Forever Love! #Part8#

83 8 8
                                    

( Şarkı: Justin Bieber=All That Matters )

“Bizi çok korkuttunuz!” Selena yanımda resmen cırlamıştı. Bende Selena’ya katıldığımı belirten bir takım sesler çıkarıyordum.

“Ne yapabilirdik?? Çığlık sesi duyduk.” Dedi Harry gülümseyerek. Bende ona tebessüm ettim. O kadar tatlıydı ki. Şuan o zamanki halimden eser kalmamıştı.

-Neden bahsediyor bu çocuk ya..? Basbaya merak etmiş işte. Korkmuş, endişelenmiş.

*Bilmem belki öyledir :) Ama sanmam. Bende merak edip, bakardım yani.*

-Em, saf mısın kızım sen?!!! Çocuk resmen karşında senin için; endişelenmiş, merak etmiş, korkmuş… Bu hala ‘Merak etmiştir, bende merak eder bakardım’ havalarında. Valla saf bu kız ya… Heyy! Herkes senin gibi meraklı değil!

*Off!! Tamam be… Ne biliyim ben, defol!!!!!!*

-Geri gelicem!

*Cehenneme git!*

-Sen de gelirsen; neden olmasın.

    Umm... Ben size hala bir şey açıklamadım dimi. O zaman ne yapıyoruz? Geçmişe geri dönüyoruz… (ne geçmişi olum ya.. 30 dk önce aq)

-30 Dakika Önce-

 Veee…

Bir ses

Tanıdık bir ses…

“Lanet olsun, açın şu kapıyı!”

Duyduğum sesle irkildim çünkü bu Harry’nin sesiydi. Ne zamandır tuttuğumu bile bilmediğim nefesimi rahatça verdim ve ayağa kalkarak odamdan çıktım. Merdivenlerden adeta koşarak iniyordum. Takılıp düşsem, kesin bir yerlerim kırılırdı.

Kapıyı açtığım anda Harry bana sarıldı. Bende ona sarılarak kokusunu içime çektim. Tanrım harika kokuyor. Hangi parfümü kullanıyor bu çocuk? Ama her ne parfümü kullanıyorsa beni baştan çıkarabilecek bir parfüm. Neyse bu konumuz değil.

Sonra, çocuklarda geldi. Bizde salonda oturduk. Çocuklara Calvin’i anlattım. Duyduklarında ağızları beş karış açık bana bakıyorlardı.

Evet, çok masum bir kıza benziyor olabilirim ama bende başıma bela alabilirim. İnsanım bende. Hayatımın en büyük hatasını yapmış olabilirim. Ama bu benim suçum değil. Kaderin oynadığı bir oyun ve Tanrı’nın beni sınaması. Tanrım aklıma geldikçe… Erkeklerden gerçekten nefret ediyorum. Birisi yüzünden, hepsinden…

Sizde bir adaletsizlik hissettiniz mi?

Bencede…

Zaten hayat hiçbir zaman adaletli olmadı ki, şimdi olsun.

Her zaman birileri ezildi, birileri dışlandı, birileri övüldü, birileri sevildi, mutlu oldu…

Ama ben en çokta bir daha asla bir erkeğe güvenip, aşık olamayacağım için ağlıyorum…

-Yazarın Anlatımı-

 Emily’nin yaşadığı şeyler, ona fazlaydı. O hiçbir zaman güçsüz görünmedi, bu yüzden bilmedi hiç kimse içinde kopan fırtınaları. Kaç kere Calvin yüzünden ağlayarak uyuya kaldığını. O, ona yapılan her şeye rağmen gülümsedi. Ama artık o da yoruldu bundan. Bundan sonra hiçbir erkeğe bağlanmayacak, hiçbiri umurunda olmayacaktı.

Ama en önemlisi de…

O kendine tutamayacağı bir söz vermişti.

Bilmiyordu ki, bunu o yönetemezdi.

Bunu ancak kalbi yönetebilirdi.

Buna kalbi karar verebilirdi.

O kendine;

Bir Daha AŞIK Olmayacağım…

BAĞLANMAYACAĞIM…

Hiçbir Erkek İçin Ağlamayacağım…

Hiçbiri İçin Acı Çekmeyeceğim!

Demişti…

Yanılmıştı...

Aşkınızı siz seçemezsiniz, kontrol edemezsiniz.

Aşkın gücü, sizin gücünüzden katlarca büyüktür.

Aşkı reddederseniz, bu gücün altında kalırsınız…

Biliyorum bölüm kısa oldu ama dediğim gibi 10. bölüm bayağı uzun olacak :) ben sizi çok seviyorum ama biraz şu vote ve commet'ları yükseltseniz... Madiadaki CALVİN :)

Forever Love!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin