8. Bölüm

1K 99 235
                                    

Selam! Nasılsınız faslını geçip herkesin iyi olmasını dileyerek hemen kısaca esas söylemek istediğim şeye geliyorum. Bir süre bölüm yayımlayamadım, vizeler falan filan... Bildiğiniz şeyler. İğrenç bir haftanın ardından buralara geri dönüyorum. Bu bölüm, birazcık kısa oldu diğerlerine göre. Bir sonraki bölümde telafi edeceğim. Umarım hoşunuza gider, iyi okumalar! ♥

*

Soluğum kesilmiş, sanki bir iblis gırtlağıma dayanmıştı. Gizlice kendisini dinlerken yakalandığım Kamuran, ismimi söylediği anda yerimde donakaldım.

"Buraya gel," deyişi defalarca zihnimin içerisinde yankılanmıştı. Mermer merdivenler, çıplak ayaklarıma buz gibi gelmeye başladığında yavaşça aşağıya inmeye başladım. Kamuran, telefonda çok öfkeliydi ve ben onun bu öfkesi ile yüzleşmeye hazır değildim. Çağrı neredeydi bilmiyordum fakat tam da bu anda, burada olmasını her şeyden çok isterdim. Zira bu adamın bana yapabileceklerinden feci halde korkuyordum.

Merdivenler bittiğinde gözlerimi yerden ayırmadan, Kamuran'ın tam karşısına geçip sessizce beklemeye başladım. Sakin kalmakta zorlanan bedenimi dizginlemek için derin nefesler alıyor, Kamuran'ın bu sessiz bekleyişlerinin son bulmasını diliyordum. Böyle sükunet içerisinde beklerken daha da ürkütücü oluyordu.

"Kafanı kaldır ve yüzüme bak," diye emretti. Fakat bunu yerine getirmekte zorlandım, çünkü onun buz gibi gözlerine bakmaya da hazır değildim.

"Eftelya," diye uyarıda bulununca tenimden ani, soğuk bir ürperti geçti. Yüzleşmek zorundaydım. Boğazıma oturan yumruya rağmen bir kez yutkunmaya çalıştım. Cesaretli olmak istedim bir kez olsun. Çağrı gibi, ondan korkmamak istedim.

Tereddüt etmeyi bırakıp gözlerimi Kamuran'ın gözlerine çevirdim. Ateş saçan bir çift göz görmeyi umuyordum, oysa onun buz mavisi gözleri endişeli gibiydi.

"Artık kumarhaneye gelmeyeceksin."

Buna sevinmek, ona teşekkürler etmek veya mutluluktan ağlamak varken ben yalnızca nedenini merak etmiştim. Çok şüpheli ve garip bir durumdu bu. Kamuran'ı birilerinin rahatsız ettiğine az evvel canlı canlı şahit olmuştum. Fakat konunun benimle de alakası olduğunu düşünüyordum. Öğrenmek için can atıyor lakin ona hiçbir şey soramıyordum.

"Peki Kamuran Bey," dediğimde yukarıdan gelen bakışları hiç oynamadı. Yüzünde herhangi bir mimik de hareket etmedi. Birkaç saniye öylece, suratımın her santimini izledi.

"Evde tek kalmayacaksın," dediğinde mutluluğum ikiye katlanmıştı. Çağrı da benimle mi kalacaktı?

"Ben gelene kadar Toprak, hergün burada bekleyecek."

Öyle büyük ve ani bir hayal kırıklığı yaşamıştım ki, kendimi "Ne," demekten alıkoyamamıştım.

"Ama Çağrı..."

"Çağrı kumarhaneye gelecek."

Beni de tehdit ediyor olması muhtemel bir tehlike vardı ve hâlâ saçma sapan bir inat peşindeydi bu adam. Sırf Çağrı ile bir araya gelmemem için aldığı bu saçma sapan kararlar, bir gün ona çok şeye mâl olacakmış gibi hissediyordum.

Kamuran, beni gerçek anlamda sinirlendirmişti bu kez. Öyle ki, karşısında kaşlarımı çatmadan duramıyordum.

"Kamuran Bey," diye girdim söze. Yanlış bir şey söylememek için sözcüklerimi özenle seçmeye çalışıyordum.

"Sizce, iki gündür tanıdığınız birine beni emanet etmek doğru bir karar mı?"

"Kararlarımı mı sorguluyorsun Eftelya?"

Uzay BoşluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin