13

8 1 0
                                    



                                                                 YÖRÜK BABA


                                            

                           Mehmet'in fazla koyunla dönmesine şaşırmıştı Dede. Çocukların ağzından dinleyince şaşkınlığı öfkeye binmişti. Aklı birden gitmiş, ilk aklına gelende ya sürüye bir şey olsaydı. Sürü emanet gibi. Öfkeyle başlayan kırgınlığı öksürükle devam etmişti. Mehmet babasın ilk defa bu halini gördü. Zayıf bünyesi, öksürüğe, öfkeye dayanamamış Dede'yi yere sermişti. Ateşler içinde yanarken akrabaları Dedeyi içeri taşımışlar, sakinleşmesi için su vermişlerdi. Sıcak çorbadan bir kaç kaşık yedirmişler konuşmuşlardı. Mehmet başı öne eğik duvarın dibine çökmüştü.

                 Mehmet babasının demesi üzerine on iki koyunu uzaklarda olan Yörük çadırlarına bırakmasını söyledi. Mehmet koyunları bırakıp geri dönmesi öğleyi buldu. Oyalanmadan amcaoğullarının yanına gitmek için yürüyüşüne devam etti.

                 Bir sonraki sabah uyanınca Dede oba evinin önünde otuz koyun buldu. İlk önce şaşırmış sonra gülümsemişti. Herhalde Mehmet'in inatlaştığı çocuk bırakmış olmalı idi.

                   - Oğlum al bu koyunları yörüğe götür dedi kızgın bir sesle. Mehmet babasının kızgınlığının

Geçmediğini anlamıştı. Sesini çıkarmadan yol alırken geçen sefer köpeklerin nasıl peşine düştüğünü söylememişti. Otuz koyunu önüne katıp, ıslık çalarak, sopa ile dürterek götürdü. Yine köpekler peşine düştüğünde son hızla geri döndü. Sürüsünün başına yürüdü.

Dede bir sonraki gün oba evinin önünde altmış koyun buldu. Şaşkınlığı daha da büyüdü. Eğer devam ederse bunun böyle süreceğini anladı. Mehmet'e:

- Sen sürüyü bizimkilere kat dedi.

Mehmet sürü bizim oldu diye sevindi. Dede oğlunun ne düşündüğünü anlamadı.

- Bizim olmayacak dedi hastalıklı sesi ile. Gelmezse birkaç gün otlat. Sürüyü birkaç gün sonra kendi elimle gidip vereceğim. Mehmet'in canı sıkıldı.

***************

Dede, bir gün bir gün çıkıp geleceğinden emin bir şekilde evin önünde bekledi. Soğuk havayı ısıtmaya çalışan güneşin altında üç gün oturdu. Soğuğun belini tam kıramayan güneş Dede'nin kemiklerinin içine girmiş iyi gelmişti. Öksürüğü azalmıştı. Susadıkça bezle etrafı dikilmiş kabak suluktan su içti. Acıkınca da kuru keşi ekmeğe dürüp yedi.

Burnunun dibinde biten atı ve üstündeki bir adam gördü. Güneşi karatmıştı. Dinç sesine bakıp kırklı yaşlarda biri gibi gelmişti. Hele bir de attan inişi vardı değme genç inemezdi.

– Selamı aleyküm... Dedi. Atın sırtından zorlanmadan indi. İnince çok yaşlı, aksakallı bir dede olduğunu görünce şaşırmıştı. Vücudu da gibi sesi de dinçti.

- Ve aleyküm selam...

- Dede sen misin?

– Yok dede sensin dedi gülerek. Belki ilk şakasını yapmıştı yaylaya çıktı çıkalı. Kendini tutmasa öksürük tutulmasına uğrayacaktı.

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin