12

7 1 0
                                    


                                                                            SÜRÜ

               Sabah uyandığında ilk defa üzerinde bir ağırlık hissetti Mehmet. Dışarıdan gelen sesleri duydu.

- Amcaoğlu uyandın mı, hadi... Biz hazırız.

                 Mehmet bir şeyler atıştırma gereği duymadı, toktu.Akşam çok yemişti. Sürüyü ağırdan çıkardı birer ikişer.

- Nereye gideceksiniz?

- Her zaman ki yerimize.

- Olmaz, bu sefer çayır obasına gideceğiz.

- Hasan:

- Orası yörüğün yeri. Kavga olur.

- Yok, be Hasan merak etme kavga olmaz.

- Yine de büyüklerimizden izin alalım, öyle değil mi Hüseyin.

- Yok dedi Hüseyin orada fazla durmayız herhalde, demi Mehmet.

- Yok, durmayacağız dedi Mehmet. Üzerinden şöyle bir geçeceğiz. Sonra yönümüzü başka tarafa çevireceğiz.

                 Mehmet ağıldan çıkan kırk koyundan oluşan sürüsünü yönünü yaylaya çıkalı beri ilk defa ters tarafa çevirdi.Hiç gitmemişlerdi Yörüklere ait diye. Hasan ve Hüseyin de Mehmet'in peşine takıldılar. Üç köpek sürülerin yanında artık toprağa kesmiş yaylanın ot olduğunu düşündükleri yere sürdüler. Az sonra güneş tepelerine çoktan çıktı. Nere varacaklarsa bir an önce varmalı gölge bir yer bulmalı idiler.  Koyunlar yerleri kaplayan ve kurumuş olan otsu ,dikensi bitkileri yeyip gidiyorlardı tozu toprağı katarak.Islık çalarak ellerindeki değneği ile sürülerine yön vermeye çalıştılar. Mehmet'in geçen sene sık sık geldiği Hasan ve Hüseyin'in ilk defa geldikleri, yaylanın bu kısmı da diğer tarafından pek farklı değildi. Toprak kiremit kırmızısı, otlar çoktan kurumuş, dikenlerin, acı gevenlerin, ada çaylarını boldu. Sade bir taraf dağın yamacı, yeni gittikleri yerde düz bir ova idi. Çocuklarının tenini rengine yaylanın bu tarafı daha çok uyuyordu. Sürüleri toplamakta zorluk çekmiyorlardı. Sürüden ayrılan koyuna köpeklerin havalanması, çocukların ıslıkları yetiyordu. Sürekli girdikleri yerde sürüden ayrılan koyunları toplamak zor olmuyordu. Dağın yamacı, çalıların arası, ormanlık... Gözlerini dört açıyorlardı. Sürekli ıslık çalıyorlar. Köpekler sürekli havlıyor. O kadar gölge yer olmasına rağmen oturacak zamanları olmuyordu. Eve geldiklerinde de her tarafları tutulmuş oluyordu. Burada ise daha ilk anda fark ettiler ne kadar da rahattı otlatmak. Sadece oturacak bir gölge yoktu. Olsun ona da alışıklardı. Devamlı sürüyü toplamak olmasında... Güneşe de, toza da alışıktılar. Bellerine doladıkları bezden yufkalarını çıkardılar.

- Lan Mehmet bu taraf ne kadar da rahatmış. Sen uyu köpekler sürüyü çevirir dedi gülülerek

- Neyse birkaç dal bulayım çay demleyelim... Hüseyin yerinden kalktı. Kuru acı gevenleri yerlerinden söktü. Ağaca kesmiş dikenleri kırdı. Zor bela çam dalı bulabildi. Her halde yük olarak götürülürken eşeklerin, atların eyerinden düşmüş olacaklardı. Çaydanlığı koyacak şekilde ayarladıkları taşların arasına koydular. Ayaklarıyla ezerek sıkıştırdılar. Tepelemesine yığılan kuru bitkiler çam dalları çaydanlığın altında kaldı. Çaydanlık dökülmeden durabilecekti. Biraz daha toplayıp yanlarına hazır ettiler. Yere serdikleri mitilin üzerine keşleri, soğanları, domates kurularını, kavurmalarını çıkardılar.

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin