Kıpkısa bir bölümle yine merhaba! Nasılsınız? Keyifler iyidir umarım. Epey özledim sizleri ve burayı. Sizin de birazcık, miniminnacık, hikayeyi özlemiş olabileceğinizi düşündüm ve kıpkısacık bir bölüm yazdım. Aşırı uykum olduğu için kontrol edebileceğimi sanmıyorum. Hatam varsa affola, gündüz daha sağlıklı bir kafayla düzeltirim.
İyi okumalar efendim, Uzay Boşluğu'na hoş geldiniz. ❣️
Ne uzun bir geceydi... Hayatım boyunca beklediğim an, bu cehennemden kaçışımız, bu gece gerçekleşecekti. Fakat nedense bir türlü Çağrı'dan bir işaret alamamıştım.
Kamuran iblisi, alt kattaki odasında uyuyor olmalıydı. Toprak'a ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu, Kamuran onu evine göndermiş olmalıydı. Bu evde benden başka uyanık olan tek insanın Çağrı olduğunu biliyor, ancak ondan haber alamamanın gerilimini yaşıyordum.
Birkaç saat evvel buradan gideceğimizi söylediğinde, elimden geldiğince sessiz bir şekilde bazı eşyalarımı toplayıp daha önce hiç kullanmadığım sırt çantama koymuştum. Ben hazırdım, hiç olmadığım kadar hazırdım. Buradan gitmek, o şeytanın yüzünü bir daha görmemek için göze alamayacağım bir şey yoktu; bunun için Çağrı'nın benim yanımda durması yeterliydi.
Aklımda bazı soru işaretleri yok değildi elbette... Örneğin, nereye gidecektik? Gittiğimiz yerde ne yapacaktık, nerede kalacak ve ne yiyip içecektik? Benim hiç param olmadı. Bir şeye ihtiyaç duyduğumda bunu Kamuran halleder, veya bekçi köpeklerine bir tanesine söyleyip onlara hallettirirdi. İşlerin Çağrı'da da böyle yürüdüğünü düşünüyordum. Onun da parası yoktu muhtemelen ve bu durum biraz korkutucuydu benim için. Buranın dışındaki dünyanın da toz pembe olmadığını biliyordum. Paranın, her kapının anahtarı olduğunu, her problemin çözümü olduğunu az çok biliyordum.
Sahiden, gittiğimizde ne yapacağımızı hiç bilmiyordum.Artık beklemekten yorulmuş bir şekilde, tüm sabırsızlığımla odamın içinde parmak uçlarıma basarak ileri geri yürüyordum. Gürültü yapıp alt katta uyuyan Kamuran'ı uyandırmak istemiyordum.
Masamda duran saate baktım, gecenin ikisiydi. Daha ne kadar beklememiz gerekiyordu? Birkaç saate gün aydınlanacaktı ve biz bir şansı daha geri tepmiş olacaktık.
Belki de Çağrı'nın gelmesini beklemek yerine ben onun yanına gidip teşvik etmeliydim.
Sessizce kapıya yaklaştım ve en ufak bir gıcırtı çıkarmaması için yavaşça araladım. Yine parmak uçlarımda hareket ederek yan taraftaki odaya ilerledim ve tırnak uçlarımla belli belirsiz kapıya vurdum. Bir süre beklemek zorunda kaldım fakat buna değmişti.
Çağrı kapıyı hafifçe araladı, karşısında beni gördüğünde gülümsedi. Gülümsemesi güven veriyordu. Dikkatle içeri girdim ve Çağrı kapıyı yavaşça kapattı.
"Bir sorun mu var?" diye sordu bozulmamış yatağının üzerine oturduğumda.
"Evet. Heyecandan ölmek üzereyim. Ne zaman gideceğiz Çağrı?"
"Birinden haber bekliyorum." dedi.
Pek bir şey anlamamıştım. Çağrı kimden haber bekleyebilirdi ki? Bizim bizden başka kimsemiz olmadığını düşünüyordum. Üstelik bu kişi ona nasıl bir haber verebilirdi?
"Haber dumanla mı gelecek Çağrı?" diye sordum hafif alaycı bir tonla.
"Hayır." dedi kendinden emin bir şekilde. "Bununla gelecek."
Pantolonunun cebinden eski bir telefon çıkardı. Şaşkınlıktan düşen çeneme engel olamadım, dikkatle ayağa fırlayıp yanına yaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay Boşluğu
Teen FictionKızıl saçlı denizkızı, yeşil yosunlarla kaplı denizinden kaçtı. Her gece hüzünle seyrettiği yıldızı için, nefes alamamak pahasına uzaya kaçtı. Deniz öfkelenip taşarken denizkızı yolunu kaybetti. Göktaşları yol tarif ederken gezegenler yoldaşı oldu. ...