"Hiç buradan gitmek istediniz mi?"
"Tabii ki... Her saniye."
"Peki, buradan gitmeyi denediniz mi?"
"Hayır."
"Neden?"
"Korktuk."
"Neden korktunuz?"
"Dışarıda karşılaşabileceklerimizden... Kamuran Bey'e yakalanmaktan... Pek çok sebep bulabilirim."
Toprak, birkaç saniyeliğine sessizleşip gözlerini daldırdı. Söylediklerimi düşünüyor olmalıydı. Nedense bu konuyla alakalı cevap vermesini istemiyordum.
Tanıştığımız günden beri Toprak'ın iğneleyici cümlelerine ve alaycı tavrına o kadar çok maruz kalmıştım ki, benim için epey huzursuz edici olan bu durumla alakalı aptalca bir yorum yapmasından, benimle alay etmesinden, hatta beni küçük görmesinden çekiniyordum.
Toprak, hafif sivri çenesini sıvazladı ve dalgın gözlerini yeniden bir noktaya odaklayıp belli belirsiz bir şekilde başını salladı.
"Berbat bir şey." dedi ciddiyetle. Beklediğim tepkiyi vermemişti, aksine bu durumu ciddiyetle karşılamış ve önemini anlamıştı.
"Peki, bir şey daha soracağım." dedi yeniden alevlenen merakıyla. "Hiç okula gitmediniz mi?"
"Hayır." dedim usulca.
"Okuma yazma biliyorsunuz ama."
"Evet. Hiç okula gitmedik ama Kamuran Bey sürekli eve özel eğitmenler çağırırdı. Okulda öğrenmemiz gereken çoğu şeyi evde öğrendik."
"Eve gelen eğitmenler, sizin alıkonulduğunuzun farkında değil miydi?"
"Bilmem..." deyip omuz silktim. "Muhtemelen bunu biliyorlardı. Ama Kamuran Bey, hepsine ağızlarını kapalı tutturacak korkuyu aşılamıştır herhalde."
"İnsanların, ondan korkması için bir sebepleri olmalı."
"Bir süre öncesine kadar, yalnızca zengin bunaklara gizli gizli kumar oynatan biri olduğunu düşünüyordum. Ama şimdi... Çağrı ile bilmediğimiz gizli kapaklı işler çevirdiğini düşünüyorum. Yasadışı kumar oynatmaktan daha illegal, daha kirli işlerle uğraştığını düşünüyorum. Dediğin gibi, ondan korkmaları için sebepleri olmalı..."
"Neyse..." dedi Toprak, rahatsız olmuşa benziyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve gözlerini bir iki saniyeliğine rastgele gezdirdi. Tüm kendini beğenmişliği, özgüveni, sanki bir anda yok oluvermişti. Sanki artık kibirle değil, çekingenlikle bakıyordu çok renkli gözleri.
"Ben sigara içmeye çıkacağım. Gelmek ister misin?" diye sordu.
En son dün, sigara içmek için dışarı çıktığında kimliği belirsiz kişiler tarafından küçük bir kıyamet yaşanmıştı. Tam da unutmuşken, bir soru bana tekrar o yaşanılanları hatırlatmıştı. Yine aynı şeyler olur muydu bu kez, bilmiyordum. Ancak bu sefer yalnız kalmayı göze alamazdım.
"Evet, ben de geliyorum." diye yanıtladım.
Birlikte kapıya kadar yürüyüp çıplak ayaklarımızı ayaklabılarla gizledik. Toprak, kapıya içten takılı duran anahtarı aldığı gibi cebine attı ve koca kapıyı gıcırdatarak açtı. Güneşin, hakimiyetini yitirmeye başladığı saatlerde, dışarıdan hafif bir esinti yüzüme çarptı. Tatlı esintinin davetkar yumuşaklığını arzuladı tenim, sabırsızca dışarı çıktım. Sanki aylardır dışarı çıkmıyormuşum gibi bir özlemle bakındım etrafa. Evin önündeki o kıytırık mermerden çıkıntının üzerinde, anlamlandıramadığım özlemle gözlerim kapalı bir şekilde rüzgarın esintisini hissetmeye çalışıyordum. Sanki bu, vücudumdaki gerginliği yavaş yavaş azaltıyor, kaygılarımı zihnimden süpürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay Boşluğu
Genç KurguKızıl saçlı denizkızı, yeşil yosunlarla kaplı denizinden kaçtı. Her gece hüzünle seyrettiği yıldızı için, nefes alamamak pahasına uzaya kaçtı. Deniz öfkelenip taşarken denizkızı yolunu kaybetti. Göktaşları yol tarif ederken gezegenler yoldaşı oldu. ...