#2

496 13 0
                                    

Yemek bitince kamp ateşi için oturduk. Benim geri döndüğüm herkese anons edilince  ben Kheiron'un yanına gidip, "Ben biraz yorgunum, kulübeme gidebilir miyim?" Diye sordum. "Tabi ki Percy." Dedi.

Ben kulübeme doğru yürümeye başladım. Arkamdan Annabeth geliyordu. Kulübeye girince ben yatağıma oturdum, Annabeth de kafasını kucağıma koydu. Saçlarıyla oynadım. Sonra, "Sana birşey itiraf etmem lazım." Dedi. "N'oldu?" "Rachel'dan nefret etme sebebim seninle yakınlaşmasıydı. Kıskanmıştım. Hem de bayağı fazla." Parlayan gri gözlerine bakıp gülümsedim. Elini tuttum. O sırada aniden babam, yani Poseidon odada belirdi.

Annabeth ve ben doğrulduk. "Selam oğlum. Sana da merhaba Athena kızı." "Baba onun bir adı var ve sen buraya neden geldin?" "Şey, özür dilerim, Annabeth. Oğlum ve gelecekteki karısını görmeye geldim." İlk Annabeth'ten özür dilediğine şaşırmıştık. Sonuçta Tanrı'lar böyle konularda bencillerdir, ama sonra gelecekteki karısı lafı dank etmişti. Demek Annabeth'le evlenecektik.

Annabeth, "Biz evlenecek miyiz?" Diye sordu. Babam, "Kehanet öyle diyor." Diye yanıtladı. Hemen atıldım, "Hey, şu Tyson'ın söz ettiği kehanet bu mu? En azından kötü değilmiş." Poseidon kehaneti okudu,

"Bu büyük aşk, tatlı triple başlar,
Evlenmelerine iki yıl var,
Athena kızıyla, Poseidon oğlu
Söyleyecekler sözlerini,
Edecekler yeminlerini,
Bir kız bir oğlan,
Doğacak olan..."

Annabeth'le birbirimize bakakaldık. Yaklaşık olarak çoğu doğruydu. Annabeth, Rachel'la beni kıskandığı için Rachel'dan nefret etmiş, bana trip atmıştı ve beni kıskanmıştı çünkü bana aşıktı.  İki yıl sonra 20 yaşımıza girecektik. Evlenebilecek yaşa girecektik. Annabeth her zaman bir kız bir oğlan isterdi. Bu çok mantıklıydı.

Annabeth bir ara dona kaldı. Sonra aniden yüzüne bir gülümseme yayıldı ve yüzü kızardı. Bana döndü ve sarıldı. "Bu harika!" Dedi. Bende ona sarıldım. Poseidon gülümsedi. Sonra bana bakakaldı. Annabeth de bunu fark etmiş olmalıydı ki, "N'oldu?" Diye sordu. Cevap verdi, "Oğlum, benim kıyafetlerimi giymişsin ve çok yakışmış. Annenin hala onları saklamış olduğuna inanamıyorum." Ben cevap verdim, "Annem sapa sağlam geri dönersem bunları giymemi istemiş." Gülümsedi.

"Sen ona hala aşıksın." Dedi Annabeth. İlk başta Poseidon'un kızacağını düşünmüştüm ama, "Evet, ama ben onla olamam. O bir ölümlü. Bense bir Tanrı ve ben evliyim, şimdi o Paul Blofiş'i seviyor." Dedi. Annabeth, "Babasına bak oğlunu al. Bak, aynısınız nerdeyse."
Poseidon anlamaz bakışlarla baktı. Ben hemen olayı açıklığa kavuşturdum, "Ben de ilk başta öyle diyordum da." "Hee." Annabeth, "Bence o da sizi seviyor. Percy'nin Doğum gününde siz gelince yüzü kızarmıştı ve donakalmıştı." "Annabeth!" "Gerçekten mi?" "Baba!" "Tamam tamam. Şimdi Zeus beni fark edebilir o yüzden ben gidiyorum. Hadi size iyi eğlenceler."

Poseidon gidince Annabeth bana döndü ve, "Kocacım, çocuk yapalım mı?" Diye sordu ve şaşkın gözlerle ona baktım. İnanamamıştım.

Aniden gülme krizine girdi.
"Ya yerim ben seni! Yüzünün halini görmeliydin!" Gülmeye devam etti. Ben de dayanamayıp gülmeye başladım. Annabeth, "Bence senin gelişin adına parti vermeliyiz." "Burda mı?" "Hayır, başkasının evinde." "Mesela?" "Rachel."

Birisine yalvaracaksanız bu kişinin Rachel olmamasına dikkat etmelisiniz. "Hayatta olmaz! Eve bir daha dönmem ben." Dedi Rachel. "Eve dönmene ne gerek var, başka malikanenize gidelim." Dedi Annabeth.
"Başka malikanemiz yok." "Rachel lütfen!" Dedim, "Sizin yazlığınıza gidebiliriz." "Aa, evet! Orası olur mu?" Dedi Annabeth. "Öff iyi peki." Diye pes etti Rachel -sonunda- .Hayatımızın bir saati Rachel'ı ikna etmekle geçmişti ve hayır şaka yapmıyorum, tam bir saat ama değmişti.

Rachel'ın özel helikopteriyle yazlıklarına uçtuk. Partiyi ilk başta hazırlamamız gerekiyordu. Yazlığa inince Rachel bize kötü bir bakış atıp, "Ben gidiyorum. N'aparsanız yapın." Dedi ve gitti.

Annabeth saçını bileğindeki tokayla topladı ve bi kurşun kalemi kulağının arkasına yerleştirdi. Sonra Rachel'ın babasının asistanının kullandığı odanın içinden kağıt tutmaya yarayan tahtayı aldı. Adının ne olduğunu tam bilmiyorum ama umarım anlamışsınızdır.

Bu haliyle o kadar şirin görünüyordu ki onu öpmemek için kendimi zor tuttum. Annabeth dudaklarını büzdü ve kulağının arkasındaki kalemini alıp, "Yiyecekleri sen seç yosun kafa!" Dedi, "Sen bu konuda daha iyisin." Dedi. O sırada inanamamıştım. Annabeth bile benim bu konuda ONDAN yetenekli olduğumu düşünüyorsa bu mükemmeldi!

Melezlerle günlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin