•Medyadaki Almila Yarar•
"Bak sakın saçını geriye atmayı falan düşünme yoksa kulaklık gözükür"
Polis bey kulaklığı kulağıma takarken dikkat etmem gereken şeyleri anlatırken aklım başka yerlerdeydi. Heyecandan elim ayağıma dolanıyor avcumun içi terliyordu.
"Son olarak hapşırdığında arka kapıdan içeri dalacağız bunu bil ona göre" derken sesi tembihler gibiydi.
Etrafa göz attığımda Ayboranın Polislerin kiyafetleriyle dalga geçtiğin gördüm. Zor zamanımda bile beni gülümsete bilyor ya bu çocuk.
"Hazırız"
Polisler evden gidince Ayborayla kalan zamanımızda filim bakmaya karar verdik.
"Mısırda patlatalım mı"
Tatlı tatlı bakarken hayır demem mümkün bile değildi. Dizelerimin üzerine çöküp ellerimle küçük yüzünü kavradım. Daha küçücük yaşta yaşamaması gereken şeyleri yaşıyor. Parkta oyun oynayıp pamuk şeker yiyeceğine kötü planlara dahil oluyor.
"Tabi tatlım"
Birlikte mutfakta mısır patlattık portakal suyumuzuda aldık ve filmi izlemek için odaya geçtik.
"Aren abla biliyormusun benim abim çok yakışıklı" diye başlayan cümlesi beni baya şaşırttı. Aklına nasıl böyle şeyler geliyordu acaba.
"Öyle mi, demek yakışıklılığını abinden aldın"
Kafasını korkarak dizlerime koydu ve ayaklarını koltuğa uzattı. Bu demek oluyor ki saçını okşamamı istiyor. Tek istediği şefkat. Istemesemde aklıma kendi küçüklüğüm geldi. Ellerimi yavaşça saçında gezdirdim. Ipek gibi yumuşak saçları, simsiyah gözleri ve küçük dolgun duydukları bu böyle tatlıysa abisi ne kadar yakışıklıdır acaba.
"Abimi görsen çok kötü biri dersin. Kaşları hep çatık, elleri yuvarlak, çenesi çok sert ve boynunda çizgiler gözüküyor ama onunla tanışsan çok iyi biridir. Bizim evde çok siyah adam var. Abim hep onlara kızıyor ama ben yapma dersem derince nefes alıyor ve başıyla tamam diyor. Barkın abide var. O hep abimin yanında ona yardım ediyor. Sutlan teyzede bizim evi topluyor, yemek yapıyor. Zeytinyağlı sarmasını, sulu böreğini, kuru fasulyesini, mücverini ve mantısını yemen lazım, parmaklarını yersin. Bide abim beni ve kardeşim Aykızı çok seviyor. Şimdi heryerde bizi arıyor. Annem ve Babam öldükten sonra abim bizi daha çok sevmeye başladı. Hep istediğimiz şeyleri yapıyor. Bazen Annem ve Babamın nasıl göründükelerini düşünüyorum ama aklıma gelmiyor. Ben küçükken öldüler zaten. Bu kötü adamları yenildikten sonra beni abime götürürmüsün?"
Gözlerimden akan yaşları durdurmak için kafamı hemen yukarı kaldırdım.
"Bu bitsin seni hemen abine götüreceğim, söz veriyorum"
Saate baktığımda çıkmamız gerektiğini varsayarak Ayborayı hazırladım ve evden çıktık. Beklediğimiz Taksi gelince hemen içine bindik. Şöför kılığında olan Polis bey kulaklığımı kontrol etti ve yola koyulduk. Hayatta böyle şeyler yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Yolculuk devam ederken telefonuma mesaj geldi. Tedirgin bir şekilde mesaja girdim.
'Umarım polisi işin içine karıştırmamışsın'
Tabiki karıştırdım. Bu adam gerçekten benim oraya küçücük çocukla tek başına geleceğimi sanmıyor değil mi.
'Polisi çağıracak kadar aptal değilim'
Ayboranın 'birşey mi oldu' bakışı üzere telefonumu kapattım ve yola sessizce devam ettik. Deponun oraya vardığımızda hızlıca indim ve Ayboranın kolundan çekiştirdim. Özür diler bakışlarımı yolladığım halde içim hiç rahat değildi. Depodan içeri yavaşça girerken etrafta rahatsız edici bir sessizlik vardı. Sanki korku filmindeymiş gibiydi. Her an biri üzerimize atlicakmış gibi.
"OHHHHH kimleri görüyoruz bakayım"
Hızlıca arkamı döndüğümde telefondaki duyduğum iğrenç sesin sahibiyle karşı karşıyaydık. Çirkin mi çirkin tipli 40-50 yaş arasındaki adam mı desem yoksa dede mi desem işe her neyse ona baktım. Bakışlarım yanında duran Almilaya kaydı. Korktuğunu ta burdan hissediyordum.
"Önce arkadaşımı vereceksin sonra çocuk"
Gülerken siyah dişlerini gören gözlerim 'körlendiiim' diye bağırmak istiyordu. Tamam biraz abarttım adamın dişleri tabi siyah değildi ama öyle varsayalım. Atabildiğim en kötü bakışı adam attım.
"Öyle olsun bakayım zaten korumalarım varken hiçbir şey yapamazsınız"
Bana doğru fırlattığı Almilaya sıkıca sarıldım ve Ayboranın yanına ittim.
Hani insanın çok korktuğu bir an olurya, böyle korkudan eli ayağı titrer, nefes almak zor gelir insana işte tam o anı yaşıyorum tabi bu ayrıntıları göstermeden. Hayatım toz pembe iken nasıl olurda böyle bir hale gelir. Bakışlarımı Aybora ve Almilaya çevirdim."Şimdide benim Çocuğu ver"
Adamın tembihler sesini duyunca Ayboranın kolundan tuttum ve yavaşça sürükledim.
"Hapşiiiiiiii" diye Hapşırdığımda hiç birşey olmamıştı. Bekledim etrafıma çaktırmadan baktım fakat kimse yoktu. Işte şimdi bittik derken aklıma birşey geldi.
"Çocuğu vermeden size birşey sormam lazım"
"Sende konuyu iyice uzattın. Çabuk sor"
Derin nefes aldım
"Niye bu çocuğu bu kadar fazla istiyorsunuz. Ne özelliği varki bunun. Bildiğiniz normal çocuktan başka birşey değil"
Allahım niye bu polisler gelemedi bur türlü. Napıyorlar bu kadar uzun. Vallah bu adamı daha fazla oyalayamicağım.
"Bu çocuğun Abisi bana emant edilen kızı aldı benden ve bunum intikamını bende en değerlisinden alcam. Önce Aybora sonra Aykızı öldürücem"
Piskilojisi bozuk bir adamla normal konuşmam bile salakca. Adamın hedef tablosunda bu çocuklar vardı ve ben ne yapacağımı bilmiyorum.
Üzülerek Ayboraya baktım."Biliyormusunuz Karınız burda olsaydı sizden öyle utanırdı ki nasıl kıymaya çalışırsınız küçücük çocuklara? Abilerinin yaptığı hata yüzünden bu çocukları cezalandırmaya hakkınız yok. Düşünün birisi sizin kardeşinizi yaptığınız hata yüzünden öldürmek ister. Sizde onu korumak için herşeyi yapmazmıydınız-"
"Bana duygu muamelesi yapma. Tam 5 yıldır aradığım bir kızı öldürdü. Babasının bana emanet ettiği kızı öldürdü. Hemde gözünü hiç kırpmadan. Ben şimdi ölmüş babasına nasıl dicem kızının öldüğünü. Ah Hikemt Ah keşke o kazayı geçirmeseydin."
Kulağım bu cümleden sonra çınlamaya başladı. Gözlerim yaşardı ve ellerim Ayboranınkini tutamaycak bir hale geldi. Bu gerçek olamaz değil mi. Allahım sen bana yardım et. Nasıl olur bu.
"Çetin Kurt siz misiniz?"
Korktuğum bu soruya lütfen umduğum cevabı alayım. O kadar dua ettim babamın ölmeden bana söylediği bu ismi bulmak için. Kaç yıl boyunca aradım ama bir zaman sonra ümidim kalmamıştı. Şimdide birden karşıma babamın ismini söyleyen ve yaşadığ kazayı anlatan bir adam çıkıyor. Ümidi kalmayan kalbimde küçücük bir tohum eklendi. Bildiğim tüm duaları okuyup Amin dedim içimden.
"Evet. Nerden biliyorsun?"
Ve yine bir yıkılış daha. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki beynime hiç bir sinyal gelmiyordu. Bacaklarım bedenimi taşıyamacak hale geldi ve yıkıldım. O an içimde feryat ettim. Gerçekten o mu? B- Bu gerçekten olabilir mi? Kaç sene aradığım adam şimdi karşımda durabilir mi? Annem ve Babamın kaçtığı kişi yüzünden geçirdiğimiz kazanın sebebini tek bilen kişi karşımda durabilir mi?
"Aren ablaa"
"Areeeen"
Nefes almak o kadar zor geldi ki o an bana. Biri boynumu duvara yaslıyor ve sıkıyormuş gibiydi. Asma olduğum içinde durum dahada kötüleşmeye başlıyordu.
"Aren mi? Ne Areni?"
Ikimizde şokun etkisi altından kaldık. Böyle bir durumda onunla tanışmak istemezdim. Zorla açık tuttuğum gözlerimi yavaşça kapanmaya başladı. Son duyduğum şey ise Almila ve Ayboranın bağrışlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tenli Kadın
Teen FictionKarşısında heycandan titreyen kadına açtı kollarını. İlk kez, hayatında ilk kez bir kadına kendi isteği ile kollarını açıyordu. Şuan ne olanlar, nede olacaklar adamın umrundaydı. Sadece kadının kolları arasına girmesini bekliyordu. "Olmaz. Yapamam" ...