PKH-15

104 53 21
                                    

Yapılan bir çok hatanın geri dönüşü olmaz.

Her şey o kadar ani gelişmişti ki, neyi nasıl yapacağımı şaşırmıştım. İntikam almak isterken ölmekte vardı kaderde. Fark eder miydi? Ailemin yanına gidip sıcacık kollarının arasına girecektim. Ama intikamımı alamadım diye başımı duvarlara vurmuştum.

Yaptığım plan benim üzerimde uygulanmıştı. Yakalayayım derken yakalanıvermiştim. Hala uykudaydım.

Sanki canım yanıyordu ama hissetmiyordum. Hissedemiyordum. Bütün sinirlerim alınmış gibiydi. Acılara karşı hiçbir tepki vermiyordum.

Canımın yandığını çok iyi biliyordum. Ama bünye alışmış gibiydi. Acının tadını almış, tekrar alınca da hiçbir şey ifade etmiyordu sanki.

Gözlerim aralanmıştı. Başım arkaya gitmiş, boyun fıtığı olmama neden olabilir bir hareketti. Tutulan boynumu zor olsa da düzeltip nerede olduğuma baktım. Boş bir depo...

Bir sandalyenin üzerinde kollarım geriye doğru, ayaklarımda aşağıdan bağlanmıştı.

En son ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Tuncay bizi aldıktan sonra ürkütücü bir yere getirmişti. Ardından enseme aldığım darbeyle etrafım kararmıştı.

Ensemde aldığım darbenin yeri hala acıyordu. Kendini belli edercesine haykırıyor gibiydi. Evet, anladık ağrı kardeş. Orada olduğunu anladık.

Büyük bir ihtimalle Tuncay beni kaçırmıştı. Peki ya Cansu? Ona ne yapmıştı o pislik. Cansu'ya, kardeş dediğim insana da mı zarar vermişti? Hem de benim yüzümden.

Önce kendime sonra da Tuncay'a küfrettim. Ahlaksız herif.

İnsanlara acı vermeyi çok seven biriydi. Bir insan başka bir insana zarar verirken nasıl bu kadar rahat ve mutlu olabilirdi? Oluyormuş işte. En büyük ispatı Tuncaydı...

Kimse yoktu. Ne bir ses ne bir kişi... Sadece ben ve içimdekiler.

Cansu kurtulmuş olsun diye içten içe dua ediyorum. Ben ölsem belki umurumda olmazdı. Ama Cansu'nun tırnağının ucuna zarar gelseydi, kendime asla affetmezdi. İçim giderdi. Benim yüzümden kimseye zarar gelmesini istemem.

Açılan kapı sesiyle gözlerimi koca mavi kapıya sabitledim. Her kim geliyorsa kapıyı açıyordu. Artık nasıl kilitlemişse açamadı mübarek.

En sonda açılan hafif sararmış mavi kapıdan içeri Tuncay adisi girdi. Bir de utanmadan sırıtıyordu.

"Oo, uyanmışsınız Hazan Hanım."

Sana küfretmemek için kendimi zor tutuyorum Tuncay pisliği. Sen kitap sakinlerine dua et. Yoksa çoktan ana avrat saydırtmıştım. Ama saydırtmayacağım anlamına da gelmez.

"Cansu nerede? Ne yaptın ona?" güldü. Herhalde kendini dizilerdeki kötü adamlar gibi hissetti.

"Merak etme tatlım. O senin kadar şanslı değil. Onu orada bırakıp seni buraya getirdim. Hadi yine iyisin."

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bu adam bir gün elimde kalacak ama ne zaman? Hadi hayırlısı.

"Neden kaçırdın beni pislik herif?" yine güldü. Bu adam o iğrenç dişlerini çıkarıp gülmekten başka bir şey bilmiyor sanki. Ha, bir de insanlara zarar vermekten başka.

"Seni o Kaan'ın eline bırakacağımı mı sandın? O seni hak etmiyor. Seni sadece ben mutlu edebilirim."

Saçmalıyordu. Onun yaşaması bile saçmalıkken durmadan saçmalıyordu. Ve kendini daha fazla düşürüyordu.

Pembe Kulaklıklı Hırsız ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin