Kırılan kalplere nefret hakim oluyordu.
Korku hükmünü belli ediyordu vücutta. Hiçbir zaman mutluluk tatmamış bu bedeni korku ele geçirmişti.
Son günlerde durmadan ekşın dolu geçen hayatım yine bir ekşının içindeydi.
Soluksuz nefes alışlar duyuluyordu. Birbirine nefretle bakan gözler kindar bir tavır sergiliyordu.
Ne yapacaktım? Abimi tutmam gerekiyordu yoksa gerçektende büyük bir kavga çıkacaktı.
Düşün Hazan... Düşün... Ama hiç bir şey aklıma gelmiyordu. Cansuya baktığımda endişeyle gözlerini Serkana sabitlemiş onu izliyordu.
Bende hızlıca abimin arkasından gidiyordum. Ne kadar hızlı olursam olayım, yine abime yetişemiyordum.
Abim arabanın kapısını açıp Kaanı hızlıca dışarı çıkardı. O an abimi tutmaya çalışıyordum. Ama yapamıyordum.
Ortam gitgide gerilmişti. "Kimsin lan sen... Senin yüzünden kız kardeşimin başı beladan kurtulmuyor." deyip yumruğunu yanağına vurdu. Kaan o an biraz sendelendi ama yere düşmemişti. Eğik bir şekilde sinirle abime bakıyordu. Doğrulduğunda eliyle dudağının yan tarafından akan kanı sildi. Ortam daha fazla gerilmişti.
Hemen Kaanın yanına gidip yalvarır gözlerle ona baktım. Ve kulağına fısıldayarak "Ne olur gidelim? Daha fazla uzamasını istemiyorum." dediğimde bir saniyeliğine bakıp gözlerini tekrar Serkana sabitledi. İkisi arasındaki nefret buradan belli oluyordu.
"Hazan bin arabaya gidiyoruz..." Kaanın konuşmasıyla yüzüme istemsizce bir gülümseme yerleşti. Beni dinlemişti ve daha fazla uzatmamıştı...
Cansuya baktığımda tam konuşacağım sırada ne diyeceğimi biliyor gibi gözlerini açıp kapattı. "Sonra ararım seni..." deyip Kaanın yan tarafına oturdum.
Kaan arabayı çalıştırıp hızlıca oradan uzaklaştı. Yol boyunca ikimizde sessizdik. Sanki konuşmak isteyipte konuşamıyor gibiydik.
Daha fazla bu sinir bozucu sessizliğe dayanamayıp konuştum. "Özür dilerim..." bir an bana dönüp tekrar yola bakmaya devam etti. Sanki ne dediğimi anlamamış gibi...
"Ne özrü?"
"Benim yüzümden aranızda kavga çıktı..." Kaan bir süre gözünü yoldan ayırmayıp, konuşmadı...
Sanki ne demiştim? İnsan bir cevap verirdi. Ama eve yetişene kadar konuşmamıştı.
Eve girdiğimizde "Ben duş alacağım..." deyip merdivenlerden yukarı çıktı. Bende arkasında öylece bakakalmıştım.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Yorgunluk tüm vücuduma işlemişti. Sanki o kavgayı ayıran değilde kavga eden kişi bendim.
Kendimi suçlu hissediyordum. Ne de olsa benim yüzümden kavga etmiştiler. Birbirlerine bakışları düşmancaydı. Aralarında hiç bir husumet yokken kendilerine bir olay yaratmış, düşman olmuştular.
Düşmanlık... İnsanlar neden birbirine düşman olurlar ki? Her iki tarafta insandı... Birbirlerini anlamaya çalışmadan kavga edip dururlar...
Duyduğum zil sesiyle düşüncelerimden arınıp kapıyı açtım.
Karşımda sarı saçlarıyla, mavi gözleriyle, uzun boyluluğuyla ve manken gibi fiziğiyle genç bir kadın duruyordu. Kim olduğunu bilmiyordum. Ama gözüm hiç tutmamıştı. Sanki onunda gözü beni tutmamış gibiydi.
"Buyrun..." dedim nazik olmaya çalışarak. Ne de olsa misafirperver olmak gerekiyordu. "Ben Kaana bakmıştım da acaba yanlış mı geldim?"
"Yok doğru geldiniz de Kaan şuan banyo da..." ani bir hareketle tek kaşı havaya kalktı. Neden böyle bir tepki vermişti ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Kulaklıklı Hırsız ~Düzenleniyor~
Teen FictionWattys_2018 Uzun Liste Kazananı ~Renk Serisi 1~ Her yerde pembe kulaklık takan hırsız olarak tanına bir genç . Ailesinin intikamını almak isteyen genç kız. Bir olayla yolları kesişen bu ikili küçük bir yalan yüzünden sahte evlilik yolunda ilerlerke...