Forever Love! #Part4#

87 9 4
                                    

(Şarkı: Adele=Set fire to the rain)

      Gazetecilerden bazen gerçekten nefret ediyorum! Neden her şeyi yanlış anlayıp haber yaparlar ki.

 Telefonumdan ‘Rihanna=Hard’ şarkısı yükselince telefonu hızlıca elime aldım. Ekrandaki ‘Harry’ yazısını görünce istemeden gülümsedim. “Harry mi?” Selena’nın gülümsediğimi fark ettiğini fark ettiğimde kendime lanetler okuyarak ona sinirli bir bakış attım ve hızlıca koltuktan kalktım. Merdivenlerden çıkarak odama girmeden önce telefonu açtım;

“Efendim Harry”

“Haberi gördün mü?”

“Evet!”

“Hayranlarımız bizi sevgili sanıyor?” bu daha çok bir soru gibiydi. Ne ima etmeye çalışıyor?

“Ama biz öyle olmadığını biliyoruz” dediğimde görmeyeceğini bildiğim halde kaşlarımı kaldırdım.

“Şimdiden tweetler almaya başladım”

“Ben daha bakmadım. Hem biz böyle konuşacağımıza evlerimiz yan yana neden camdan bahçeden falan konuşmuyoruz?”

“Bekle oraya geliyorum”

Tam konuşacaktım ki telefon kapandı. Harry’nin bazen gerçekten sinir bozucu olduğunu fark etmiş bulunmaktayım. (Alkış kızımaaa)

Aşağı inerken Selena’yı evden çıkarken gördüm. Arkasından “Hey Sel nereye?” diye resmen çemkirdim. Sel kafasını kaldırmadan “Justin ile buluşmaya” dedi. Tahmin etmeliydim. Sel tam kapıyı açmıştı ki karşısında Harry’i gördüğünde biraz korktu ve şaşırdı. Harry gülümseyince Selena da ona aynı karşılığı verdi. Kapının önünde biraz konuştular ama ben mutfağa gittiğim için duymadım.

 Başkalarının konuşmalarını dinlemeye meraklı değilimdir ve sürekli mutfakta tıkınırım. Doğam bu.

Kapı sesi gelince Selena’nın gittiğini anladım. Ardından Harry yanıma geldi ve mutfağın önündeki bara oturdu.

“Naber??”

“Yorgun” dedim, kıkırdayarak. “Sen?”

“İyi”

“Kahve ister misin?”

“Evet”

Evet, kendime kahve yapmıştım ama soğudu.

       Harry’le oturmuş konuşuyorduk ki kapı çaldı. Harry bana meraklı gözlerle “Birini mi bekliyordun?” diye sordu. Bende başımı ‘hayır’ anlamında salladım ve kapıdaki kişiyi daha fazla bekletmeden kapıyı açmaya gittim.

Kapıyı açtığımda bana meraklı gözlerle bakan 4 kişi gördüm. Aralarından biri “ıı.. şey… biz Harry’e bakmıştıkta evde bulamayınca acaba burada mı merak ettik” dedi. Bense gülümsedim ve “Evet, burada” dedim. Onlar bana bakarken kapıdan çekildim ve geçmelerini bekledim. Onlar önce içeri geçerken “Ben beklemiyordum ama sen galiba bekliyordun Styles” dedim, gülümserken. Bana anlamayan gözlerle bakıyordu. Kapının önünden çekildiğimde arkamdaki 5 taş (bizim deyimimizle: DAŞ asd.. XD neyse devam) çocuğu görünce ilk başta şaşırdı ama sonradan toparladı. Ayağa kalktı ve bana çocukları tanıtmaya başladı. Saçları siyah, gözleri ela, esmer olanın adı Zayn’miş. Kahverengi gözlü, kaslı olanın ve benle kapıda konuşan Liam’mış. Sarışın, mavi gözlü olanın adı da Niall’mış. Yine mavi gözlü kahverengi saçlı olanın ise Louis’miş. Harry hepsini tanıttıktan sonra bende kendimi tanıttım. İçeri girip koltuklara oturduk. “ Ne yapmak istersiniz?” diye sordum. Birbirlerine bakarak ‘film izleyelim’ dediler. Çocuklar film seçerken bende oturuyordum…

