JASON
Sabah Percy'ye sarılmış bir biçimde uyandım. Salonda, koltuğun önünde, yerde yatıyorduk."Günaydın!" Piper bağırdı.
"Kim kapının anahtarını paspasın kenarına koyar ki?" Diye mırıldandı Annabeth. Sonra Annabeth bizi gördü."HAYIR! PIPER! PERCY VE JASON BİZİ ALDATIYORLAR!"
O sırada aniden Percy uyandı, "Ben bir şey yapmadım!"
Saçları karmakarışıktı ve gözleri vuran güneş ışığıyla daha da güzel görünüyordu.
"Dostum çok seksi görünüyorsun." "Saol dostum." Kızlar gülüştüler.
O sırada Leo salona daldı ve yerde yatanın aslında kafasına tişört düşmüş ve bundan dolayı saçı siyah gibi görünen bir Leo değil de saçı cidden siyah olan Nico olduğunu fark ettim. Will'le sarılarak uyumaları şimdi çok daha mantıklı gelmeye başladı.
"Günaydın millet! Benim niye lavabonun içine oturmuş bir şekilde uyandığımı açıklamak isteyen var mı?" O sırada Percy kıkırdamaya başladı. "Pardon kanka, benim uyurkoyurluğum var."
"Koyur değil yosun kafa, koyar."
"Hayır akıllı kız o zaman kafiyeli olmuyor."Leo aklı karışmış bir biçimde Percy'ye baktı.
"O ne be?"
"Uyurken insanları farklı yerlere koyma hastalığı."
"Öyle bir şey yo-" Percy Annabeth'in sözünü kesti.
"Çok korkunç bir hastalık. Uyurken en minik insanı bulup kaldırıp farklı yerlere koyuyorum.""Hey! Ben minik değilim! Boyum biraz kısa tamam ama minik değilim."
"Minnoşsun o zaman."
"Hayır-"
"Minnak."
Leo nefes alıp pes etti. Percy bütün o sinir bozucu halinden aniden çıkıp, "Ben açım." Dedi."Dostum sen her zaman açsın."
Kızlar kıkırdadılar. "Buraya gelirken mükemmel bir kahvaltıcı buldum." Diye heyecanla söyledi Piper. "Oraya gidelim o zaman." Dedim.
Leo, "Bu aşk böceklerini uyandıralım mı sizce?" Will ve Nico'ya bakıyordu. "Bence uyusunlar. Birbirlerine sarılmışlar ya, çok şirin. Kıyamam uyandırmaya."
"Canım kankam diğer arkadaşlarını mı düşünürmüş!" Diyerek Percy'ye sarıldım.
"Kanka ya! Bi dur, sümük gibi yapışıyorsun ikidir.""O değil de," Annabeth söze başladı. "Hazel ve Frank'i gören var mı?"
"Oooooooooğoğooooo!" Diye garip bir ses çıkardı Leo.
"Leo! Kız daha 14 yaşında ayrıca ikiside çok utangaçlar." Dedi Piper. "Doğru, bir Percy ve Annabeth kadar değiller."
"Percabeth."
"Hey?!" Diye Piper ve Leo'nun konuşmasına daldı Percy.
"İyi bi şey dedim kanka."
"Saol ya."
"Tamam bu kadar utanma yeter. Üstünüzü giyinin çıkıyoruz."Piper'ın söylediği kahvaltıcıya geldik ve oturup siparişlerimizi verdik. Kimse konuşmuyordu. Huzurlu bir sessizlik vardı. Ta ki Leo bu huzuru bozana kadar.
"Birileri konuşsun, garip bir sessizlik oldu."
Belli ki bu sessizlik bana geldiği gibi herkese huzurlu gelmedi çünkü herkes evet anlamında başlarını salladılar.
Percy konuşmaya başladı, "Sizce Nico, Will, Hazel ve Frank onları bırakıp gittiğimiz için ne yaparlar?"
"Bence Will mutlu olur." Dedim.
"Ve Nico da başta gıcık olmuş gibi yapar ama aslında hoşuna gider." Dedi Piper.
"Ve Hazel ve Frank'in nerde olduğunu bilmiyoruz." Dedi Leo kaşlarını kaldırıp indirerek.
"Leo." Dedi Annabeth, Leo'ya kızıyormuş gibi yaptı ama gülümsüyordu.
Leo ellerini teslim olurmuş gibi kaldırdı ve 'ben bilmem' der gibi baktı. Percy, Piper ve ben güldük.Percy aniden durdu, kaşlarını çatıp dudaklarını yana doğru büzdü ve burnuna bakmaya başladı bu nedenle de gözleri şaşılaştı. Bu onun savaş dışında düşünme yüzüydü. Çünkü savaşta bunu yapacak zamanı yoktu. Ben sessizce güldüm. Böyle bakınca çok şirin oluyordu ve başlığa benziyordu. Böyle yaptığını Annabeth de gördü ve güldü.
"Ne düşünüyorsun Yosun Kafa?"
Bunun üzerine Piper ve Leo da Percy'ye döndü. Percy Annabeth'e baktı. Sonra da diğerlerine, en son da bana baktı ve Annabeth'e bakarak, "Annemin P ile başlayan erkek isimlerine bir bağımlılığı var." Dedi.
Ben rahatlayarak güldüm. Çok uzun bize bakınca bir şey var sanmıştım. Diğerleri de hafifçe güldüler.
"Ama bakın," şu an hepimize teker teker bakıyordu. "Poseidon babamın adı, benim adım Percy, üvey babamın adı da Paul."
Percy Annabeth'e baktı, "Oğlumuzun adını P ile başlayan bir isim koymalıyız."
Piper ve Annabeth kahkaha attı.
"Annabeth oğlunuz olursa doğunca bana gelin kaçalım bu manyaktan."
Annabeth bir kez daha kahkaha attı. "Tamam Leo, kesin öyle yaparız.""Leo, Calypso nerde?" Leo teninin yapısından dolayı kızarmıyordu, yani kızarsa da belli olmuyordu ancak kızarabilseydi şu an kızarırdı.
"Onun yeni kıyafetler almaya gitmesi gerekti."
"Ben ona kıyafet verebilirdim bende fazla vardı." Dedi Piper.
"Aslında o dün giydiğini bugün de giyebilirdi. Partide çok güzel görünüyordu." Dedi Annabeth.Leo biraz daha kızarıyormuş gibi göründü. "Şeyyy, hmm, ama biraz, ııı, yırtıldı."
Annabeth'in gözleri büyüdü. Percy portakal suyunda boğuldu ben de yediğim ekmeği kucağına düşürmek üzereyken Piper ekmeğimi tuttu. Annabeth Percy'nin sırtına vurdu. Ve gülmeye başladık.
Ve Leo, "Acaba YouTube kanalımız olsa kimin daha fazla abonesi olurdu?" Diyerek konuyu değiştirdi.
"Benim değil." Dedim.
"Benim fazla olurdu ama sizinki kadar olmazdı sanki." Dedi Annabeth.
"Beni kızlar takip ederdi genelde diye düşünüyorum." Dedi Piper.
"Beni de." Dedi Leo ve Piper ona dirsek attı."Ah, her neyse," Leo çok hızlı toparlanmıştı. "Ben bir sürü saçma ama komik şeyler yapacağım için bayağı takipçim olurmuş gibi geliyor."
"Bana da öyle geliyor." Diye ona katıldı Percy. "O zaman hepimiz beş drahmiye iddiasına girelim. Kimin takipçisi daha azsa o kişi kazananlara beş dolar versin.""Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezlerle günler
FanfictionÇok çok daha az savaş olduğu ve tamamen Percabeth, Solangelo, Frazel, Jiper, Gruper ve diğer shiplerden oluşan bir hikaye...