4x00: Sevdiklerimiz İçin

45 9 8
                                    

Dar bir oda... Odanın içinde bir lamba, yerde sedir ve sessiz sedasız duran iki insan... Bu iki insan birisi başına yediği darbelerle oradan oraya savrulmuş, kendine gelemeyen biriyken diğeri ise ayakları üzerinden duran ve ona göz kulak olan kişi.

Sedirin üstünde uzanan keskin kokunun etkisiyle gözünü açıyor, nerede olduğunu düşünme fırsatı bile bulmadan kendisine bakan kızla göz göze geliyor ve orada yaşam onun için kaldığı yerden devam ediyor.

"Emir? İyi misin?"

Ece'nin sesiyle Emir bir nebze rahatlamıştı. Gözünün önünden Burcu'nun korkunç şekli gitmiyordu, gözlerini kapatsa da açsa da o ses ve o görüntü sürekli kendini tekrarlıyordu. Ece'yi gördüğünde son derece mutlu olmuştu, ta ki yerden kalkamadığını anlayana kadar.

"Neden beni bağladın?"

Ece buna cevap vermedi çünkü yanıtlanmaması gerekiyordu bu sorunun. Emir'in tek elini kelepçeleyip duvardaki demire tutturmuştu. Emir var gücüyle çekse de elini ne de olsa bu yorgun beden kelepçeyle baş edemiyordu.

"Ece, beni dinlemen lazım! Bak, şimdi çok iyi aç kulaklarını ve dediklerimi-"

"Emir... Burcu'nun -A olduğunu biliyorum."

Bir kez daha sarsıntı yaşamıştı küçük kalbi Emir'in. Nasıl, diye bile soramadan Ece konuştu.

"Sana göz kulak olmamı istedi Emir, seni burada tutacağım. Ne dersen de, buradayız."

"Neden yapıyorsun bunu? Ona yardım etmendeki kazanç ne biraz anlat bana!"

Emir bağırıyordu ve Ece'nin buna karşı tek çözümü yerdeki bezi Emir'in ağzına tıkmak oldu.

"Sessizken daha yakışıklısın sanki..."

İçten içe hayranlığı devam ediyordu fakat görevine sadık olmalıydı. Emir'i odada bıraktı ve kapıyı açıp başka bir odaya geçti. Bilgisayar ve kameralarla dolu bu oda, şehrin tüm güvenlik kameralarının görüntülerini barındırıyordu aslında. Kamerayla izlenmesinin sebebi de buranın son derece önemli olmasıydı, sadece Burcu için önemli değildi... Burayı kullanan başka kişiler de vardı fakat bunu ne Ece ne de Emir biliyordu.

Emir ağzındaki bezi tükürüp bağırmaya devam etti.

"Nereye gittin? Çabuk buraya gel ve beni kurtar."

Ece görüntülerden bir yere varamadığı için Emir'in yanına döndü ve konuştu.

"Neden çabalıyorsun? Çıkamayacağız işte."

"Çıkamamak mı? Buraya nasıl girdin öyleyse?"

"Onu ben de bilmiyordum işte..."

Buraya nasıl geldiğini ve tam amacının ne olduğunu Ece de bilmiyordu. Emir'le sürekli göz göze geliyorlardı fakat ikisinin de anlatacağı yoktu. 

"Buranın devamına baktın mı? Nereye gidiyor?"

"Bediaların evine sanırım..."

"İyi de neredeyiz ki biz?"

"Hatırlamıyor musun? Ahmet sana ateş ettiğinde aşağı merdivenlerden koşmaya başladın fakat sonra gücünü yitirdin ve bayıldın. Seni ben buldum, üst kattan nasıl geldiğini anlamasam da bu koridorda karşılaştığımıza eminim. O yüzden artık bana emanetsin."

"Birbirimize emanet olmak zorunda değiliz Ece, bunu anla. Şimdi beni çöz ve kaçmak için bir yol bulalım."

Emir'in bu isteğine karşı Ece'nin gözleri odada kendilerini izleyen kamerayı süzdü. Sürekli odak noktası değişen bu kamera Ece'nin canını sıkıyordu. Asla yapmam dediği bir deliliğe başvurdu ve cebinden kelepçenin anahtarını çıkardı.

Benim İçin Çığlık At!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin