UYANDIRMA SERVİSİ

111 21 2
                                    

Aymira'nın gözünden:

Sabahın ilk saatleri bile henüz ağarmamışken koridorda yankılanan sesle irkilerek yataktan sıçradım. Korkmuş ve afallamış gözlerle yanımdaki yatakta uzanan Sarah ile göz göze geldiğimde o da ürkmüş görünüyordu. Ne olduğunu anlamlandıramadığımız sesin kaynağı binanın duvarlarını titretiyor, ses dalgalarını kemiklerimize kadar hissettiriyordu. Hayatımda buna benzer bir şeye daha önce rastlamamıştım.

Sarah üstündeki pikeyi bir kenara iterek yataktan kalkıp hızla odanın kapısını açtı. Peşinden -merak duygumla uyku isteğimin savaşı çetin geçmesine rağmen- ilerleyerek koridora doğru bakış attım. Ses artık kapalı kapılar ardında duyulandan daha güçlü bir tonda kendini ifade ediyordu. Erkeklerin kaldığı odanın da kapısının açık olduğunu ve içeride kimsenin olmadığını gördüğümde korkuya kapıldım.

Neler oluyordu böyle?

Üzerimizde pijamalarla beraber merdivenlere doğru koşamaya başladığımızda çıplak ayaklarımızın mermer zeminde çıkardığı sesleri duyamasak da tahmin etmesi zor değildi.

Asma katın bitip merdivenlerin başladığı noktaya geldiğimizde havuzun başında toplanmış Zefr haricinde yeni gelmiş olan beş tane beyaz cüppeli erkekler duruyordu. Yüzlerinde aynı Zefr'in tebessümünü andıran içten tebessümler vardı. Zefr ise tam ortalarında bize doğru bakıyordu.

Ardından o kulakları sağır etmeye niyetlenmiş gürültü kesildi.

"Geç kaldınız hanımlar!"

Zefr'in sesi yine ihtiyatlıydı. Sinirlenmemişti. Yine de hoşnutsuzluğunu ses tonuna bir miktarda olsa yansıtmaktan asla geri kalmıyordu.

"O ses de neyin nesiydi?"

Sarah çatallaşmış ve hala olayın şokunu atlatamayan ses tonuyla konuştuğunda asıl meselenin bizim geç kalmamız olmadığını belli etmeye yeter nitelikteydi.

"O sesin kaynağı bu binanın kendisi. Sabahları uyanmayanları uyandırmak için kurduğumuz buhar basınçlı bir sistem. Ve ilk denememizde gayet de başarıya ulaştı."

Zefr sözlerine nokta koyarken ne tür bir deli hastanesine düştüğümüzü merak ediyordum. Biz buraya neden gelmiştik? Bu insanlar kimdi? Ve diğer çocuklar neredeydi?

"Üstünüzü hızlı bir şekilde giyinin ve yemek salonuna gelin. Sizi orada bekliyor olacağız."

İtiraz etmek ve bu saçma sapan tavırlara karşı bir açıklama talep etmek istedim ama babamın sesi zihnimde yankılandı: her şeyin bir zamanı var elbet, sabret kızım.

Daha ne kadar sabredeceğimi bilemiyordum. Rahat bir uyku çekmeme dahi izin verilmeyen bu yerde bir dakika daha kalmak bana azap gibi gelecekti. Sarah da benimle aynı düşünüyor olmalıydı çünkü sıktığı dişlerinden dolayı sertleşen çene kaslarını görebiliyordum. Uzlaşıcı bir tavır takınmak bana kaldığında nedense pek başarılı olamıyordum. Yine de Sarah'ın koluna girerek onu da beraberimde yatak odamıza doğru ilerlemeye zorladım. Her ne kadar ayaklarını yerde sürüklüyor olsa da bana karşı başka bir güç kullanmıyordu.

Odamıza girip kapıyı ardımızdan kapattığımda derin bir nefes alıp kendimi yatağıma doğru attım ve yastığa kafamı gömerek alabildiğine çığlık çığlığa haykırdım. İçimdeki öfkeyi dışarı bu şekilde vurmak ne kadar tuhaf hissettirse de rahatlamıştım.

"Saçma sapan bir yerde olduğumuzun farkına bir kez daha vardım!"

Sarah yüzündeki tiksinti dolu ifadeyle üzerine kısa kollu oversize düz siyah bir tişört giyerken kıvırcık saçlarını tişörtün altında kalmaktan elinin tersiyle geriye doğru atarak kurtardı. Anladığım kadarıyla altındaki bej rengindeki taytı çıkarmak gibi bir niyeti yoktu. Kendimi yataktan zorlayarak kaldırdım ve benim için hazırlanan dolaba doğru yürürken Sarah ile hemfikir olduğumu belli edercesine kafamı onaylar nitelikte salladım.

Üçgen Serisi 1 - Zamansızlar (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin