20. Bölüm Buluşma

38 4 1
                                    

Keyifli okumalar

20. Bölüm Buluşma

Onun gözleri konuşan iki dil gibiydi.

"İş ve dernek ağır geliyordu bana. Ben de derneği çok yakın bir arkadaşıma bıraktım. O da vakıfa çevirdi" düşünceli bir şekilde kaşını kaldırdı. Ağzındaki baklayı sonunda çıkaracaktı.

"İlerde ev ve iş ağır gelirse hangisini seçeceksin?" diye sordu. Bu soruyu beklememek hata olurdu.

"Derneği yaşım çok genç ve hayatımla ilgili birkaç sorundan dolayı bıraktım. Artık daha tecrübeliyim. Evi de işimi de aynı anda yürütebilirim. Eğer çocuk konusu için soruyorsan bir psikolog olarak ve bir müslüman kadın olarak çocuğum olunca ona bakmanın işten daha üstün olduğu kanaatindeyim. Yani evimde çocuğuma bakarım. Böylesi çocuk psikolojisi için en iyisidir" verdiğim uzun cevaptan memnun olmuşa benziyordu. Çok derin konulara girmiştim ama ilk seferde bunları söylemek ilişkiyi daha sağlamlaştıracağını düşünüyordum. O sırada çaylarımız gelmişti. Çayını şekersiz içiyordu. Ben de şekersiz içiyordum. Ve de 'garson şu çay kaşığını alsana' gibi saçma bir şey de söylememişti. Çay kaşığını kenara koymuştu. Bu ayrıntılar benim fikrimin değişmesine yetti.  Galiba o da fark etmişti benim çayı şekersiz içtiğimi.

"Kitapları sever misin?" Bu da benim sormaya çekindiğim bir yandan da sormak istediğim bir soruydu. İmam olan birine 'namaz kılıyor musun? Kötü alışkanlıkların var mı?' tarzı sorular soramayacağıma göre en iyi sorunun bu olacağını kestirmiştim.

"Hangi tarz kitaplar olduğuna bağlı. Romanlarla pek aram yoktur. Ama düşünce kitaplarını severim." Tarzımız birbirine yakındı. En azından evlendiğimizde kitaplıklarımız birleşirdi. Az önce ben ne düşündüm öyle. Kendi iç sesime bile kızarmaya başlamıştım. Konuşacak konu bulamıyorduk. Çayımızı içiyorduk sadece. En sonunda sessizliği bozan o oldu.

"Bunu önceden sormam gerekiyordu ama unutmuşum. Namaz kılıyor musun?" Evet dedim sadece. Bu konu da bitmişti. Başka ne konuşabilirdik ki? Etrafı izlemeye başladım. İki tane kız kafeden içeri girmişti. Önce her tarafa baktılar. Bizim masada durdular. Çok dikkatli bakıyorlardı. Bu kızları daha önce görmemiştim. Yanımızan geçerken bize ayıplarcasına baktılar. Ben öyle bakınca ister istemez Yusuf da başını kaldırdı. Kızları görünce tekrar kafasını indirdi. Tanıdığı belliydi.

"Tanıyor musun?" Dedim ve ne diyeceğini merak ettim.

"Tam tanıyor sayılmam. Azra istersen kalkalım." İlk defa adımla seslenmişti. O anın mayhoşluğuyla tamam demiştim. Hesabı öderken ufak bir tartışmadan sonra o ödemişti. İsra ben ve Yusuf hep beraber dışarı çıktık. İsra önde telefonda konuşarak hızlıca ilerliyordu. Derken arkamızdan o kızlardan biri geldi. Uzun boylu ve güzel bir kızdı. Makyajı çok ağırdı. O yüzden çok yaşlı görünüyordu. Eşarbının altına bone takmamıştı ve yarısı ortadaydı. Kırmızı dizden 5 parmak üstte biten bir kazak,  üstüne de dar bir beyaz pantolon giymişti.

"İmam bey maşAllah kafelerde kızlarla buluşuyorsunuz. Herhalde size haram değil böyle şeyler" dedi iğneleyici bir şekilde. İnsanlar hemen hüküm nasıl veriyordu ki?

"Hanımefendi konuşmalarınıza dikkat edin. Aslını bilmediğiniz konularda yorum yapmayın lütfen" tercümesini yapayım. Senin saçını başını yolarım kızım.

"Tam bir istanbul hanımefendisi. Umarım mutlu olursun Yusuf" dedi tiz bir kahkahayla. Aşırı derecede rahatsız olmuştum.

"Yeter bu kadar. O benim sözlüm. Ve bir daha benimle konuşmanı istemiyorum. Gidelim Azra " dedi. O önde ben arkada yürüyorduk. Tam bir rezaletti.

Yaralarımı SarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin