Kris çoktan gitmişti. Ve onun arkasından Sehun, Chen ve Kai de fırladı. Xiumin, Luhan ve Lay diğerlerini zor zaptetti. Hepsi titriyordu ve korkuyordu. Tao her şey yapmış olabilirdi.
"Kris gege ne olduğunu anlatmıyor. Tao'yu çok kırdım deyip duruyor. Onlara ne oldu?"
"Eğer Tao'ya bir şey olursa.. Lütfen olmasın.." Hepsi ağlıyordu. Niye Kris bir şey demiyordu?
~~~~~~~
Kris arkasından gelen Kai, Sehun ve Chen'in farkında değildi. Deli gibi 'o' bahçeye koşuyordu. *İlerdeki bankta biri var! Tanrım, bu Tao!!* Kris ciğerlerini yırtarcasına koşuyordu. Banka ulaşınca o kişinin gerçekten Tao olduğunu gördü.
Bitkin bir şekilde banka çöktü.
"T-tao.. Sensin değil mi?" Gözyaşları aktığı yerleri yakarken arkasındaki üç genç durmuş onları izliyordu. Tao doğruldu.
"Gege.." Tao bir anda oturdugu yerden kalkıp koşmaya başladı. Dizlerindeki güç onu 4-5 metreden ileri götürmeyeceğini bile bile koşuyordu. Niçin kaçtığı hakkında bir fikri yoktu. Sadece Kris'ten kaçmak istiyordu. Ama bir anda bir çift kol onu kollarının altından çekti ve vücuduna yapıştırdı. Kris olduğunu anlaması uzun sürmedi. Kris başını omzuna gömdü. Gözyaşları ensesinden aşağı akıyordu. Yaşlar sıcaktı. Artık üşümüyordu..
"Panda.. Bir şeyin yok değil mi.." Kris hala titriyordu. Tao da ağlamaya başladı.
"Bırak beni ge.." Kris onu bırakmak yerine daha sıkı sarıldı.
"Seni bir daha asla bırakmam.. Asla.."
"Ge, lütfen bırak!" Tao kurtulmaya çalıştı ama Kris'in kolları o kadar güçlüydü ki.. Kris bir anda onu kucağına aldı ve geri dönüp banka oturdu. Diğer üç genç bankın etrafını sardı. Hiçbiri konuşmadı ama ceketlerini çıkarıp Tao'nun üstüne örttüler. Tao ve Kris'in gözyaşları bilinçsizce akıyordu. Hepsi soğuktan titriyordu.
"H-hyung.. E-eve gitmi-gitmiyor muyuzz?" Chen zar zor konuştu. Kris kafasını salladı. Kucağında uyuyan Tao'yu sarsmadan yürümeye başladılar.
~~~~~
"Hyung! Kris hyung ve diğerleri geldi, Tao'yu bulmuşlar!!"
Hepsi bir anda salona hücum etti. Gelenler soğuktan titriyordu. Kyungsoo ve Xiumin onlara sıcak çay yapmak için mutfağa geçtiler. Lay ise onlara battaniye getirdi.
"Kris! Bulmuşsun onu!" Suho sevinçle haykırdı. Kris başını salladı. Tao sesler üzerine uyandı. Başını kaldırınca Kris'in kucağında olduğunu gördü. Gözleri önce büyüdü, sonra aynı hızla küçüldü. Kris'in kucağından kalkmaya çalıştı ama Kris onu sımsıkı sardı.
"Tao, seni bırakmayacağım!"
"Onu odaya götür." diye mırıldandı Luhan. Kris onu sımsıkı sararak odalarına çıkardı. Yatağa oturup ayaklarını uzattı. Tao hala kollarındaydı.
"Tao.. Lütfen beni dinle.." Kris mırıldanarak konuştu. Yaşlar gözünden süzülüyordu.
"Gege lütfen beni bırak. Lütfen.." Tao yalvarmaya başladı. Ama iç sesi başkaydı. *Lütfen beni bırakmasın.. Lütfen*
"Tao.." Kris onu göğsüne bastırdı.
"Tao ben.. Özür dilerim.. Sana çok kaba davrandım.. Çünkü..çünkü.. Çünkü kafam karışıktı.. Yani.. Ohh" Kris derin bir nefes aldı. Tao onun tişörtüne sımsıkı tutundu.
"Tao kafamın karışık olma sebebi bir erkeğe duygular beslediğimi farketmemdi.." Tao hızla nefesini tuttu. Gözyaşları sicim gibi akıyordu.
"Ama bu yanlıştı.. Bi erkeğe aşık olamazdım.. Ama o kişi sürekli etrafımdaydı ve kendime engel olamıyordum.. Ve sonra birden o değişti.. Sanki beni etkilemeye çalışıyordu.. Engellemek istedim, sürekli ona kötü davrandım, çirkin olduğunu söyledim. Taa ki.." Kris yine sustu. Bu hikaye Tao'ya acayip derece tanıdık geldi.
"Tao o kişi sendin"
Bir anda Tao için hayat durdu. *Kris az önce ne dedi?? O kişi kimmiş??*
"Gege.."
"Evet Tao.. Sürekli seni etrafımdan uzaklaştırmak istedim.. Ama başaramadım.."
Kris artık fısıldıyordu. Tao ise hala şoktaydı. Ne yaptığını bilemez bi halde Kris'in göğsüne burnunu sevimli bir şekilde sürttü. Kris gülümsedi.
"Huang Zi Tao lütfen beni affet.." Kris yalvarıyorudu.
"Wu Fan.. Ben.. Bilmiyorum.. K-kalbim çok kırık.." Tao'nun beyni ve kalbi aynı şeyi söyledi: "Onu affet.." Ama sözleri farklıydı. Ağzından bir anda dökülüverdi. Kris'in gözyaşları titreşti. Tao elini kaldırıp Kris'in gözyaşlarını sildi. Ona iyice sokuldu.
"Ge, ağlama.. Üzülüyorum.. Lütfen.." Tao yutkundu. Kris'in gözleri bir anda büyüdü.
"Beni affet.." Tao onun yanağını okşayıp kafasını salladı. Kris onu kendine çekip yanaklarını birbirine sürttü. Tao kafasını onun boynuna gömdü. Kris onun saçlarını okşarken kapı tıkladı. Yavaşça bir baş içeri uzandı.
"Uhm şey gelebilir miyiz?" dedi bambi surat. İkisi kafasını sallayınca HunHan çifti içeri girdi.
"Oh siz şeyy barıştınız mı?" Sehun emin olamayarak sordu. Oturuş biçimlerine göre barışmış olmaları gerekirdi. Tao kafasını salladı.
"Oh çok sevindim" Luhan mutlu bir şekilde el çırptı.
"Kris evlat, Tao'nun anne-babası olarak sana iki çift sözümüz var." Sehun yaşlı bir amca gibi konuşuyordu.
"Önce eğer ona kötü davranırsan anne, baba ve oğul olarak seni parçalarız." Kris ve Tao gülmemek için dudaklarını dişledi.
"Onu parçalayamayız Hunniee"
"Neden bebeğim?"
"Çünkü o ejderha ve oğlumuz bi panda. Ejderha daha güçlüdür!"
"Ah ama annesi de bir bambi." Sehun kıkırdadı. Luhan ise mızlandı.
"Yaa ben anne olmaaam bananee sen anne ool"
Kris ve Tao gülerek onları izliyordu. Kris Tao'nun kulağına fısıldadı.
"Tıpkı çocuk gibiler. Onları evlatlık almaya ne dersin?"
Tao'nun cevabı içten ve samimi bir yanak öpücüğü oldu..
-SON-