-Harry’nin Anlatımı-

 Çocukları karşımda görünce gerçekten şaşırmıştım. Şaşkınlığımı ne kadar gizlemeye çalışsam da sanırım pekte becerememiştim. Kendimi toparladım ve çocukları Emily’le tanıştırdım. O da kendini tanıttı. Koltuğa oturmuştuk ki o “ Ne yapmak istersiniz?” diye sordu. Çocuklar film dedi ve film seçmeye başladık. Zayn ve ben korku, Louis Liam ise komedi istiyorlardı. Niall ise tam da ondan beklenicek bişey olan yemklerle ilgili bir film seçti. Biz Niall’a bakarken “Ne?” dedi. Biz hala ona bakıyorduk. Niall ofladı ve yemek ile ilgili olan film gibi şeyi yerine bıraktı (yemekle ilgili film olup olmadığını bilmediğim için öle yazdım ;) ) Liam, Niall’a bakarak “Niall seç Korku mu, komedi mi?” Niall biraz düşündükten sonra "Komediyi severim üzgünüm ama komediyi sevdiğim ve fazla izlediğim için KORKU diyorum” dedi Zayn ve benim gözlerimiz ışıldamıştı. CD’yi taktık ve izlemeye başladık.

-Emily’nin Anlatımı-

 Korku filmi mi? Hey! Bu hangi salağın fikriydi. Off!! Neyse sanırım dayanabilirdim.

 -Filmin Yarısı-

Evet filmin yarısına kadar çığlık atmamayı başarmıştım. Ama daha ne kadar dayanırım bilmiyorum. Bu kadar korkunç film olmaz. Düşüncelerimi bölen filmden gelen çığlık sesi oldu. Ben de daha fazla dayanamadım ve çığlık atarak yanımadaki kişiye yani Harry’e sarıldım. O da elini belime doladı ve filmi izlemeye devam ettik…

taki göz kapaklarım dayanamayarak kapanana kadar.

-Harry’nin Anlatımı-

 Emily gerçekten de sanki korkusuzdu. Film boyunca korkmadı ya da korktuğunu belli etmedi mi desem. Gerçekten iyi bir oyuncuydu. Ama o kadar korkunç bir film seçmiştik ki daha fazla dayanamayarak çığlık attı ve hemen bana sarıldı. Aslında gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ve bana sarıldığında da şaşırmamıştım. Çünkü bu tahmin ettiğim bir şeydi.

 Film bitmişti. Emily kıpırdanmıyordu. Merak ederek önüne gelen saçları ittim ve melekler gibi uyuduğunu gördüm. Çocuklar giderken bende Emily’i odasına çıkardım. Odasını bulmam zor olmamıştı. Ne de olsa benim odamla onun odası karşılıklıydı. Onu yatağa yatırdım. Bende yanına uzanarak alnından öptüm ve ona “İyi geceler melek” dedim. Gözlerimi daha fazla açık tutamayarak bende kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Biliyorum geç geldi. Ama zamanım olmadı üzgünüm. Bu bölüm diğerlerinden uzun oldu. Aslında hafta sonu yazıp yayınlayacaktım ama arkadaşın doğum günü vardı ve pazar günüde doluydum. Yani üzgünüm. Bide şey diycektim ben. Sonuçta bu benim hayal gücüm bu yüzden Justin ve Selenayı ayırmadım. İleriki bölümlerde de hayal gücümle yaptığım değiştirdiğim ve ya eskiye döndürdüğüm şeyleri görüceksiniz ;)

Forever Love!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin