#3

415 14 9
                                    

"O zaman cipslerle başlamalıyız." Dedim. "Ne yani cipsle mi? Melezler aç olarak da gelebilirler, onlara yemek vermeyecek miyiz?" "Akıllı kız, partilerde ne yediğin önemli değildir. Önemli olan sevdiğin en saçma şeylerin partide birleşmesidir!" Diye cevap verdim. "Her neyse, ben devam ediyorum, cipslerin çeşitleri; ketçaplı, baharatlı, acılı ve peynirli olmalı." Annabeth bana inanamaz derecede baktı. Ona gülümsedim. O ise dediklerimi yazmaya başladı.

"Şimdi sadece cipslerle kalamayız. Tatlı bir şeylere ihtiyacımız var... Aha! Çikolata çeşmesi ve çikolatalı mavi kurabiyeler!! Ve evet bunlar kuru kuru gitmez. İçecek olarak Punch içelim. Bence hafif içkili olabilir, zaten çoğu kişi 16'sından büyük." "Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?" "Hayır. Olay da burda! Partide her zaman beklenmedik şeyler olmalıdır." "Peki o zaman." Annabeth yazmaya devam etti.

Yemek işi bitince müzik kısmında Annabeth'in daha önce görmediğim yüzünü gördüm. Seçtiği şarkılar mükemmeldi; In the air, Everyday, My first kiss, Work, Wild thoughts, Swalla, Bon appetit, Despacito, Cool girl, Bop bop, Open wide, Man vs. Machine ...

Kendini aşmıştı ama bu tabi ki mükemmel bir şeydi. Sonra da beraber kişi listesi yaptık;
Leo, Calypso, Hazel, Frank, Nico, Will, Bianca, Thalia, Luke, Piper, Jason, Rachel, Connor ve Travis, Katie, Silena, Charlie, Koç Hedge, Millie, Bob, Damasen, Kıvırcık, Ardıç, Reyna.

Bütün yiyecekleri alıp kaplara koyduk ve masanın üzerine yaydık. İçecekleri de koca bir kaseye koyup içine kepçe koyduk. Daha önce almış olduğumuz konfetileri patlattık. Sonra Annabeth durdu ve bana baktı. Bi şeyler düşünmeye başladı. Yüzünde endişeli bi ifade vardı. "Ann, n'oldu?" Diye sordum. "Percy! Bunu düşünemediğimize inanamıyorum!"

"Aman Tanrı'larım! Sen Poseidon'un oğlusun, Jason ve Thalia Zeus'un çocukları, Hazel, Bianca ve Nico da Hades'in ve koruması olmayan bir yerde milyon tane melez!" Şimdi ne demek istediğini anlamıştım. Canavarlara davetiye gibiydik. "Rachel'ı arasak mı? Yardım için." "Hayır, zaten zor izin verdi. Başka biri lazım... Kheiron!!"

Annabeth bi çeşmede gökkuşağı oluşturup drahmi attı ve İris tanrıçasına adak sundu, "Ey İris Tanrıçası, adağımı kabul et ve bana Kheiron'u göster..." Tanrıça İris, Annabeth'in dileğini kabul etti ve gökkuşağının ardında Kheiron göründü, "Aa, merhaba Percy, Annabeth. Niye aradınız?" "Acaba canavarlardan kolayca korunmanın bi yolu var mı?" Diye sordum ama Kheiron soruyu tam olarak anlayamadı. Yani zaten melez kampında bize canavarlardan korunmamız öğretilirdi. Bu nedenle saçma bi soruymuş gibi anlamsız bi şekilde yüzüme baktı. Annabeth hemen olayı düzeltmek adına lafa karışıp, "Percy'nin demek istediği, koruyucu bi bariyer oluşturabilir miyiz ve bunun için ne yapmamız gerekir?" Diye sordu. Kheiron, "Bunu sadece bi Tanrı veya Tanrıça yapabilir." Dedi. Ben, "Pekala o zaman iş başa düştü. Gene de teşekkürler Kheiron!" İris mesajı silindi.

Annabeth, "Hangi Tanrı bize yardım edebilir? Parti yapacaksak partileri seven birisi olmalı bu da?" Hemen aklıma gelmişti. Bu Tanrı'ya hayran olmasam bile bize yardım edebileceğine emindim, "Dionysos."

Tekrar gökkuşağı yarattık. "Ey İris Tanrıçası, adağımı kabul et ve bana Tanrı Dyonisos'u göster." O sırada önümüze ayaklarını masasına koymuş ve üç bin yüz yıl falan önceki bi şarkıyı dinleyerek hem dans eden hem de diyet kolasını yudumlayan bir Tanrı çıktı.

Bu ana gülmemek için kendimi zor tuttum. "Şey, bay D.?" Annabeth daha fazla zaman kaybetmek istemiyordu bu yüzden de manzarayı bölmüştü. Bay D. irkildi ve hemen bize döndü. "Annabelle Trace ve Peter Johnson. Benden ne istiyorsunuz bakalım?" Bu herifin isimlerimizi hala yanlış söylediğine inanamıyordum. Yani Annabeth 10 yıldır, bense 5 yıldır buradaydım ve adımızı hep yanlış söylüyordu. "Biz bir parti vereceğiz ve bi koruma bariyeri oluşturmazsak canavarlar her dakka saldıracak. Bize yardım eder misiniz?" Bay D. durdu. Düşündü. Sonra da, "Partiyse olur çocuklar!" Diye bağırdı ve parmaklarını şıklattı. Pek bir şey hissetmemiştik ama bir bariyer yaptığına emindik. "Teşekkürler Bay D. sizin için partideki en güzel adakları adayacağız." "Rica ederim Peter Johnson! Şimdi gitmem gerek görüşürüz Peter, Annabelle." Ve hat kesildi. Annabeth'in yüzünde bi ifade vardı. Sanki, sanki bişeyler düşünüyordu? Evet kesinlikle birşeyler düşünüyordu. "Annabeth, n'oldu?" Diye sordum. "Işıklandırmayı düşünüyordum. Onları yaptık mı?"

Işıklandırma işi de bitince havanın kararmasını olmasını beklemeye başladık. "Ben üstümüzü değişeceğim." Dedi Annabeth, "Kıyafetlerim parti için uygun değil." "Olur ama sana kıyafet nerden bulacağız? Rachel'ınkileri mi giyeceksin?" Annabeth gülümsedi, "Hayır yanıma bi kaç renk kumaş aldım. Kendime kıyafet dikeceğim."

Şaşırmıştım. Athena'nın aynı zamanda el işi ve dokuma tanrıçası olduğunu unutmuştum. Annabeth sırt çantasından deniz mavisi ve şeker pembesi iki kumaş çıkardı ve dikmeye başladı.

Onu hayretle izliyordum çünkü çok hızlı yapıyordu. Kıyafetlerini tamamlayınca bana gülümsedi ve, "Bak bakalım güzel olmuş mu?" Deyip üstünü çıkardı.

O sırada yüzümün normal kırmızıdan daha da kırmızı olduğuna yemin edebilirdim. Biliyorum ama istemeden bakakalmıştım. N'apıyım yani? Bu kadar güzel bir fiziğe sahip olması benim suçum değil ki!

İçinde siyah dantelli bi sütyen vardı. Sütyen askıları çaprazlama bağlanmıştı. Üstüne diktiği şeker pembesi tişörtü giydi. Yarım tişörttü ve boldu. Göğüsleri yüzünden havalanıyordu. -Evet baktım. ÖZÜR DİLERİM.- üstünde tek kelimeyle mükemmel duruyordu. Sonra altını çıkardı. Giydiği kilot beyazdı ve üstünde yeşil Yaldız'lar vardı. Tam ortasında da sarıl bana yazan bir kaktüs duruyordu. Altına deniz mavisinden yüksek bel bir şort yapmıştı ve önceden giydiği pembe mavi çizgili uzun çorabıyla uyuşuyorlardı. Ayakkabısı da converse'in bileksiz yosun yeşilli olanıydı.

Çok güzel görünüyordu. Saçındaki tokayı çıkardı ve sarı saçlarının omuzlarına dökülmesine izin verdi. O sırada çok ani bi hareketle ayağa kalkıp onu öptüm. İlk irkildi ama sonra o da bana karşılık verdi. Ellerimi sarı saçlarının arasından geçirdim. Geriledi. Koltuğa doğru geriledi. Sonra ters dündük ve gerileyen kişi ben oldum. Annabeth üstüme doğru geldi. Beni koltuğa doğru ittirdi. İkimiz beraber koltuğa düştük ve öpüşmeye devam ettik...

Melezlerle günlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin