9

14 1 0
                                    



                                                 YAYLA ÇOCUKLARI

                Fatma, sabah uyandığında çok yorgundu. Kendini hiç bu kadar yorgun hissetmemişti. Bütün gün, Zeynep'le dağ bayır dolaşıyorlardı. Benekliyi epey büyümesine rağmen kucağından indirmiyor gibiydi. Zeynep'in kuzusu Benekli gibi değildi. Benekli Fatma''yı neredeyse anası olarak biliyordu. Peşinde meleyip geziyordu.

                Yaylaya çıkalı üç ay olmuştu. Her sabah uyandığında biraz daha fazla kaşıntı tutuyordu. Üzerine giydiği zıbın yama tutmaz olmuş. Güneşte sararmış, tozdan renk değiştirmişti. Ağılın kokusu, terinin kokusu, doğanın kokusu hepsi bir birine girmişti. Yüzü güneş yanığı olmuştu.

          - Fatma gız, dedi Zeynep. İyi ki bir gün abinin peşine takıldın. Bıraksam yatacaksın daha.

           Yerdeki döşekleri hızla toplamış duvarın dibine koymuştu.

                - Biraz bekle, dedi kısık bir sesle. Babası ve abisinden kalan sofra artıklarını hızla ağzına attı.

                  Büyük bir hızla çiğnedi. Bardaki sütten iştahla yudumladı.Benekli artık süt içmiyor sadece kokusuna geliyordu.Süt kokusunu alsın diye geri kalanını avucuna yüzüne sürdü. Biraz saçlarını ovaladı. İyice saçaklanan saçı biraz jöle sürülmüş gibi oldu. Ensesini kaşıdı. Birkaç ay sonra köye inince yıkanır, terden tozdan arınır.

             - Fatma ne bekletiyorsun gız... Güneş tepeye gelecek.

              Kapıyı kapatan çulu aralayıp çıktı. Arkasından Benekli. Hiç ipe bağlı kalmadan Benekli de anasının peşine takılan çocuklar gibi izliyordu. Melemesi içerde Fatma'nın yüzüne sürülmüş sütü yalarken başlamıştı. Fatma akşamları da sütü abisinden babasından gizli gizli her tarafına sürüyordu. Benekli Fatma'ya biraz daha sokuluyor, yanından ayrılmaz oluyordu.

              - İşte geldim, dedi. Ağzında çiğnediği lokması vardı. Kömür nerde?

               - Nerede olacak ağılda. Bizim kuzu seninki gibi ana kuzusu değil. Dışarı çıktık mıydı peşime takılmıyor. Benekli nasılsın?

                - Nasıl olsun ablası çok yoruldu çobanlarla dolaşacağım, diye.

                     Koşarak gittiler, Benekli ve Kömür peşlerinde. Bütün gün yayla tepeciklerinde zaman geçiriyorlardı. Sıcaklığın biraz düşüp çocukların alana inmelerini bekliyorlardı. İrili ufaklı tepelerden küçük düzlüklerden, çukurlardan oluşan yayla iki kızın da hoşuna gidiyordu. Kimi zaman yakıcı bir sıcaklık, hafif bir esintinin karşısında duramaz yumuşardı. Yumuşaması ile birlikte rüzgâr girdap oluşturur yerde bulduklarını havaya savururdu. Aynı anda oluşan girdaplar çocuklar için bulunmaz sevinç anlar olurdu. Yakalamak için peşlerinden koşup ortasına girmeye çalışırlardı. Büyük bir neşe ve gurur kaynağı olurdu girdapla tanışanlar için.

                    Güneş toprağın üzerinde ne varsa hepsine eşit davranmıştı. Hepsini yakıp kavurmuştu. Toprağın suyu çok önceleri çekilmiş, çatlamıştı. Toz olmuş havaya savrulmuştu. Soluyan tüm canlıların nefesini kesmişti. Otları çalıları kurutmuştu. Dalları yaprakları kopan çalılar toprak olmaya hazırlanıyorlardı. Yenecekleri koyunlar boş bırakmıyordu.

                  Çocuklar, anaları babaları... hepsinin derisi yanmıştı. Tarlada çalışanların elleri çatlamış toprağı aratmıyordu. Nasır bağlamış derileri çatlamıştı. Doğru dürüst yıkanamadıklarından derileri renk değiştirmişti. Yüzleri yanmış, saçları dökülmüştü.Diken dikendi. Dudakları çatlayan, yanakları yağır olanlar... Siyah Ermenek lastik ayakkabılar içinde çorapsız ayaklar yara bağlamıştı. Ayakkabı kenarlarına gelen yeler tekrar tekrar soyulmuş kabuk bağlamıştı. Herkes kaşınıyor, daha fazla banyo yapmak istiyordu. Su iyice kıymete bimişti kavurucu yaz sıcağında.

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin