Bölüm 6:Hissiyatın Yansıması

1K 87 20
                                    

Issız orman, yazın ıslak sıcağı ve kavurucu nemini bertaraf etme gayretiyle hışırdayan ağaçlara ve üzerinde binbir çeşit mahlukatı ağırlayan yaş toprağa inat ziyadesiyle sıcaktı. Sıcaklığından öte kalabalığın ve hengamenin bir bıçak gibi kesilmesiyle bu orman, ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü. Yalnız başına, hayretler ve endişe içerisinde kalan Diana ne yapacağını bilemez halde Yorgo'nun bulunduğu kulübeye giden yola gözlerini dikmiş, haklı bir telaş içerisinde düşünmeye koyulmuştu. Bir tarafta Yorgo'nun yaşamasıyla içine dolan umut ve sevinç ruhunu kıpır kıpır ediyor, bir yandan ise bir sarmaşık gibi arsızca içini saran endişe ve keder neşesini gölgelemek süretiyle ruhuna çöküyordu. Bu endişenin sebebini bulmak istedi genç kız. Evet, yaralı Yorgos ondan yardım bekliyordu; lakin bu sıkıntının üzerine kondurduğu bu gerekçe, içini burkan endişenin üzerinde ufacık kalıyordu.

Necdet...

Ne yapacaklardı ona? Nelere bulaşmıştı bu henüz tanıdığı, farkında bile olmadan daha fazla tanımayı arzuladığı bu adam? Ardında ne olursa olsun, bu adam her ne yapmış veyahut yapmaya teşebbüs etmiş olursa olsun alacağı cezanın ziyadesiyle ağır olacağını idrak etmesiyle bir hilal gibi kalkan kaşları endişeyle düşmüş, gök gözleri buğulanarak kısılmıştı.

Ne yapacağı hususunda bir an evvel karar vermeliydi. Yolun sonunda bir hemşirenin yardımına ihtiyaç duyan Yorgos ve henüz derdest edilerek karargaha götürülmüş Necdet, yani çaresizce uzatılacak bir ele muhtaç iki adam kendisini bekliyordu. Peki ya içine birden bire düşen, Necdet'i her ne şekilde olursa olsun kurtarma arzusunun izahı neydi: içten içe vicdanında yeşeren, Yorgo'yu bağışlamasından sebep bir iyilik borcu mu, yoksa henüz tanımadan, belki de tahmininden daha fazla tanımaktan ileri gelen bir kaybetme korkusu mu? Belki de kaybetmezdi onu, kumandan babasının hayatını adadığı Yunan ordusu bu denli acımasız olmazdı. Kulübeye gitmeden, şehir yolunda hızlıca koşmaya başladığı bu anlarda Diana ilk kez, korkusuzca Necdet hakkındaki müspet hisleriyle yüzleşiyor, Yorgos için Azize'ye koştuğu o vakitler Necdet'i kurtarmanın bir hal çaresini düşünüyordu.

Hafızasına güvenemeyen genç kız, çok kıymet verdiği elbisesinin eteklerinden kopardığı kumaşları yolu unutmamak adına ardında bıraktığı çalılara, ağaçlara bağlıyordu. Kulübeye uğramak yerine evvela şehre inerek Azize Hanım'ı bulmada karar kılmıştı, zira Yorgo'nun Diana'yı görmeden evvel ihtiyaç duyduğu şey, yarasını iyileştirecek bir hemşireydi.

Telaşla koşarak adım adım dövdüğü yollar bitmek bilmiyor, yolda bir faytona veyahut arabaya rastlayamadığından ötürü arşınlamak mecburiyetinde kaldığı bu mesafe Diana'nın dizlerini titretiyordu. Nihayet varıp da soluklandığı hastaneye neredeyse yatırılma ihtiyacı duyulacakken, önüne çıkan ilk kişiye Azize Hanım'ın nerede olduğunu sual etti ve kendisini beklerken bir köşede nefes almaya koyuldu.

"Azize Hanım!" dedi ileriden gelen kadını gördüğü an Diana.

"Buyrun, Diana." dedi Azize, genç kızın harap olmuş elbisesini ve kesik kesik aldığı nefesleri farkettiği vakit elindeki pansuman tepsisini bırakıp telaşla Diana'ya yöneldi.

"Bir dostum..." dedi Diana nefes nefese, yutkunarak bir şeyler anlatma çabasını idrak eden Azize genç kız için Ayşe Hemşire'den bir bardak su istedi.

"Geçen gece ölüm haberini aldığım dostum..." dedi Diana, gelen suyu titreyen eliyle aldıktan ve bir yudum içtikten sonra sendeleyince boşta kalan eliyle Azize'ye tutundu.

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin