10

11 1 0
                                    



                                                      PEKMEZ ALİ'NİN ÖYKÜSÜ

                       Pekmez Ali, Pekmez ismini alamadan önce cıvıl cıvıl yerinde duramayan bir çocuktu. Daha yedi yaşında olmasına rağmen büyükleri ona laf geçiremiyorlardı. Ne laftan anlıyor ne de durdan. Sabah yatağından kalktı mıydı anası de babası da yüzünü görmüyordu. Sabah yemeğini yediğini görmemişlerdi hiç. Akşam da sofra kurulurken geliyor, yemeğini yedikten sonra gözleri kapanıyor oturduğu yerde kıvrılıp kalıyordu. Bütün gün nerede gezdiğini ne neler yaptığını anlatmıyordu. Bütün köyün çocukları bu şekilde idi. Pekmez Ali sadece daha hareketli idi. Bütün gün hiç durmuyordu. Kendinden büyük çocukların peşine takılıp, Göksu'ya yüzmeye gidiyordu. Dereye inene kadar köyün tarlalarının içinden koşar adımlarla geçiyorlardı. Pekmez Ali en ufakları olduğu için çekirge sürüsünü andıran çocukların peşinden yetişmekte zorlanıyordu. Çocuklar nerede sahipsiz tarla varsa yönlerini oraya çeviriyordu. Bostanlıklarda ne bulurlarsa koparıp kaçıyorlardı. Ardından bahçelere dalıyorlar. Meyveleri dalları ile birlikte koparıp kaçıyorlardı. Çocuklar tarlalarını bekleyen köylülerin küfürlerinden, taşlarından paylarına düşenleri alıyorlardı. Taşlar kimi zaman isabet alıyor canları yanıyor ağlıyorlardı. Derenin soğuk sularına yaz günleri kendilerini attıklarında ancak serinliyorlardı. Tepelerine geçen güneşi, yuttukları tozları, yedikleri taşlarının acısını bütün gün çıkarıyorlardı. Dağın yamacından inip derenin en derin yerine kendilerini bırakıyorlar tabandan taş çıkarıp yarışıyorlardı. Daha da yorulunca çamura belenip güneşe uzanıp yatıyorlardı. Çamurdan, güneşten, terden, tozdan hepsi simsiyah oluyordu. Suya son bir defa daha girip her yerlerine sürdükleri çamurdan kurtuluyorlardı. Güneş batmaya yakın köye çıktıklarında hepsi bitmiş oluyordu. Bir kişi hariç. Ali ne kadar yorulmuş olsa da yeni bir arkadaş topluluğu olsa peşlerine takılırdı. Yorulduğunu ancak akşam sofrası kurulmadan annesinden yediği dayaktan sonra anlıyordu.Dayak da yese gece rüyasında koşmaya devam ederdi. Ha bire koşardı varamayacağı yere. Bostan tarlarına ,bahçelere...

                                                                    ************

            Pekmez Ali'nin yedi yaşına denk gelen yılına denk  yazı köyü berekete boğmuştu.Buğday tarlalarından kalkan buğdayları ambarları, samanları da ahırları almamıştı. Bostanlıklardan kalkan sebzeler doyumsuzdu. Çok sevdikleri domatesleri kurutup, dibekte dövmek için genç bulamıyorlardı. Köyün birkaç yerinde olan kaya dibeklere köylülerin bekleme yeri olmuştu. Bir yandan konuşuyorlar bir yandan el birliği ile birbirlerine yardım ediyorlardı. Domates kuruları, biber kuruları ha bire dövülüp kış için, köy pazarları için çuvallara dolduruluyordu. Sürekli dibek başında durmaktan kırmızıya kesilmişlerdi neredeyse. Dibekte dövdüklerinden başka kuruttukları sebzeleri de iplere dizip, evlerinin güneş gören yerlerine asmışlardı. Ceviz ağaçlarından topladıkları cevizleri kabuklarından ayırmak için elleri çirk olmuş uzun zaman geçmemişti. Elma kuruları, erik kuruları, ayva kuruları, üzüm kuruları... Köylünün yüzünü güldürmüştü.

              Artık pekmez kazanlarının da kaynaması çok sürmezdi. Hasat havası, kazanların kaynaması ile daha coşkulu olurdu. Köyün iki şırakmanası vardı. Köylüler sandıklarla üzümlerini şırakmanaların başına getirip beklerdi. Şırakmanalarda üzümü çiğneyecek olanlar ayaklarını bir güzel yıkarlar. Pantolonlarını dizlerine kadar sıvarlar. Ve üzümler çiğnenir. Çiğnenmeye başlayan üzümlerden ilk sular açık bırakılan oluktan akmaya başlar. Kovalar kazanlara pekmez toprağının üzerine boşaltılır. Çiğnenen üzümü sadece insanları değil. Kazanların kaynaması ile birlikte arıları da toplar. Üzüm sularına konmaya çalışırlar. Kimi zaman öfkelenip hareket eden köylüleri sokardı. Kazan başında olup da arının iğnesinden kurtulan olamazdı. Ayakları kazaya uğrayan köylüler kenara çekilip arı avına başlarlar. Sarıca arılar ve  zamburlar korkuturdu her zaman.Çocuklar büyüklerin konuşmalarına katılıp:

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin