1.3

153 19 1
                                    

      Jungkookun aracında kafasını cama yasladı ve dışarıyı izleyerek yaşadıklarını idrak etmeye çalışıyordu yoora. Içindeki belli belirsiz şüphe gördüklerinin gerçek olup olmadığını anlamak istiyordu  gerçek olabilirdi! Hayaletleri görebiliyordu neden olmasın ki? Sadece bu zamana kadar gördüğü tamam bi ara buna benzer görmüştü ama bu en korkuncuydu.

     Evi sakince tarif ettiğinde jungkook ona şoförlük yapıyordu. Varması gerektiği yere geldiğinde jungkook arabayı durdurdu. Ikisi de aracın içinden uzun bir süre inmeden öylece durdular. "Ben... teşekkür ederim" dedi durgun bir şekilde. "Orada olduğun için de tanrıya şükürler olsun.. hep duyardım ama başına gelene kadar ne demek olduğunu bilmezmişsin " dedi çok derine inmeden yoora.

    "Uykunu daha fazla almalısın.. bazen araştırma için uzun yollara bile çıkıyorsun.. hayatın senin elinde yoora dikkat et" dedi jungkook kıza şevkatle bakarken sonrasında ise son kez teşekkür etti ve araçtan indi yoora. Eve girdiğinde artık titremesi geçmişti gerçekten jungkook orada olduğu için tanrıya şükretti.

     Saat 12'yi çoktan geçmişti ama gözüne hala uyku girmiyordu. Yatakta bir o yana bir bu yana dönmekten bir hal olmuştu. Içindeki belli belirsiz korku onu ele geçiriyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve annesinin odasının yolunu tuttu yoora tıpkı küçük bir çocuk gibi..

    Kapıyı yavaşça tıklattı ve içeriye girdi annesi yatağının içinde kitap okuyordu. Annesi için kitaplar hayat demekti gülümseyerek odaya girdi. "Yoora... birşey mi oldu bebeğim" kocaman bir kız bile olsa annesinin gözünde bebekten bir farkı yoktu. "Ben sadece kötü bir rüya gördüm.. korktum.." dedi.

    Annesi yatakta kenara kayarak onun içinde bir yer açtı. Bunu fırsat bilerek hızla yatağa süzüldü yoora. Bacaklarını karnına çekti ve başını annesinin göğsüne yasladı. "Anlat hadi.." dedi annesi kısık bir sesle "ben... Ben güçlü görünüyorum belki ama ben korkuyorum anne.. dünyanın üzerime yıkılacakmış gibi olan histen, tanrının azabından her şeyden.." Annesi kızının saçlarını okşamaya devam etti.

     "Hepimiz korkarız yoora.. önemli olan onların bizden ne kadar korktuğudur. Sen güçlüsün çünkü korkularının karşısında ayakta dikilebiliyorsun bunu asla unutma bebeğim.. " dedi. "Ve ceketini yıkayacaktım cebinde bir oğlanın resmini gördüm kim o yakışıklı?" Diye sordu annesi muzipçe..

    Yoora hızla annesinin göğsünden kalktı ve annesine baktı "ne? Ne foto--" o sırada aklına cebine koyduğu wonhonun fotoğrafı gelmişti "ha şeyyy... O şey işte canım... davasını yürüttüğüm genç" annesi hala imali gözlerle bakıyordu "babanla evlenmeden önce gizlice fotoğrafını kaçırıp yolda buldum demiştim." Şaşkın gözlerle annesine baktı uoora.

   "Hani sende az degilmişsin anne.. hem bu çocuk ölü.. bir cinayet" dedi yoora. Dizlerini çaprazlamıs yatağın üzerinde otururken "ve sen ölü insanları görebiliyorsun..." yooranın yanakları hafiften kızarmış kendini pembe renge bürümüştü. Annesi ise sadece alay ederek gülüyordu. Belki de haklıydı bunu zaman gösterecekti..

    Sabaha gözlerini açtığında güneş çoktan doğmuştu. Annesi ise her zamanki gibi uyanmış bahçedeki çiçekleri suluyordu. "Çiçekler." Diyordu annesi "çiçekler dünyadaki en güzel şeylerdir." Bahçesinde yetişebilecek en güzel çiçekler vardı. Annesi yoora küçükken babasını hep "çiçek efendi" derdi. Öyle tanışmışlar çünkü. Elinde bir demet çiçek ile yolda beklerken bir anda annesine vermiş çiçeği. Zaten o zamanlarda part time çiçekçide çalışıyormuş..

     Üzerini giyindikten sonra ayağa kalktı yoora. Aynanın karşısında hafif makyajını yaparken telefonundan bir mesaj sesi gelmişti.

Bilinmeyen numara:

   -2. Uyari için fazla erken belki ama davadan vazgeç. Yoksa baban gibi olursun..

Yoora sinirle ekrana bakarken telefonunu sıktığının farkında değildi. Derin bir nefes aldı ve saçlarını geriye itti. Tehdit zırvasını yapabilirlerdi ama hiç kimse babası hakkında bir şey söyleyemezdi. "Seni bulacağım piç herif" diye söylendi yoora. Çantasını koluna taktı annesine belli etmemeye çalışarak evden çıktı.

   Yapması gereken şey önce dün gece arabasını bıraktığı yerden almak sonra da bu lanet mesajları kimin attığını öğrenmek olacaktı. Bir otobüse atlayarak arabasını jungkookun park ettiği yere doğru ilerledi yoora. Sinirini hala içinden atamamıştı.

     Kısa bir süre sonra arabasına ulaştı yoora. Biraz endişe ile içine baktığımda hiçbirşey görmedi. Bombostu.. arabanın şoför koltuğuna oturmadan önce bir mesaj daha telefonuna ulaşmıştı.

Bilinmeyen numara:

-tüm gece buraya gelmeni bekledim..
-oldurme işlemi uzun sürmemeliydi..
- ve etrafına bakınmaya kes beni göremezsin..
-benimle basedebilecegini sanmak aptallık olmalı.

Yoora kollarını iki yana açtı ve bağırdı "Evet! Seninle basedebilirim. Seni yakalayıp hapse attırdığımda zevkle karşında kahve içiyor olacağım." Bunu yaparkende etrafında yavaşça 360derece dönüyordu. Şimdi ise kendi ile baş başa kalmıştı elinde davası çözülecek bir hayalet, tehdit mesajları atan bir katıl ve halüsinasyon olan -olduğunu düşündügu- bir hayalet daha kalmıştı.. gerçekten davayı çözebilecek miydi?..

   Bu bolum o kadar da ekşınlı olmadi canimcimlar. Okuyup vote atan,guzel yorum atan herkese çok teşekkür ederim.. umarım güzel yazabiliyorumdur. Iyi okumalar😙😙

DEATH NOTE //WONHO//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin