0.8

150 21 5
                                    

Tüm gün yorucu ve ağır geçmişti. Kaza yaptıklarını sanmıştı sabah ama hiçbir şey olmamıştı. Yakında tarihe "polis memuru iş başında delirdi" yazarlarsa kesinlikle şaşırmayacaktı. Yaz ayı yaklaştıkça hava güzellesiyordu. Balkonun kapısını açtı altına şortunu giydi. Saçları dağınık bir ev topuzuydu.

  "Hadi bakalım başlayalım" odasına boydan boya ip astı umarım bu sefer gerçekten işe yarardı. Sayfaları yavaşça yırtmaya başladı ve en ince ayrıntısına kadar inceliyordu. Laboratuvara gönderilse bu kadar incelenmezdi. Tamam biraz abartıyordu ama yine de gözü keskindi.

    Inceledigi her bir sayfayı ipe asıyordu. Elinde bir bardak kahvesi sonuna kadar inceliyordu bazen ara sıra esniyor sonra aynı pozisyona geri geliyordu. Dikkatinin dağılmaması için bir şey yaparken annesi odasına gelmezdi bu yüzden hep rahattı.

    Son yaprağa doğru yaklaştığında incelediği kağıtlardan hiçbir şey bulamamıştı. Kızgınlıkla ofladı yapabileceğini sanmıştı oysaki. Velisi güzel dizilmiş kağıtlara baktı. Tam bir kaos belki sabah o kadar büyük konuşmasaydı bir ayrıntı farkedebilirdi. Diğerleri de deneyimliydi çünkü. Ama egosuna yenilmiş ve kendini yüksek göstermeye çalışmıştı.

    Hataydı! Bıkkınlıkla nefes almak için balkona çıktı kolundaki saat gece 12'yi gösteriyordu. Düne göre daha açık olan havadan yıldızlar gözüküyordu. Sanki ona karşı parlıyorlarmışcasına gülümsüyordu yıldızlar. Bir süre sonra içeriye girmek için arkasını döndü. Ve duraksadı ve şaşırdı.

     Ipe serdiği kağıtlar birleşince bir haritayı oluşturmuştu. Kesinlikle yapabileceğini biliyordu. Hızla içeriye koştu ve telefonunu aldı. Aynı noktaya geri dönerek resmini çekti. Daeguda bir nokta isaretlenmisti yarın ilk işi oraya gitmek olacaktı.. hayır hayır ilk işi wonhonun yanına uğramak olacaktı.

    Huzurla yatağına girdi ve gözlerini kapattı yarının farklı olması ümidiyle.  sabah uyandığında kendini
Daha enerji hissediyordu bunu wonho ile paylaşmak için hızla yatağından kalktı ve hazırlanmaya başladı. Aynanın karşısında kendine bakıyordu. Neden bu kadar sevinçle wonhoya bir şeyler demek istiyordu ki.. sadece ona acıdığı içindi ya da o öyle olduğunu düşünüyordu.

     Çok fazla olmayacak şekilde hafiften makyaj yaptı yine üzerinde ciddi havası vardı arabasına atlayarak depoya doğru sürdü. Muhteşem bir gündü. Umarım gün sonuna kadar herşey aynı kalır diye aklının bir köşesinden geçirmeyi de ihmal etmedi.

     Bir polis olmasına rağmen kurallara uymayarak arabasını son sürat hızla sürmüştü. Dudağında mırıldandığı belli belirsiz bir şarkı, aklında dolaşan hala cevapsız sorular ve onu bekleyen birisi... bir hayalet! Arabasını dışarıya bıraktı ve flankşetlerin altından geçerek deponun içine doğru yürümeye başladı.

    Bir çocuk edasıyla oraya doğru gidiyordu mutluydu. Uzun bir girişte yürüdükten sonra deponun büyük girişine geldi o sırada gözleri soluk bedenli soluk pembe dudaklı ve sarı çocuğa ilişti tüyleri kabarmış bir köpeği seviyordu. Uzaktan bakılınca fazla mı tatlıydı?

    Depodan girerken çıkardığı gürültü ile arkasını dönüp yoorayı görmüştü wonho. Hızla ayağa kalktı ve gülümsedi "hey selammm.. hoşgeldin" dedi yoora ise ona doğru yürüdü yüzünde belli belirsiz bir tebessüm vardı. Eskimiş koltuğa oturdu üzerinin tozlanması bile umrunda değildi..

    "Sana iyi haberlerim var... biliyorum daha bu başı ama.. yine de iyi sanırım davanı çözebileceğim" wonho kıza bakarak gülümsedi bir çocuk edasıyla ellerini çırptı "Bu muhteşem bir haber... üstelik gülümsediğini gördüğüm icinde mutluyum." Dedi wonho. Ne zamandan beri bu kadar yakınlaşmışlardı.

    "Her neyse.. sormam gereken bir şey var kardeşin olduğuna emin misin evime gittim ve annen bir kardeşin olmadığını söyledi." Biraz düşünür gibi davrandı "unutmadığım en iyi şeyim o benim yoora... annem.. nasıldı?" Sessizlik bunu ona nasıl demesi gerektiğini bilmiyordu "şey.. senin hasret yükünü taşıyor.. üzgün.." wonhonun yüzü düşmüştü.

     "Bir şey isteyebilir miyim yoora?" Dedi kırgın bir ses ile wonho. Yoora ise yavaşça başını evet anlamında salladı "bana bugün havanın nasıl olduğunu anlatır mısın?" Zor birşey ostemedigi için mutluydu yoora "coook güzel bir hava var güneş pırıl pırıl tek bir bulut bile yok göky---" sözü wonhonun gözünden akan tek damla yaş ve neden bunu sorduğunu anlaması ile kesilmişti.

    Üzgün bir şekilde sesini kıstı ve konuşmaya devam etti yoora "gökyüzünde tek bir bulut bile yok.. neredeyse ilkbahar bitmek üzere bütün kiraz çiçekleri sokakları doldurdu." Baş parmağı wonhonun soğuk tenine ulaştı ve gözyaşlarını sildi. Kafasını kaldırmadan yere bakıyordu wonho..

    "Bana söz ver.." Dedi wonho "anneme onu çok sevdiğimi söyleyeceksin ne olursa olsun.." Dedi "söz.... söz veriyorum wonho bunu ona söyleyeceğim.. "ıkiside başını eskimiş kanepeye dayadı ve hafiften paslanmış, yıkık tavanı izlemeye başladılar. Gökyüzü hırsızına lâyık bir hapishaneydi. Yoora onu gördüğünde içinden gökyüzü hırsızı olduğunu geçiriyordu.

    Kafasını sağa çevirdi ve onun şekilli yüzünü incelemeye başladı. Wonhoda aynı şekilde kafasını ona çevirdi birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı."ben... ben sana yardım edeceğim... ait olduğun yere gideceksin.." Dedi fısıldar şekilde..

al ısteee yine kıyamadı bi ara ciddiydi en son sjsnhdhsh

DEATH NOTE //WONHO//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin