AŞK?

168 25 11
                                    

Aymira'nın gözünden;

Çığlıklar.

Ateş.

Kan.

Gökyüzünün ve yeryüzünün tamamını oluşturan bu ana elementlerdi sanki. Karşı karşıya gelmiş dev ordular savaşın en asil ve vahşi yönlerine sergilercesine adeta dans ediyorlardı. Kazanılması her iki taraf için de güç bir savaşın ortasında kalakalmış bir vaziyetteydim. Kelimelerin anlamsız kaldığı bir manzaranın ortasındaydım ancak ne bedenimi hareket ettirebiliyordum ne de dudaklarımdan en ufak bir ses çıkıyordu. Birlerini kılıçlarla ve oklarla öldüren devasa bir güruhun ortasında yapayalnız bir şekilde dikiliyordum. Kelimenin tam anlamıyla yapayalnız... Savaşan iki taraf için de hayaletten farksız bir şekilde duruyordum. 

Birden herkes durdu.

Savaş alanında kimse kımıldamıyordu. Sanki birisi film izlerken "space" tuşuna basarak durdurmuştu tüm sahneyi. 

"Aymira!"

Gökyüzünü yaran bir ışık hüzmesinden adımı haykırıldığında ilk kez irkilerek birkaç adım geri gittim. Bedenime yayılan duygu olumlu bir duygu değildi. Sesin üzerimde kurduğu hakimiyetle beraber geri geri attığım her adım yere çivilendi adeta. 

"Aymira, bu gördüklerin senin gelecekte yüzleşmek zorunda kalacağın bir savaş."

Sesin sahibi ortaya çıkmıyordu ancak beyaz ışığın gökyüzünde giderek yayıldığını görebiliyordum. Sesin sahibi her kimse beni tanıyordu ve benimle ilgili bir şeyler biliyordu.

Benim ise tek bildiğim gerçek hiçbir şey bilmediğimdi.

"Neden bahsediyorsun?"

Tanımakta zorlandığım ses tonum dudaklarımdan çatallı bir şekilde göğe doğru haykırdığında zemin bir anda sallanmaya ve yeryüzünde derin çatlaklar oluşmaya başladı. 

"Bu savaşı sen başlatmadın güzel kızım. Fakat bitirmek senin görevin olacak!"

Ve ardından ayaklarımın altındaki zemin yarıldı. Karanlık içerisine doğru düşerken kulaklarımda sadece bu cümleler yankılandı.

***

Bedenimde hissettiğim derin acılarla gözlerimi aralamaya başladığımda neler olduğunu idrak edemiyordum. Tavandan yansıyan gün ışığı gözlerime hala gündüz vaktinde olduğumu haber verircesine selamlasa da, ızdırap ateşiyle yanıp tutuşan kaslarım yaş odunların har ateşin içine atılmasına benzer bir durum yaşatıyordu bedenime. O çıtırtı seslerinin arasında buharlaşmaya çalışan sıvıların cızırdayan sesinin ıslık çalarcasına ciyaklaması adeta kulaklarımdaydı. 

"Hey! Yavaş ol lütfen!"

Duyduğum sesle içim bir nebze de olsun rahatlarken bir yandan da yalnız olmamanın verdiği gerginlik hissi vuku buldu zihnimde. 

Kendimi zorlayarak yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Kollarım bana isyan ederek direnmeye çalışsa da beni tutan diğer eller imdadıma yetişmişti.

Sarah beni oturur pozisyona getirip arkamdaki yastığı dikleştirdiğinde odamda olduğumu yeni idrak edebilmiştim. Zihnimde gezinen pus hala neler olduğunu anlamamda bana güçlük çıkarıyorsa da gördüğüm rüyanın tesiri henüz geçmemişti. 

Üçgen Serisi 1 - Zamansızlar (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin