Karşılaştığın insanlar sana geçmişi hatırlatır.
Entrika. Entrika. Entrika.
Daha neler. Kaan’la yemeğe çıkmadığım kalmıştı. Bir o eksikti. Nereden çıkmıştı bu yemek?
“Ama…” dedim. Ama Nurcan Teyze konuşmamı yarıda kesip;
“Aması maması yok. Ben torun istiyorum artık. Gidip yemekte her şeyi konuşun düğün gününü kararlaştırın.”
Emredersin Nurcan Sultan, hemen leyleklere sipariş verelimde sana bir torun getirsinler. Sonuçta leyleklerin işi bebek getir götür işi yapmaktı.
Leylekleri sevin onlar size bebek getiriyordu. Yavrunuzu kucağınıza veriyordu. Sizi mutlu ediyordu.
Acaba benim ebe leyleğim kimdi? Hala yaşıyor muydu? Hala bebek taşıyor muydu? Düşüncelerimden sıyrılıp bana bakan gözlere baktım.
Ne oldu?
“Ebe leylek öyle mi?” dedi Kaan dalga geçercesine. Yoksa az önceki düşüncelerimi dıştan mı söylemiştim? Ah kalbim sıkışmaya başladı.
“Şey… Şaka anlamında söyledim ben onu. Maksat gırgır olsun.”
He, Hazan… Onlarda yedi zaten.
“Hadi çocuklar gidip hazırlanın. Yemek saatine az kaldı. Yarım saat içinde sizi burada görmek istiyorum.” Deyip arkasına yaslandı.
Rahatsız olduğumu göstere göstere elimdeki paketlerle yukarı çıktım. Aynı durum Kaan içinde geçerliydi.
Kaldığım odaya girip pakettekileri tek tek çıkarmaya başladım. Önce elbise paketini açtım.
Uzun kırmızı bir elbiseydi. Görünüşü muazzamdı. Çok hoş bir havası vardı. İnsanın baktıkça bakası vardı. Elimdeki kırmızı elbiseyi incelemeye başladım. Göğüs dekolteliydi. Elbiseyi giydiğimde omuzlarım dışarıda kalacaktı. Sağ omzuma doğru giden dekoltenin köşesinde gül vardı. Yapay gül.
Hiç zaman kaybetmeden elbiseyi üzerime geçirdim. Çok güzel durmuştu. Kendime aşık olasım geldi. Kendimize aşık olabiliyor muyduk?
Diğer paketi açtığımda kırmızı platform ayakkabı vardı. Elbisenin altına kendini pek belli etmese de tek başına harika bir ayakkabıydı.
Diğer paketi açtığımda elbisenin üzerine giyebilmem için elbiseye uyumlu kırmızı bir kısa ceket vardı.
Kıyafetleri giydiğimde harika göründüğümün farkındaydım. Çok güzel olmuştum. Aklım birden Kaan’a gitti. Acaba onun kıyafetleri onun üzerinde nasıl duruyordu?
Aynanın karşısına geçip dudağıma kırmızı ruju sürmeye başladım. Ardından kirpiklerimin güzelliğini ortaya koyabilmek için rimeli sürdüm. Pek makyaj yapan biri değildim. O yüzden bu kadar makyaj bana yeterdi.
Sırada saçım kalmıştı. Saçlarımda kızıl olduğu için bugün kırmızıya boyanmış gibiydim. Saçımla pek uğraşmadım. Her zamanki gibi açık bırakmıştım. Ama düzenliydi.
Hazır olduğuma göre artık aşağı inebilirdim. Elbisenin köşesinden tutup aşağıya inmek için odadan çıktım. Merdivenlerden yavaş yavaş inerken ilk görünen Gizem olmuştu. Şaşırmış gibi bakıyordu bana. Beklemiyor gibiydi. Ama beklese iyi olurdu. Çünkü ben Hazandım.
Son basamağa basıp tam aşağıya indiğimde gözlerim Kaan’ı buldu. Farklıydı. Hem bakışı hem gülüşü… Sanki bana her zamankinden farklı bakıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Kulaklıklı Hırsız ~Düzenleniyor~
Novela JuvenilWattys_2018 Uzun Liste Kazananı ~Renk Serisi 1~ Her yerde pembe kulaklık takan hırsız olarak tanına bir genç . Ailesinin intikamını almak isteyen genç kız. Bir olayla yolları kesişen bu ikili küçük bir yalan yüzünden sahte evlilik yolunda ilerlerke...