0.9

167 21 5
                                    

    "Bunu yapmak zorunda değilsin?" Dedi aynı şekilde kibarca fısıldayarak "zorunda olduğum için değil istediğim için yapıyorum.. " dedi. Bu zamana kadar kolayca duymadığı vicdanı wonhoya duyuyordu. Ona acıyordu ve içindeki his ona yardım etmesi için onu dürtüp duruyordu adeta.

"Teşekkür ederim" dedi ince olmasına rağmen erkeksi çıkan sesiyle.. yerinden doğruldu ve elindeki telefonun ekranına odaklandı yoora "şu an gidiyorum harita ile orayı neden gösterdiğini bulacağım"dedi ve geri geri yürüyerek ona el salladı "Bir şey istiyor musun?" Diye bağırdı. Sesi depoda yankılanmıştı.

"Gittiğin yerlerden birkaç fotoğraf getir" diye karşılık verdi wonho. Yoora ise gülümseyerek önüne döndü. Kalbi anlamsız şekilde ısınıyordu. 5 senedir kolayca kimseye gülümsememişti ama ona gülümsüyordu.

  Daeguya çoktan vardığında burnuna dolan çiçek kokularına aldırmadı 5 sene önceye göre fazlasıyla değişmiş bu dünyanın her şeyini çekmek istiyordu. Araçtan indiğinde birkaç fotoğraf çekmeyi ihmal etmedi. Geri kalan yolu yürüyerek gitmek istiyordu.

    Çimenin çiçeklerle harmanlanmış kokusu onu büyülemişti adeta küçük kasabanın neredeyse ilk büyük caddesi gibi görünen caddeden geçmeye hazırlanıyordu yoora. Arkasından hafif bir rüzgar esti ve sert bir şekilde sokağa düştü. Yüz üstü yapışacağı sırada dengesini sağlamıştı fakat son sürat hızla gelen aracı farketti.

     Yaşadığı şok yüzünden yerinden hareket edemiyordu gözlerini sıkıca yumdu. Arabanın sesi gittikçe yaklaşıyordu. Sıcak bir el bileklerini kavradı ve hızla kendine çekti. Kim olduğunu görmediği ama parfümü baş döndüren oğlanın göğsüne korku ile başını yaslamıştı. Bedeni titriyordu sanki bir güç onu caddeye itmişti.

   Yine aynı şey oldu bi anda nefes aldı ve gözlerini açıp hızla etrafa baktı ama hiç kimse yoktu onun tutan çocuktan başka. Korku ile göğsü kalkıp inerken kafasını kaldırdı ve oğlana baktı "iyi misin? Neden bir anda sokağa atladın?" Dedi telaşlı bir şekilde "atlamadım.. "dedi yoora sesi fazlasıyla gergin çıkmıştı "Bu... buradan geçen birisi falan oldu mu?"

    Oğlan etrafa bakındı "hayır olmadı.." arkadaki bankı işaret etti ve geri önüne döndü "o bankın oradaydım ve sen sert bir şekilde caddeye attın kendini.." dedi tanımadığı çocuk.. bir şeyler oluyordu ters giden birşeyler. "Gel bir yere oturalım hala kendine gelemedin" dedi..

   Şu an aklına takılan şey oğlanın onu nereye götürdüğü değil böyle bir seyin nasıl olduğuydu. Içindeki korku ile sürekli etrafa bakıyor titreyen yüreğini susturmaya çalışıyordu. Bir ara dalgınlığından kurtulduğunda tanımadığı oğlanın elini tuttuğunu farketmişti. Yakındaki bir kafenin kapısından içeriye girdi.

    "Hey jimin! Her zamankinden 2 tane.." dedi oğlan.. cam kenarında bir masaya oturduklarında oğlan yooranın elini bırakabilmişti. "Ben jungkook.. peki senin adın ne? Buradaki herkesi tanırım seni ilk defa görüyorum.. " dedi. Yoora dikkatini parmaklarından çekti ve kafasını kaldırıp oğlana baktı.

    "Ben yoora... seul merkez amirliğinden geliyorum bir soruşturma için... az önce için teşekkür ederim." Dedi. Oğlan ise içleri ısıtacak bir şekilde gülümseyerek ona karşılık verdi. "Tanrıya şükür iyisin.."o sırada az önce jimin diye seslendirdiği çocuk önlerine iki kahve fincanı bırakmıştı.

    "Peki neyi soruşturuyorsun?" Tanımadığı bu yabancıya neyi sorusturdugunu söylemek istemiyordu. Ama içindeki his ona onun kötü birisi olmadığını söylüyordu "Ben... 5 yıl önce ölen bir gencin davasına bakıyorum. Gelişi güzel bırakılmış..  birkaç ipucu buldum onun için buradayım" dedi sakin bir sesle.

   Önüne gelen kahveden bir yudum aldığında kahvenin ne kadar güzel olduğunu düşünmekten alıkoyamadı kendini "umarım beğenirsin jimin harika kahve yapar.." dedi. Sanki kızın aklını okumuşcasına... "Evet gerçekten güzel" dedi. Birkaç dakika hiçbir şey konuşmadan sadece kahvelerini yudumladılar. Telefonundaki fotoğraflara bakarken wonhonun bunları ne kadar çok seveceğini düşünüyordu.

     "Hayatın zor olmalı ölümle burun burunasın sürekli" dedi sessizliği bozarak jungkook. Yoora evet aslında öyleyim ama ölüm beni korkutmuyor diyemezdi düzgünce yapacak bir açıklaması yoktu. Ben hayaletleri gördüğüm için korkmuyorum mu diyecekti. Karşısındaki yakışıklı çocuk onun deli olduğunu sanıp o masadan kalkıp gidecekti. Bu fikri çöpe attı...

    "Öyle ama alıştım ve işimi seviyorum... " ikisi de pencereden dışarıya baktılar. Birbirlerine benziyorlardı sanki kendilerine has özellikleri varmış gibi.. ruh eşi olabilecek kadar kibar birisiydi karşısında oturan çocuk.. "acaba telefon numaranı istesem sapık birisi gibi mi görünürüm"dedi utangaç bir halde.

    "Bir polise sapıklık yapabilecek kadar cesur olduğunu zannetmem" dedi yoora ve karşısındaki oğlanın kahkahası doldurmuştu kulaklarını "işte burda haklısın..." telefonunun arama bölümünü açtı ve jungkokun numarasını kaydetti yoora. Onunla arkadaş olmak güzel olurdu diye düşündü. Bundan sonra yolları sıkça kesişecekti ama şimdilik bunun bir önemi yoktu...

Merhaba canımlar hadi okuyan herkes wonhonun neden öldürülmüş olabileceğini yorumlara yazsın..  akliniza ne geliyorsa... şimdilik kaçıyorum 👋👋👋

DEATH NOTE //WONHO//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin