Bölüm 7

759 44 4
                                    

Selamun aleykum...

Gözleri gözlerime değdiğinde kalbim' e ince bir sızı yerleşmişti.

"Neyin var?"
"Yook... Yok birşeyim" deyip etrafa baktı ama o ses tonu, sulanan içi titreyen deniz bakışları herşeyi anlatıyordu. Bunu görebiliyordum.
Hala bana bakmamakta ısrarcı olmasıyla tekrar daha yumuşak bir sesle "İpek" diye seslenince dolmuş taşmaya hazır olan gözlerini gözlerime çevirip.
" Abim ve Aslan geldi aklıma, onları çok özledim. "gözlerinden akan yaşları silip burukça bana bakmaya devam etti.
İçime yerleşen sıkıntıyla ellerini dudaklarına kapatarak hıçkırıklarını bastırmaya çalışan İpeği daha fazla öyle görmek istemediğim için sıkıca sarılıp" Şiiit... Ağlamak yok! Söz veriyorum onları bulucam. "

Hızla ayrılıp gözleri söylediklerime inanamıyormuşçasına dikerek bana ve etrafına bakarak" Hayır... Hayır..." başını sallayarak söylediği şeylerden bir anlam çıkaramadığım için kaşlarımı çatarak ne demeye çalıştığını çözmeye çalışırken. Tekrar tedirgin bir şekilde etrafına bakıp endişeli bakışlarını bana çevirerek
" Sakın... Sakın kimseye bir şey söyleme. Bu aramızda kalsın. Onları tehlike atamam. "
" Nasıl? " diye sorunca.
" Aslan giderken sakın bizi arama, kimseye bir şey söyleme, yoksa asla yanına gelemeyiz. dedi Tehlikeye atamam onları. Elbette bir gün beni bulacaklar . O zamana kadar hiç kimseye bir şey söylemiyeceğim ve aramıyacağım .Sadece sana söyledim " gözlerini gözlerime dikerek.
" Söz ver Ali! Kimseye bir şey söylemeyeceksin, bu aramızda küçük bir sır olarak kalıcak ."
Güven vermek istiyordum, gözlerinde sevdiği insanlar için endişelenen bir kız çocuğu görmüştüm. "Söz ...kimseye bir şey söylemem, aramızda küçük bir sır olarak kalıcak" diyerek yüzünü ıslatan yaşları ellerimle sildim.

Bu kadar yakın olmamız, kokusu... Ya o bakışları, ağladığı için iyice mavileşen o muazzam gözler....

Öksürük sesiyle geri çekildim. Çapkınca gülen Mirza 'ı görmemle İpeğe baktım. Başını yere eğip ayağı kalktı.
" Şeyyy.... Ben bi Havin' e bakayım" demesiyle kaçarcasına Havinin odasına girdi.

Sinirli bakışlarımı hala pis pis gülen Mirza 'ya çevirip Ya Sabır deyip telefonumu elime alarak Mirza' yı görmezden gelerek Abim, Yengem, Ayşem ve Adem' le konuşup bilgi aldım. Şükür ki orda durumlar iyiydi.
Telefonu masanın üzerine bırakıp başımı arkaya doğru atarak ellerimle yüzümü sıvazladım. Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle oturuşumu düzelterek saatte baktım.
Elleri önünde yanıma yaklaşan kız korkudan titreyen sesiyle "Ağam sofra hazır"
"Tamam... Havin, İpek!

Seslenmemle Havin ve İpek peş peşe odadan çıktılar. Ben sofraya geçince İpek bu sefer oturur oturmaz sandalyesini bana yaklaştırıp eline kaşığımı aldı.
Genç kız da çorbaları servis yapmaya başlamıştı. İpeğin çorbasını dolduracağı sıra
"Canım benim çorbamı doldurma. Ben daha sonra yiyicem" diyerek engelledi.
Ve kaşığı doldurup ağzıma soktu.
Havin "Oooo İpek sen böyle elinle beslersen şımarır bak. Sonra çok şey ister" diye söylenip göz kırpınca İpek başta şaşırsada toparlanıp Havin' e tebessüm ederek "Havincim elini kullanamıyor onun için" diyerek beni yedirmeye devam etti. Tabi bende lafımı esirgemedim.
" Mirza bakıyorum da kardeşimide kendine benzetmişsin "
Mirza hiç istifini bozmadan" Eşler birbirine benzemese olurmu Ali! "diyerek küçük bir kahkaha attı.
Sen uslanmazsın bakışları altında yemeğimizi yedik.
Allahtan kız aşağıya inmişti. Çay faslına geçtiğimizde kısa bir süreliğine sesssizleşen ortamı İpeğin sorusu damgasını vurdu. "Havin... Ali'nin ayağı neden aksıyo ? Yani... Özel değilse anlatır mısın?"
Havin izin ister gibi bana bakınca gözlerimi kapatıp açarak izin verdim.
Boğazını temizleyip anlatmaya başladı. " Bundan 5 yıl önceydi. İlk Mirza'yı atımla gezerken gördüm. Hemen ondan etkilenmiştim her ne kadar bizim topraklarda hiç bir insanoğlunun aşkını yaşayamadığını bildiğim halde, gönül laftan anlamıyordu. Aklımdan çıkmaz olmuştu, bir süre sonra tekrar gördüm o zaman Mirza beni sevdiğini söyledi.

Benim Dogan GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin