17

12 1 0
                                    


                                   


                                FATMA'NIN ÖYKÜSÜ

- Çerçi bas gaza, bas...

Çerçi:

- Ne kadar gaza bassam bunu gideceği bu kadar... Fazlası motoru yakar.

Çerçi gece karanlığında birden çocukları gördü kornoya bastı. Uzun farlar tam aydınlatamadığında az ötesini görebiliyordu. Bu bile çocukların hayatını kurtardı. Çocuklar koşmaktan yorulmuşlardı. Hızlana jeep çoktan karanlığa karışmıştı. Ama çocuklar hala koşuyorlardı.

Dede:

- Benekliyi ben vermedim, ben vermedim, doktor çaldı onu... Kızıma Fatma'ma söyleyin. Ben vermedim, ben vermedim... Kızıma iyi bakın. Kızıma söyleyin Benekli bir gün dönüp gelecek, ben buradayım diyecek. Kurtulacak... Size emanet. Yanaklarından yaşlar süzülmüş, süzülen yaşlar geçenin soğununda donmuştu...

- Dede biz biliyoruz, Fatma'ya anlatırız, Fatma da biliyor zaten. Benekli geri dönecek, onu getireceğiz. Sen kendini zorlama. Fatma'yı da düşünme. Köyün hepsi Fatma'nın babası, Fatma'nın anası.

Dede'nin ağzından, burnundan çıkan et parçalarına karışan kanı siliyorlardı. Su getirmediklerine pişman oldular. Nasılda unutmuşlardı. Boğazına kaçmaması için yan çevirdiler. Sürekli konuşup Dede'nin bilicini açık tutmaya çalışıyorlardı.

Çerçi nedense içinden bir pişmanlık duydu. İçeride ölmek üzere bir adam duruyordu ve O mallarının peşine düşmüştü. İlk defa İnsan mıyım diye sordu kendine. Hayatını sorguladı saniyeler içinde. Bir an önce ulaştırmalıyım diye bastı gaza.

Dede son nefesini verdiğinde obadan çok uzaklaşmışlardı. Dolmuştakiler dondu kaldı. Çerçi ile birlikte altı kişi. Kapıyı açtılar. Dolmuş durunca dışarı çıktılar. Sağa sola oturdular, kimi sırtını dayadı. Gece buz kesmişti.Dede içeride yatıyordu. Akrabaları arkadaşları sessiz ağlıyordu. Sigaralarını yaktılar. Dede'yi yetiştirememişler hakkın rahmetine kavuşmuştu. Olaylara alışık olmayan Çerçi biraz sesli ağlıyordu. Şimdiye kadar yaptıklarından pişman olmuştu. Dışarı toprağa yatırdıkları Dede kendi yüzünden mi ölmüştü? Malın paranın hırsından katil miydim şimdi. Hıçkırıkları her seferin de biraz daha arttı.

- Başımız sağ olsun dedi ağlamayla karışık bir sesle.

Daha fazla durmaları anlamsızdı. Dede'yi tekrar içeri taşıdılar. Dede'nin yanına geçtiler. Dede'nin ağzından sızmaya devam eden kanları, ciğerinden kopan parçaları, tükürüğü sildiler. Açıkgözlerini kapattılar. Dede'yi yetiştirememişler, Dede ölmüştü. Haksız yere vicdan azabı çekerek. Son söyledikleri Dede'nin içinde kopan fırtınaların dışarı attıkları idi.

Geriye Obaya dönünce kadınların, çocukların ağlamaları her yeri kaplamış gecenin karanlığını bölmüştü. İlk defa karanlıkta ne kadar çok yıldızın parladığının farkına vardılar. Hepsi kıpır kıpırdı. Dede'ye mi ağlıyorlardı?

Dede'yi dolmuştan çıkarıp dışarı koydular. O kadar eziyetten çileden sonra nur inmişti yüzüne...

Obaya geri döndüklerini birbirlerine şaşkınlıkla bakınca anladılar. jeepe yetişemeyen çocuklar da ağlıyordu. Mehmet, Fatma da babalarının üzerine abanmışlar ha bire ağlıyordu. Baba bizi bırakma... Biz sensiz ne yapacağız. Sen olmayacak mısın? Babaaaa...

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin