Özel bölüm

59 6 3
                                    

Yaralarımı Sar Özel bölüm

                             Her sondaki başlangıca...

10 yıl sonra

Havanın diğer günlerden daha sıcak olduğunu düşündü genç adam. Gül sokağın öğleden sonraki halini düşündü ve şimdi bomboş olan sokağa baktı. Kafasını kaldırdığında sadece birkaç evin ışıkları yanıyordu. Sahiden kimse sabah namazı kılmıyor mu diye düşündü. Güneşin yavaş yavaş doğduğunu görünce evine doğru hızlı adımlar attı. Hemen gidip uyumak istiyordu. Gerçeği söylemek gerekirse yıllarca düşünmemek için kafasını bile koparmak istediği düşünceler tekrar aklına gelmişti. Ellerinde çiçek ve çikolata ile iki kez geçmişti ya bu sokaktan. Zordu, çok zordu. Nasıl dayandığına şaşırıyordu bazen. Sahi Allah dağına göre kar vermiyor muydu?

Anahtarı anahtar deliğine sokup çevirdi genç adam. İçeri girdiğinde annesiyle karısının namazını kılıp uyuduklarını fark etti. Hemen yatağa girip uyumak istiyordu.

Fakat uyuyamadı. Aklını işgal eden bir şey vardı. Gözleri önünde ölmüştü genç kız. Hem de adliye binasının önünde... Unutamıyordu, nasıl unutabilirdi ki? Ona göre unutmak geçmişe ihanet etmek demekti. Ölürken bile yüzündeki tebessümü ve nur yüzünü hatırladı Azra'nın. Çok musterihti. Sanki eski bir dostu kucaklıyor gibiydi. Annesinin çığlıkları, kardeşinin bayılması. Hepsini dün gibi hatırlıyordu. Şok olmuştu genç adam. Hiçbir şey yapamadan put gibi durmuştu. Nasıl da parktan yanlarına kadar yürümüştü Azra? Sırf annesine verdiği sözü tutmak için gelmişti. Belki dedi Yusuf. Belki o parkta dursaydı birileri onu görürdü, hastaneye kaldırırdı. Belki yaşama şansı olurdu. Fakat kaderin önüne kimse geçemiyordu işte. Sonradan öğrendiklerine göre Bora denilen adam yapmıştı bunu. O öldürmüştü. Kim bilir Azra'dan zorla ne istemişti. O bu dünyada gördüğü en güçlü kadındı. Her şeyi kendi başına yapan, ayakları üzerinde duran ve bütün acılara göğüs geren biriydi. Onu unutamıyor değildi sadece unutmak istemiyordu.

Taziyeyi hatırladı Yusuf. Onu hep ya ailesiyle ya da arkadaşıyla görmüştü. Hep tek takılan biriydi. Yani taziye gününe kadar öyle sanıyordu Yusuf. Bütün dernekten tanıdıkları, danışanları ve hastanedi arkadaşları akın etmişti taziyeye. Yusuf hiç bu kadar kalabalık bir taziye görmemişti. Çok seveni vardı anlaşılan. Zaten onu tanıyıp da sevmeyen yoktur diye düşünüyordu Yusuf. Son derece ahlaklı ve edepli bir kızdı. Hiç öylesine rastlamam sanmıştı ama sonunda eşiyle tanıştı. Daha fazla Azra'yı düşünmek istemiyordu. Karısına ihanet ediyormuş gibi hissediyordu. Nilüfer'le görücü usülü tanışmışlardı. 7 yıl önce annesine evlenmek istediğini ve ona birisini bulmasını söylemişti. Annesi de memleketten Nilüfer diye çarşaflı bir kız var deyince Yusuf anında kabul etmişti. Yaptığının iyi bir şey olduğunu söylemiyordu ancak eşini de seviyordu. Saatin yediye geldiğini görünce eşini kaldırdı ve eşi de kahvaltıyı hazırlamak için odadan çıktı.

"Nilüfer ceketim nerede " duyması için bağırıyordu Yusuf. Nilüfer de buna karşılık :

"Nereye koyduysan orda" dediğinde gardırobu açtı. Gerçekten de ceket içindeydi. Ceketini giyip o da odadan çıktı.

"Vay benim aslan oğlum okula başlıyor ha" deyip saçlarını karıştırıyordu Mehmet'in.

"Oğlum karışma torunuma" dedi Müzeyyen hanım.

"Evet baba ya" dedi Mehmet saçlarını düzeltmeye çalışarak.

Geçen yıl Müzeyyen hanım yürüyemez hale gelmişti. Felç değildi aslında sadece yaşı ve yaşadıkları onu yürüyemez hale getirmişti. Abdestini de duşunu da alabiliyordu Allah'a şükür. Nilüfer de bir senedir annesine bakıyordu. Allah ondan razı olsun. Gerçekten mutluydu. İstedigi aileye ulaşmıştı ya daha ne olsundu. İçindeki burukluğu hep bir kenara itiyordu. Şu an hiç sırası değildi çünkü. Beraber kahvaltı yaptıktan sonra hazırlanıp okula doğru yürüdüler. Oğlu durmadan okulla ilgili sorular soruyordu. O da hepsini cevaplıyordu yılmadan.

Yaralarımı SarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin