WILL
Lunaparka girdik.
Her şey çok eğlenceli görünüyordu."Nico!"
"Bence de."
"Ne?"
"Bence de hızlı trene binmeliyiz."Ona hayranlıkla baktım. Resmen aklımı okumuştu! Kafa salladım ve sıraya girdik.
Vagona bindik, kemerimizi bağladık ve yavaş yavaş ilerlemeye başladık.
"Biz bir sürü canavarla savaştık. Sen bir bebek doğurdun. Ben az kalsın kavanozun içinde ölüyordum. Bu ise altı üstü bir hızlı tren. En fazla ne olabilir ki?"
Nico her ne kadar beni sakinleştiriyor gibi görünse de aslında konuşarak kendini sakinleştiriyordu. O kadar tedirgin değildi ama heyecanlanmıştı. Sonunda tepeye geldik.
"İşte başlıyoruz.""Seni seviyorum Neeks."
Bana o kadar güzel baktı ki anlatamam. Tabii bu bakışı hızlı tren aşağı inerek yok etti.
Nico bağırarak İtalyanca küfretmeye başladı.
Ben de sıkıca tutunarak kendimi her şeyin geçeceğine inandırdım. Yani ben bir bebek doğurmuştum değil mi? Hatırladıkça midem bulanıyor ve garip oluyordum. O yüzden bunu burada düşünmek iyi bir şey değildi.
Nico'nun sesine odaklandım.
O kadar tatlı ve komik görünüyordu ki!Sonunda hızlı tren durdu. İkimiz de paytak paytak yürüyerek vagondan indik.
"Uuu! Sana şu oklarla vurulan şeylerle bir ayıcık kazanayım mı?"
"Uuu! Bence sen şu oklarla vurulan şeyden kendine ayıcık kazan."
"O zaman sana şuradaki güneşi kazanayım. Ne dersin? Uyurken hep yanında olmuş olurum." Göz kırptım.
"O olabilir."
Apollon'un oğlu olduğum gerçeği tam bu nedenlerden dolayı harika bir şey. Tüm hedefleri vurdum ve hiç ıskalamadım. Nico'ya güneş şeklinde bir yastık kazandım.
Nico'ya doğru kafamı çevirdim ve Nico'nun arkasında çarpışan arabaları sonra da Hazel ve Frank'i gördüm.
"Imm, Neeks? Pat diye bakma ama Hazel ve Frank arkanda ve çarpışan arabalara biniyorlar."
Tabii ki bu sözümle Nico pat diye onlara baktı.
"Nico!" Hafifçe koluna vurup Nico'yu bana çevirdim.
"Sana bakma demiştim."
"Hayır, 'hemen bakma' demiştin. Sen konuşurken de bayağı zaman geçti ve bundan dolayı baktım."Ağzımı açtım.
Sonra kapadım.
Kelime oyunlarında iyiydi.
"Nico, gözünün altı morarmaya başlamış. Hadi gel gidip uyuyalım." "Bir şeye daha binelim. Sonra gideriz." "Hımpfıf. Tamam."
"Ya da biliyor musun? Gidelim."
"Bir şey mi oldu? Nico?"
"Arkana sakın bakma. Kiklop var."Az kalsın dönüp bakıyordum.
Ancak beni Nico tuttu. "Gidip Hazel ve Frank'i uyaralım. Onları burada bırakamayız."
İşte bu yüzden #teamnico!
Etrafta dikkat çekmemeye çalışarak Hazel ve Frank'i aradık. Çünkü bunlar olurken çarpışan arabalardan inmişlerdi. Niye çarpışan arabalardan inmek zorundalardı ki?
"Hey! Oradalar."
Yürüyerek yanlarına gittik. Belki koşmazsak daha az dikkat çekeriz diye.
Dikkat Çektik.
Kiklop bize doğru yürümeye başladı. Nico dişlerini hareket ettirmeden fısıldadı, "Planımı anla, sonra uygula. Daha önce bir kez bu şekilde kazanmıştım. Bir daha yapabileceğime eminim, hem sen de yanımdasın."
Hafifçe kafamı salladım. Sonra bana bakıp gülmeye başladı. Ben de gülmeye başladım.
"Aynen aynen, sonra koşarken yere yapıştı!" Daha şiddetli güldük.
Ne yaptığımızla ilgili en ufak bir fikrim yoktu.
Kiklop bizim yanımıza gelmişti bile. "Beyefendi size yardım edebilir miyim? Arkadaşlarınızı mı arıyorsunuz?"
Nico'ya delirmiş gibi baktım ama hemen kendimi toparladım. "İsterseniz size yardımcı olabiliriz. Nasıl insanlardı? Yani görünüşleri?" Kiklop bize şaşkınlıkla baktı. Kafası karışmıştı.
"Ben, ııı, ben yarı Tanrı arıyorum." Nico konuştu, "Yarı Tanrı mı? Öyle bir şey yok ki? Lütfen kendinize gelip ne dediğinize bakın!"Daha kısık ama Kiklop'un duyabileceği şekilde, "Sarhoş mu acaba?" Dedi.
Kiklop, Nico'ya ve bana baktı sonra da kafasını kaşıyarak gitti. Nico'ya baktım.
Bu plan harikaydı!
"Nico mükemmelsin!"
"E biraz öyleyim galiba."
Bu tepkisine güldüm. Kendine iltifat edince aşırı tatlı oluyordu.
"Eee? Başka bir şeye binelim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezlerle günler
FanfictionÇok çok daha az savaş olduğu ve tamamen Percabeth, Solangelo, Frazel, Jiper, Gruper ve diğer shiplerden oluşan bir hikaye...