9. Bölüm

1.3K 97 264
                                    

Selamlar, nasılsınız? Keyifler yerindedir umarım. Bu bölüm, geçen seferkine nazaran daha uzun oldu. Umarım sıkılmazsınız, iyi okumalar.

Bu arada, multimedyadaki harika çizim, @firstcommentator hanımefendiye ait. Ellerine sağlık! Milyonlarca sevgi dolu kucaklama! 💞

İnsan, başka bir insana ne kadar güvenebilirdi en fazla? Benim için cevap; ona koşulsuz şartsız inanıp yoğun bir minnet duyacak kadardı. Buradan gideceğimizi söylemişti Çağrı. Ona, o saniyede inanmıştım. Çünkü başka hiçbir şeyim kalmamıştı artık, inanıp umuttan kanatlarımla gökyüzüne yükselebileceğim.

Küçükken, çok fazla şeyden medet umardım. Televizyondaki insanların dilinden düşürmediği tanrı, melekler, hatta evren ve onun enerjileri... Merhametsiz bir adamın tenime işlediği her kemer darbesinde, hepsine olan inancımı yitirdim. Tüm saflığımla, kalbimin en derinlerinde ettiğim dualarıma, dilediğim dileklerime bir kez bile karşılık alamamıştım. Kamuran'dan kurtulmayı ya da onun iyi bir insan olmasını istediğim, isterken masum gözyaşlarımı akıttığım çocuk yaşımda, hiçbir istediğim olmamıştı. Acımı dindirebilen bir tek Çağrı vardı. Beni korumaya çalışan yalnızca Çağrı'ydı. Artık medet umabileceğim bir o kalmıştı; bu yüzden ona her koşulda inanıyor ve güveniyordum.

Çağrı'nın odasına sığınıp ona her şeyi anlattıktan sonra, eski günlerdeki gibi yine penceresinden yıldızları izlemeye koyulmuştuk. Parke zeminde oturur haldeyken, gökyüzünün yalnızca bir kısmı gözüküyordu pencereden. Bu güzel manzaranın bu kadar küçük bir alana tıkılı kalması, beni bir hayli rahatsız ediyordu. Özellikle daha önceden tüm sonsuzluğuyla seyretmişken yıldızlı geceyi, şimdi en fazla bir metrelik genişliği olan bir pencereden izlemek o kadar keyif vermiyordu. Hiç yoktan iyiydi tabii...

Bu gece oldukça sıcaktı, bunaldığımı hissediyordum. Küçükken, kendimce bulduğum bir serinleme yöntemini belki de seneler sonra ilk defa yapacaktım. Pencerenin bulunduğu duvara biraz daha yaklaşıp bacaklarımı öne doğru uzattım. Çıplak ayaklarımın tabanları bütünüyle duvarla buluştuğunda, hissettiğim o ani serinlik bir anda sanki tüm vücudumu sarmıştı.

"Ne yapıyorsun," diye sordu Çağrı. Çok acayip bir şeye bakıyormuş gibi bakıyordu ayaklarıma.

"Serinliyorum," diye yanıtladım rahat bir tavırla.

"Erkek olmaman ne kötü," dedi alayla. Henüz nedenini dahi soramamışken Çağrı'nın elleri, gri tişörtünün uç kısımlarına gitti. Tek hamlede tişörtü üzerinden çıkarıp bir köşeye fırlattı ve oturur haldeki bedenini usulca geriye yatırdı. Sırtı tamamen yerle kavuştuğunda, dizlerini hafifçe kırıp bacaklarını kendine çekmiş, ellerini de başının alt kısmında kavuşturmuştu. Bir an, ona imrendiğimi düşündüm.

"Bana hava mı atıyorsun şu an?"

"İyi bildin!" Çağrı, gözlerinin önüne düşen bir tutam saça aldırış etmeden bana bakıyor ve kısık sesli gülücükler atıyordu.

"Biliyorsun," deyip usulca sırıtmaya başladım. "Bunun aynısını, gidip kendi odamda yapabilirim."

"Uykumu kaçırdın, hiçbir yere gidemezsin!" Oyunbaz sitemini etmeden evvel bir hışımla doğruldu. Aramızda çoğu zaman gerçekleşen minik tatlı tartışmalarda galip geldiğim zamanlarda, benden keyiflisi olmuyordu. Aynı keyif, şimdi de dört bir yanımı sararken garip bir sevinç hissiyatı ile gözlerimi yeniden yıldızlara çevirdim.

Sanki benim izlememi bekliyormuş gibi, tam o anda bir yıldız kayıp gitti gökyüzünün görünmeyen kısımlarına doğru. Bir anda küçük bir çocuk misali her yanımı heyecan sarmıştı.

Uzay BoşluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin