Çağrı, yemek masasını terk ettikten sonra Kamuran ve Toprak ile aynı masada yalnız kalmıştım. Haliyle iştah da kalmamıştı bende. Kamuran ve Toprak, sessizce kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı. Bu sessizlikte, çatallarını tabaklarına her değdirmelerinde çıkan gıcırtı benzeri ses, tıpkı Çağrı gibi buradan kaçıp gitme isteği uyandırıyordu içimde. Fakat yanımda oturan kişi Kamuran iken bunun pek de mümkün olabileceğini söyleyemezdim.
Onların aksine kendi tabağıma hiçbir şey koymamış, yalnızca bir bardak meyve suyu ile kahvaltının sonuna dek vakit geçirmeye çalışmıştım.
İki adam, karınlarını doyurmuş, çatal ve bıçaklarını tabaklarının üzerine bırakmıştı. Kahvaltısı bittiğinde yeniden beni hatırlayan Kamuran, başını yavaşça tabağıma çevirip bir müddet çatık kaşlarla izledi.
"Hiçbir şey yememişsin Eftelya."
Kamuran tabağındaki bakışlarını yüzüme çevirdiğinde, katı siması karşısında biraz gerildim.
"Canım istemedi Kamuran Bey."
Onaylamayan tavırlarla başını sağa sola sallarken dilini damağına değdirip sesler çıkarıyordu.
"Kahvaltı önemlidir güzel kızım. Bugün kumarhanede güçsüz düşecek olursan ne yaparız?"
Kumarhaneden bahseder bahsetmez istem dışı yutkunmuştum. Aklıma dün yaşananlar geldiğinde oraya daha fazla tahammül edemeyeceğimi düşündüm. Sapık bunaklarla aynı çatı altında olmak, kendime olan tüm saygımı bir böcek gibi eziyordu.
"Kamuran Bey," deyip bir kez derin nefes aldım.
"Ben oraya gitmek istemiyorum." Arada kekelemiş olmam, durumu hiç kolaylaştırmıyordu. Kendimden emin ve sağlam durmak istiyordum, fakat karşımdaki Kamuran idi. En fazla bu kadar oluyordu.
"Bir sebebi var mı?"
Sebebini bilmeyecek kadar aptal bir adam değildi. Toprak'ın yanında bu konudan bahsetmek can sıkıcı olacaktı.
"Dün olanlar yüzünden..."
"Dün olanları unut kızım. Aynıları bir daha olmayacak..." Biraz bekledi ve başını Toprak'a çevirdi. Onunla aynı anda baktığımda, Toprak'ın tüm dikkati ile bana baktığını fark etmiştim. Son anda gözünü kaçırmış olsa bile yakalanmıştı işte. Bu adamın, beni sürekli bu kadar dikkatlice izliyor oluşu canımı sıkıyordu. Önce Çağrı ile dışarıya çıktığımda bir kapı arkasından izlemişti. Daha sonra kumarhanedeyken sahneye en yakın yerlerden birinde oturup izlemişti. Şimdi ise karşımdaki sandalyede hiç çekinmeden gözlerini üzerime dikebiliyordu. Ve açıkçası, onun sıra dışı gözlerinin üzerimde oluşunu sevmiyordum. Garip bir şekilde ürpertiyordu bakışları...
"Güzel Eftelya'mız dün olanlardan biraz korkmuş. Böyle bir şeyin tekrar olmasına izin vermeyeceksin, değil mi Toprak?"
Toprak'ın dudakları çarpık bir tebessüme teslim olurken gözleri çok az kısıldı. Az evvel kaçırdığı bakışlarını tekrar üzerime dikip bir müddet yüzümde oyaladı.
"Bundan hiç şüpheniz olmasın Kamuran Bey," dedi.
Dudaklarındaki tebessüm yavaş yavaş sönerken ilk defa direkt olarak benimle konuşmuştu.
"Korkmana gerek yok Eftelya. Ben seni herkesten koruyabilirim."
Söylediklerine arka çıkmak istercesine tok çıkmıştı sesi. Yüzünde o kadar kendinden emin bir ifade vardı ki, sanki istese dünyayı tersine bile çevirebilirmiş gibiydi. Bana güven vermek için söylediği bu şeyler, beni daha da huzursuz etmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Tuhaf bakışları, yeniden çarpıttığı dudakları, onlara eşlik eden cümleleri... Sanki bir şeyler ima etmeye çalışıyormuş da ben anlamıyormuşum gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay Boşluğu
Teen FictionKızıl saçlı denizkızı, yeşil yosunlarla kaplı denizinden kaçtı. Her gece hüzünle seyrettiği yıldızı için, nefes alamamak pahasına uzaya kaçtı. Deniz öfkelenip taşarken denizkızı yolunu kaybetti. Göktaşları yol tarif ederken gezegenler yoldaşı oldu. ...