7

14 1 0
                                    


                                                               ÇERÇİ HASAN

               Kuzucu Vahap Obanın önündeki kayanın üzerine çıkmıştı:

           - Ey köylü kardeşlerim , ne biçim Müslüman evladısınız anlamadım. Önce kadının tek oğluna deli dedi çocuklarınız, güzel mi? Yok dövdük dediniz, yok ahırda yatırdık davarın bokunun sidiğinin üzerinde, dediniz. Dışarı attık bir gün dışarıda sabaha kadar götleri dondu dediniz... Ya çocuklarınız akıllanmadı ya da siz yalan söylüyorsunuz. Hangisi? Eğer dayakla adam edemiyorsanız bana verin. Vallahi Allah yarattı demem, analarından emdikleri sütü burunlarından getireyim. Anladınız mı? O alay eden çocukları bana verin, anladınız mı? Bir çocuğun pipisi yok diye nasıl alay edilirmiş ben öğretirim. Kafayı yemek üzereyim. Koyunları hayvanları adam ettim onları mı edemeyeceğim? Yaşıma, ağaran saçıma bakmayın, vurdum muydu oturttururum, anladınız mı?

           Akşam olmuş, Obada kaynayan süt kazanları ortalığı kaplamış köylüler yayılmaktan dönen sürülerini bekliyorlardı. Kuzular büyüdükçe koyunların sütleri azalmış, son büyük tencereler kaynıyordu. Nohut dibi çapalama, otlarını yolma devam ediyordu.  Ekinler de boy veriyordu.Bütün tarlaların çakıl ile kaplı olması,boz toprak olması  her tarlada çakıl tepeciklerinin oluşmasına neden olmuştu. Her mevsim az da olsa tarladan temizlenen kayalar çakıl tepesine  atılmasına rağmen tarladan taş eksilmiyordu.

Kuzucu Vahap doğru söylüyordu.

- Şimdi beni dinleyin, şimdi...

            Kuzucu Vahap sözünü tamamlamaya çalışırken, dolmuştan bozma garip bir araç uzaktan siyah egzoz dumanına karışan toz bulutunu peşine takarak geliyordu. Köylü duysun diye kornaya uzun uzun basıyor, gürültü çıkarıyordu.

             Gelen Çerçi Hasan'dı. Kuzucu Vahap ister istemez sustu çünkü köylü çerçi gelmeden diye yakınıyorlar, bu sene gelmemesinden kormuşlardı.

           Her mevsim birkaç defa gelen şiş göbekli kısa boylu, kel kafalı, gözleri fıdır fıldır dönen biri idi. Obanın önüne getirmesi çok uzun sürmedi. Rampayı çıkarken ortalığı gürültü, siyah bir egzoz dumanı ve yerden kalkan toz bulutu kapladı.

      - Ne Vahap kardeşim benim yolumu mu gözlüyorsu dedi Çerçi Hasan. Biliyordum gözlediğini ben de yaylaya bir gideyim diyordum epey zamandan beri. Ancak kısmet bu güneymiş. Benim emektar demir eşek de sizin bu yokuşları çıkamıyor artık. Gelene kadar elli yerde durdum dinlendirdim. Mideyi ısıtmış, su verdim. Ancak gelebildim.  Ama inanır mısınız hiç aklımdan çıkmadınız. Bir an önce yaylaya varayım da köylü kardeşlerimin ihtiyaçlarını göreyim diyordum. Dolmuşu doldurdum geldim. Sizler de tereyağlarını peynirleri yaptınız değil mi? Bak beni görünce herkes tarlasından nasıl da geliyor. Ama merak etmeyin akşam da sizin misafiriniz olacağım. Onun için acele etmeyin. İsteyen para isteyen mal versin. Dağ çayı,kekik acı yavşan da kabul ederim. Yaylalıkları bir getirin... Ben malımı indireyim. Bakın içinde neler neler var. Hepinize uygun. Köyünüze inene kadar işinizi görür. Yaptığınız yağları peynirleri bir getirin. Daha çok yaparsınız. Sen ne istiyorsun... Bak renkli pazenler var, güzel kara Ermenek lastikleri var. Çeşit çeşit. Hepsi ayağınıza uygun siz giyesiniz diye uygun fiyata satacağım. Ha şöyle fıçıları benden saklamayın... Şimdi Muhtarıma bakayım bir fıçı köy peyniri. Kantarımızda tartalım. 5 kilo... Ne istiyorsun buna...30 lira mı? Ne yaptın muhtar? Ermenek pazarında kaça gidiyor biliyor musun? 5 kilosu 10 lira. Senle 15 liraya anlaşalım. Ya hadi tamam senin için 17 lira olsun. Vallahi daha fazla olmaz. Beni mi batıracaksın? Para mı istiyorsun, başka bir şey mi? Bak hepsi önünde. Hem parayı alıp ne yapacaksın. Anlaştık mı? Bak sana güzel bir pazenlik kumaş vereyim, yenge kendine, kızlarına güzel bir elbise diksin. Artan kumaşla da en küçük çocuğuna zıbın diker. Daha dur... Sana kumaşın yanında kara lastik ayakkabı. İçi astarlı. Ayağını üşütmez hastalanmazsın. Hadi olmadı bir tanede iğne seti vereyim. Suya at bir yılda zor paslanır. Elin oğlu yapıyor işte. Sen de yağ mı getirdin. Onu da tartalım? Yağın da biraz bozuk gibi. Bak iyi olsa sapsarı olur. 10 kilo. Para mı istiyorsun? Yapma hemşerim bu dağ başında parayı ne yapacaksın.Sana güzel bir tencere vereyim. Sen de çocuk, Allah versin çok. Daha yaz bitmeden çok yağ çıkarırsın. Sana ve çocuklarına bir paket bisküvi vereyim. Arasına koyup yesinler diye de lokum. Sana bu güzelliği kimse yapmaz. İstediğin kadar da düğme al. Tamam, sana da bir iğne seti vereyim, anlaştık mı? Daha ne var... Siz bu kadar çok yağ, bal getirseniz bende ne para nede mal kalır, gideceğim yerde satacak kalmaz. Ama olsun. Hepsini tartacağım hakkınız neyse alacaksınız. Bu sene her yer yağ peynir kaynıyor. İnanın pazara götürdünüz mü bakmazlar bile ama ben ne yapıyorum. Ayağınıza kadar gelip hepsini alıyorum. Karanlığa aldırmayın siz getirin. Benim gözler karanlıkta dahi görür. Hepsini aldım, getirin. Korkmayın. Daha iki üç ay buradasınız. İhtiyacınız olanları getirdim. Renk renk düğmeler, yırtık elbiseleriniz için iğneler, ayaklarınız üşümesin diye kara ayakkabılar, pazenler, gocuklar, kumaşlar, çocuklarınız için bisküviler, lokumlar, çaylar, çeşit çeşit emme şekerler, çay şekerleri,tencereler kazanlar... Daha ne sayayım... Bakın gocuklar eldivenler, çoraplar... Keşke bir dolmuşum daha olsa idi. Mallarımın hepsini bitirdiniz... Beni de yağla peynirle kandırdınız. İnanın, iki gözüm önüme aksın çok zarar ettim. Bunları nasıl satacağım bilmiyorum. Artık zararına satarız. Hava da epey soğudu. Bu akşam muhtarım beni misafir eder artık. Yoksa arabada yatacağım. Sabahta herhalde bir sıcak çorba veren olur. Sağ ol muhtarım. Israr ediyorsun marem sen de misafir kalayım. Hem akşam konuşuruz. Şimdi şu malları dolmuşa koyayım. Üst üste nasıl sığdıracağız? Her taraf doldu. Keşke bu kadar almasaydım. Ama sağlık olsun, sizlerin canı sağ olsun. Ben sizler için varım, yoksa gelip mal satmak değil.

Dolmuş tıka basa dolmuştu. Çerçi Hasan'ın kafasından paralar uçuşup duruyordu. Dolmuş arka kapağını kitleyip, muhtarın evine yöneldi.


BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin