Merhabalar! Görüşmeyeli nasılsınız? Umarım herkes iyidir. Epey özledim sizi.
Çooooook uzun bir aranın ardından böyle kısa bir bölümle gelmek istemezdim, ancak daha fazlasını ne zamana yazarım bilemedim. Açıkçası daha fazla da bekletmek istemedim. Üstelik yazmam gereken başka hikayeler de var.
Bu bölümün kısa kalması benim de çok hoşuma gitmedi, en kısa zamanda yenisini yazarım diye ümit ediyorum.
Her neyse... Umarım hoşunuza gider, iyi okumalar diliyorum.
***
Toprak'ın, aslında bir aileye sahip olmadığını söylemesinin üzerinden saatler geçmişti ve sonunda gökyüzü yıldızlarına kavuşmuştu. Gün boyu, ailesine ne olduğunu ve daha önce neden bu konuda yalan söylediğini defalarca sorsam da, sorularıma bir türlü cevap alamamıştım.İçeriğinde Kamuran olan zehirli anılarımı onun karşısında akıtırken bir an olsun pişmanlık duymamıştım, ancak şimdi ona anlatmamış olmayı diliyordum. Ben, tüm o kötü hatıraları dile getirirken aslında bir nevi artık ona güvenmeye başladığımı da kabullenmiş olmuştum. Bu durumu pek hazmedemesem de, aynı güveni bana duymamasına öfkelendiğimi biliyordum. Biraz da abartılı bir merakla öğrenmek istediğim bu bilgiye erişemediğim için öfkeliydim.
Durum aslında tam olarak buydu; ben Toprak'a çok öfkeliydim.
Kamuran ve Çağrı henüz eve gelmemişti ve daha ne kadar bekleyeceğimi bilmiyordum. Gecenin, Kamuran'ın devasa evini hapsettiği kasvet, yalnız başıma oturduğum salonda iyice keyfimi kaçırmıştı.
Toprak, sorularıma daha fazla maruz kalmamak için yaklaşık üç saat evvel yalnız kalmak istediğini söyleyip bahçeye çıkmıştı. Yalnız kalma fikri başta hoşuma gitse de, birden çok kısa bir süre önce bu evde bir pencerenin, dışarıdaki herhangi bir insan veya insanlarca kırıldığını anımsamış ve iç huzurumu tamamen yitirmiştim. Toprak varken bana bir şey olmayacağına inandırmak istiyordum kendimi.
Ancak Toprak bir süper kahraman değildi; onu, birilerine karşı yenilmesi imkansız olan ve her şeyin üstesinden rahatlıkla gelebilecek bir insan olarak görmemeliydim. O, sadece kendine fazla güvenen sıradan bir insandı. Söz konusu birilerini korumaksa, Çağrı'nın ondan on kat iyi olduğunu biliyordum.
Ah, Çağrı... Ona en çok ihtiyacım olan anlardan birindeydim. Ancak başım dertte olduğu için değil, zihnimde başlattığım kaostan kaçmak içindi. Sessiz sessiz yaşadığım tedirginliğimi bir bilseydi, kim bilir nasıl da bağrına basardı beni. Öyle güzel teselli ederdi ki, bir anlığına bile olsa her şeyin çok güzel olacağına inanırdım.
Çağrı'ya ihtiyacım vardı, her şeyden çok...
Onu görmeye yönelik hissettiğim bu yoğun isteği bastırmaya çalışıyordum. Sakin kalmam gerektiğini bilirken bir yanım, bir anda çok kötü bir şey olacakmış hissiyle başa çıkmaya çalışıyordu.
Ağlamak üzereydim ancak bunu istemiyordum. Kötü düşünceleri başımdan savmayı deniyordum. Çağrı ile olan güzel anılarımızı düşünmeye çalıştım. Hayatımızda güzel denebilecek şeyler bu kadar azken güzel hatıra anımsayabilmek pek kolay olmuyordu. Yine de yapabileceğim başka hiçbir şey yoktu. Toprak içeride olsaydı belki atışırdık, tartışırdık. En azından dikkatim dağılırdı. Fakat şu an bunu bile yapamıyordum. Toprak'ın yanına gitmek istememe rağmen gereksizce gurur yapıyor ve kendimi bir şekilde vazgeçiriyordum.
Sonunda salondaki kanepelerden birine uzanıp gözlerimi kapatma kararı almıştım. Hem belki istemeden uyur ve kendimi yersiz korkularımla huzursuz etmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay Boşluğu
Teen FictionKızıl saçlı denizkızı, yeşil yosunlarla kaplı denizinden kaçtı. Her gece hüzünle seyrettiği yıldızı için, nefes alamamak pahasına uzaya kaçtı. Deniz öfkelenip taşarken denizkızı yolunu kaybetti. Göktaşları yol tarif ederken gezegenler yoldaşı oldu. ...