Mer'in Gözünden:
Zefr gideli neredeyse beş dakika oluyordu. Geriye son bir kişi kaldığını biliyorduk. En azından bize söylenen bu olduğu için sessizce duruyorduk avlunun ortasındaki büyük havuzun etrafında. Karşımda adını yeni öğrendiğim üç genç daha duruyordu. Cristopher Cronus diye bir yunan genç, sert kemikli, yüz hatları, ince dudakları ve çıkık elmacık kemikleriyle sol tarafımda duruyordu. Avluya pencerelerden vuran ışığın etkisinde parıldayan dağınık sarı saçları, buz mavisi gözlerinin eşliğinde ilahi bir varlıkmış gibi görünmesine sebep oluyordu.
Sağ tarafımda duran Sarah Alame isimli siyahi bir kız, okkalı burnuyla ve kıvırcık saçlarıyla tüm güzelliğini ortaya seriyordu. Dürüst olmak gerekirse güzelliği geldiği ülkenin tarihinde yatan ve Mısır Mitolojisine konu olmuş birçok tanrıçayı kıskandıracak cinstendi.
Adının Akio Benjiro olduğunu öğrendiğimiz çekik gözlü, kısa siyah saçlı genç de tam karşımda duruyor, dolgun küçük dudaklarıyla bana tebessüm ediyordu. Japonlara özgü bir tebessüm şekli olan bu gülümseme insanın içinde tuhaf bir güven hissi oluşturuyordu. Aynı samimiyeti yansıtıp yansıtmadığımdan emin olamasam da ben de onun tebessümüne karşılık verdiğimde sol tarafımızda bulunan büyük kapılar içeriye doğru ağır ağır açılmaya başladı.
Herkesin dikkatini kapılara doğru yöneldiğinde Zefr girişte bütün heybetiyle ışıldıyordu. Yanında ortalama boylara sahip, tabi Zefr'in boyundan fazlasıyla kısa kalıyorduk hepimiz, minyon yüzlü bir kız duruyordu. Gözleri uzaktan anlaşılacak kadar net olmasa da adım adım yaklaştıklarında ela renginin en güzel tonlarını barındırıyor diyebilirdim.
İstemsizce bütün ekip havuzun başından ayrılarak bize doğru gelen yeni ekip üyemize doğru ilerlemeye başladık. Diğerlerinin ne hissettiğini kestirmek güçtü. Kendi duygularımın esiri olmuş bir şekilde karşımdaki büyüleyici güzelliği seyrediyordum. Dalgalı saçları ince yüz hatlarını birer perde gibi örterken kendimi o perdeyi aralamak isteyen büyük bir arzuyla buldum.
Zefr uzayın saf karanlığında parlayan yıldızlı gözleriyle bizlere bakıyordu. Hala onun kim veya ne olduğunu çözememiştik. Fakat önemi yoktu şu an için. Cevaplanması gereken daha büyük sorular varken karşımızdaki kişinin bedenindeki tuhaflıkların açıklığa kavuşması bir süre bekleyebilirdi.
"Yeni evine hoş geldin Aymira."
Zefr o ilahi ses tonuyla konuştuğunda ne kadardır tuttuğumu bilmediğim nefesimi bırakarak ciğerlerimi taze oksijenle doldurdum.
Aymira.
Demek ismi buydu. Bakışlarımı tekrar bedeninin her zerresinde gezdirdiğimde gözlerim ilgili gözleriyle buluştu. İrisleri o kadar büyük duruyordu ki, bunun ışığın loş olmasından mı yoksa onun da bana ilgiyle bakmasından mı kaynaklandığını kestiremiyordum. Bedenimin her zerresine kalp atışlarımın ağır ritmiyle yayılan adrenalin heyecanımın seviyesini giderek arttırıyordu. Yanaklarımın kızarıp kızarmadığını bilmiyordum ancak yüzümdeki sıcaklığın giderek arttığını hissediyordum.
"Arkadaşlarınla tanışmayacak mısın?"
Zefr bir eliyle bizleri işaret ederken ikimizin bakışmasını yakalayıp yakalamadığını kestiremedim. Yine de o samimi tebessümüyle baktı bizlere. Akio bir adım öne çıkarak kendini tanıttı ve elini sıktı. Aymira da tebessüm ederek karşılık verdiğinde Sarah da aynı şeyi tekrarladı. Cristopher biraz daha soğuk bir tavırla Aymira'yı selamladığında bize karşı aynı tutumu kullanmadığını gözümden kaçmamıştı.
Sıra bana geldiğinde kalbinde tarif edemeyeceğim duygular peyda olurken, karnımda başlayan tuhaf uyuşma hissi bedenimin kontrolünü elimden alıyordu. Belki yüzlerce kadın görmüştüm hayatım boyunca ama daha önce hiç bu denli heyecanlanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçgen Serisi 1 - Zamansızlar (+18)
FantasySırlar yıllarca saklanan ama elbet bir gün ortaya çıkmaya çalışan birer yaramaz çocuk gibidirler. Fakat çoğu zaman ortaya çıkmaları büyük felaketlerin geleceğinin habercisidir. Aymira o gün hayatına başlarken kaderini büyük bir sırla değiştireceğin...