3.bölüm Azra

169 25 28
                                    

3.bölüm Azra

Yaran günahındır. Ya yanacaksın onunla kendi cehenneminde ya da kendinden bile saklayacaksın.
                                     Suskunlar adlı diziden

---
Sabah olan olaydan hemen sonra gelip özür dilemesini çok garipsemiştim.

"Neden özür dileyeceksiniz ki?" Dedim sorar gözlerle. Bakışlarımı tekrar yere indirdim. Şimdiki durumdan çok rahatsız olmuştum. Fazla yakın değildik ama yine de rahatsız olmuştum.

"Sana ve arkadaşlarına hamam böceği dediğim için. Benim dinlerle pek aram yoktur. Tamam bir tanrı var ama ne bileyim hiç oturup düşünecek zamanım olmadı. Ayrıca bayanlara el kaldıran biri değilim. Ama size taş fırlatılması için ben onları kışkırttım. Ben orada erkekler var sanıyordum. Ne kadar özür dilesem az. Lütfen özrümü kabul edin." Orada erkekler olsaydı ne olacaktı ki? Ölene kadar dövecek miydi hepsini? Sabır isteyerek iç çektim.

"Benim açımdan bir sorun yok. Sadece camların onarılması gerekiyor. Ve bu olayın bir daha tekrarlanmamasını istiyorum." Aslında bu kadar sakin değildim. Ama duygularımı gizlemek zorundaydım. Bu benim için o kadar da zor değildi. Üniversitede öfke kontrolünü de öğrenmiştik. Öfke herkeste olurdu elbette. Önemli olan kırmadan incitmeden geçebilmekti.

"Tabiki bütün masrafları karşılayacağız. İnanın ki bir daha bu olay gerçekleşmeyecek" demişti. Elindeki sargıya baktım. Galiba bunu ben yapmıştım. Ona inanabilir miydim bilmiyorum. Belki de doğru söylüyordur?

"Ben daha fazla sizi rahatsız etmeyeyim iyi günler"

"İyi günler"

Hiçbir şey olmamış gibi kalkıp gitmişti. Benim burada çalıştığımı nereden biliyordu? Beni takip mi etmişti? Korkmaya başlamıştım. Pek bir şey de söylememişti. Bu benim açımdan iyiydi çünkü konuşmak istemiyordum. Terbiyesizin tekiydi. Neymiş efendim erkek sanmışmış. Ne kadar güzel ya. Erkek varsa öldürelim ama erkek değilmiş. Allah'ım sen bana sabır ver ya Rabbim.

O gittikten sonra birkaç hasta gelmişti. Neredeyse her hastaya en az 10 sayfamı ayırıyordum. İnsanların dertlerini dinledikçe benim sorunlarımın aslında tüy kadar hafif olduğunu anlıyordum. Bizim işimiz genellikle akıl vermek değil, dinlemek ve sorunun köküne inip çözüm bulmaktı. Akıl isteseydi etrafındakilere giderdi. Herkes ona yeter mi diye düşünmeden akıl veriyordu. Ama kullanan?

Bazen danışanlarım müslüman ise onlara namaz kılmanın antidepresan niteliğinde olduğunu söylüyordum. Bazılarına ise açıp Kuran okuyordum. En çok okuduğum ayetler ise;

وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
"Andolsun ki onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz."
Hicr suresi 97. Ayet

وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ
"Rabbin için sabret."
Müddesir suresi 7. Ayet

وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَى
"Şüphesiz Rabbin nimetlerinden verecek, sen de hoşnut olacaksın.
Duha suresi 5. Ayet

Hoşlarına gidiyordu. Birinin onlara şiir okumasından daha güzeldi aslında Kur'an okumak. Düşüncelerim öğle ezanıyla bölündü. Ezan bittikten sonra ezan duasını okumuştum. Benim abdestim olmadığı için lavaboya girip abdest aldım. Aşağı katta Berrak'ın yanına uğrayıp beraber mescide gidecektik. Kapısını çaldım. Ne kadar yakın arkadaş da olsak pat diye giremezdim. Onun da hastaları vardı. 'Gir ' sesini duyduktan sonra içeri girmiştim.

Yaralarımı SarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin