2.5

116 15 1
                                    

     "Dayı" diye içeriye seslendi yoora. Ama ses gelmiyordu "dayı ben geldim.." bahçeye doğru ilerlediğinde dayısının orada oturmuş hayvanları beslediğini görmüştü. "Dayı" dedi bu sefer adam yavaşça arkaya döndü. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu yüzündeki kırışıklıklar artmıştı yaşlanıyordu. Zaman herkes gibi onu da alacaktı elbet birgün..

    "Yoora hoşgeldin meleğim.." bu kadar zaman sonra ilk defa yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu yooranın "Yol yorgunu olmalısın hadi bahçeye geçte sana kahve yapayım.."başını evet anlamında salladı ve kiraz ağacının dibindeki masaya oturdu yoora. Avucunu yavaşça gökyüzüne doğru açtı.

    "Eğer avucunun içine bir kiraz yaprağı düşerse sevgi gelecektir demektir" dedi dayısı bahçeye girerken. "Ve o yaprak sevgiyi getirecekse çoktan düşmüştür belkide" diye dayısının sözünü tamamladı yoora. "Anlat bakalım seni buraya getiren şey ne meleğim.." gülümsemesi solmuştu yooranın..

     "Biliyorsun dayı yine hayaletler falan ama bu sefer daha kötüsü.." Dedi ve yavaşça yutkundu. Devam etmeye yetecek gücü yoktu. "Biliyorsun yoora biz insanlar tuhaf varlıklarız ağlarken gülebiliriz, gülerken içten içe üzülürüz.. unutmaki her derdin bir çaresi vardır."

"Ben bir hayalet yüzünden onlarca insanın ölmesine sebep oldum.." Dedi bir anda ağzından çıkan kelimelere hakim olamayarak.. "zaman er ya da geç sana uğrayacaktır ama bu ne zaman olacak bilemezsin yoora ve biz buna kader deriz.. eğer olayların buraya geleceğini bilseydik bu yolu secmezdik.." haklıydı..

    "Şu dünyaya gelmiş en önemli kişisin sen yoora.. ve senin dışında iki kişi daha var.. sen hayaletleri görebiliyorsun, birisi ölümü görüyor, diğeri ise bu ikisini dengede tutan kişi.. her biriniz birbirinize bağlısınız.. Bir olay için kendini suçlamamalısın.. " birinci kişi kendisiydi, ikinci kişi jungkooktu ve üçüncü kişi ise hyungwon..

    "Neden senin ölümün görünmüyor hiç merak etmedin mi?" Bunu hiç düşünmemişti "hayır." Dedi yoora "çünkü senin ölümün değişkendir yoora sen hayaletleri görebiliyorsun ama hiç kimse senin ne zaman öleceğini bilmiyor tanrı dışında.. sen onları ya kurtarırsın ya da yok edersin onlar senin eline mahkum.. " dayısı bu kadar şeyi nasıl bilebiliyordu.

     "Mesela jungkookun seni o gün kurtarması.. Sence de bir kader değil miydi?" Bu sefer gözleri fal taşına dönmüştü yooranin. Herşeyi bilebilirdi ama bunu bilmesi şaşırtıcıydı. "Bir süre burada kal meleğim kafanı dinlersin daha sonrasında ne olacağına ya kaderin ya da yüreğin cevap verecek.."

    Yoora üzerini değiştirdi ve bahçedeki salıncağa oturdu. Dayısı bitkileri suluyordu. Kapı çaldığında ayağa kalkmış ve kapıya doğru ilerlemişti. Yoora kuşların seslerinin güzelleştirdiği ortama gözlerini kapattı. Rüzgar ılık ve güzeldi güneş ise derisini yakmadan değiyordu ona. "Hoşgeldin oğlum" dayısının bu lafı üzerine gözlerini açtı yoora.

     Karşısında ona bakan bir çift göz duruyordu. Bu çocuk onu nereden tanıyordu? Sanki hayatında görmüş gibiydi o çocuğu. "Bu kihyun meleğim. Ara sıra buraya uğrar." Kihyun! Bu kelime beyninin her bir köşesinde sinyal veriyordu adeta. Kimdi bu çocuk beynini zorlaması gerekiyordu.

     Belki de birine çok fazla benzetiyordu önemsemedi yavaşça gülümsedi ve elini uzattı yoora. "Her insanın bir kırılma noktası vardır." Dedi kihyun yoora ne demek istediğini anlamadan gözlerine baktı. "Sadece şakaydı küçük hanım.. sizinle tanışmak benim için bir şereftir." Yooranıb elini sıktığında farklı bir his oluşmuştu kimdi sahi bu çocuk?

    "Daha önce..." Dedi yoora "hiç karşılaştık mı?" Kihyun hayır manasında kafasını salladı "sanmıyorum ilkokuldan beri yurt dışındayım." Doğru kim olabilirdi ki onu hiç görmemişti. Bir ihtimal tanıdığı biri olduğunu düşünmüştü. Kafasını boşaltmaya ihtiyacı vardı kesinlikle.

     Kihyun dayısı ile birkaç iş yaptıktan sonra oradan çıktı ve gitti. Içinde bir his vardı ve bu hissin ne olduğuna dair tek bir fikri bile yoktu. Aldırmadı herşey elbet ortaya çıkacaktı. Onu da öğrenirdi nasıl olsa.. hava çoktan karardığında dayısı erkenden yatağa gitmişti. Yoora ise öylesine oturuyordu orada eline aldığı bir bardak kahve ile olanları düşünüyordu. Bir filmden çıkmış gibiydi. Hayatı tuhaf ve saçmaydı.

    Sonuçta kaç kişi hayaletleri görebiliyorduki ya da birinin öleceği zamanı.. karşısındaki sandalyede birşey belirdiğinde irkilti ile oraya döndü yoora. Hyungwon bacak bacak üstüne atmış kafasını manzaraya çevirmiş bir şekilde oturuyordu. "Ben hayalet görmedim hyungwon.." Hyungwon kafasını yooraya çevirdi ve tebessüm etti. "Onun için gelmedim yoora.. seni merak ettiğim için buradayım. " kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra kahvesinden bir yudum aldı yoora.

    "Yoora... belki de aradığın şey anılarında gizlidir." Ayağa kalktı elleri cebindeydi. "Kendini çok yorma.. Yine gelirim.." bir adım daha attıktan sonra  bedeni toz parçalarına dönüşmüş ve oradan kaybolmuştu. Anılar.. hızla ayağa kalktı ve bodruma doğru yürüdü yoora. Liseden mezun olmadan önce çekildikleri fotoğraflara bakacaktı.

     Merhaba canlar hadi bu hikayeyi finale götürelim 😍😍

DEATH NOTE //WONHO//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin