Kurtuluş

973 69 0
                                    

Herkese Merhaba,

Yeni bölüme başlamadan önce sizlerden özür dilemek istiyorum. Şu an kendimi size nasıl affettirebilirim bilmiyorum. Bu kadar uzun bir süre uzak kaldığım için çok ama çok özür dilerim. Stajım, dersler, DGS derken zamanla wattpad'den koptum. Bunun için yeniden çok çok çok özür dilerim. Ama artık yeniden buradayım ve yeni bölümler gelecek. Siz çok seviyorum. Lütfen beni affetdin. Yeniden sizden çok özür dilerim. Umarım beni affedersiniz.

22. Bölüm

Dennis

Karanlık, soğuk ve kar. Ormanın şu andaki durumunu anlatan en iyi üç kelimeydi. Aramaya başlamanızı üstünden saatler geçmiş olmasına rağmen Miley'le ilgili hiçbir şey bulamamıştık. Araziyi tarayan diğer ekiplerden de ses yoktu. Aslında onun ayak izlerini takip ederek bulmayı ümit ediyorlardı ama karın yeniden yağması işleri bozmuştu. Onlar da Miley'e dair bir şey bulamamışlardı. Şimdi de gece karanlığında elimde fenerle yürürken ormanda duyduğum tek ses benim ve benimle beraber gelen, adınının Taylor Lizdian olduğunu söyleyen görevlinin karda yürürken çıkartıldığı kütürtülerdi. Hava burnumuzdan buhar çıkmasına neden olacak kadar soğuktu ve bu Miley için hiçte iyi değildi. Soğuktan doğmasına sebep olabilirdi. Böyle bir şeyin olma ihtimali bile korkudan ürpermeme neden oldu. Kafamı hızla iki yana salladım.

Hayır! Ölmeyecek o.

Ormana iyice baktım ama hiçbir iz yoktu hala. Gözlerim doldu. Ağlayacaktım artık. Kimi kandırıyorum ki ben? Eğer onu bulamazsak donarak ölecekti. Lizdian yürümeyi bırakınca Bende durup merakla bakmaya başladım. Neden durmuştuk ki? Gözleri tek bir noktaya kilitlenmişti.

"Ne oldu?"dedim merakla.

İşaret parmağını dudaklarının üzerine koyup sus işareti yaptı. Dediğini dileyip sustum. Çantasını indirip kurcalamaya başladı.

Sağ tarafımdan gelen bir hışırtıya korkarak dönüp baktım. Parlayan bir çift göz bana bakıyordu. Normalde insanların gözleri karanlıkta parlamazdı. Yavaşça bir adım sol tarafa gittim. Bir hayvana denk gelmiştik. Çalılıkların arkasındaki şey ok gibi fırlarken hiç düşünmeden koşmaya başladım. Adamın arkamdan durmam için bağırdığını duydum ama dinlemedim. Sadece karın izin verdiği kadar hızlı koşuyordum. Ne kadar koştuğumu, peşimizdeki hayvanın ne kadar yakınımda olduğunu bilmiyordum. Ne kadar uzaklaştığımı görmek için bir anlığına arkama baktım. Koşarken elimdeki fenerle arkamı kontrol etmek hiç kolay değildi. Yinede hiçbir şeyin beni kovala-

"AH!"

Ayağım bir anda bir şeye takılmıştı ve kendimi düşerken bulmuştum. Uçurumun kenarından düşmek gibiydi. Biraz daha kısa haliydi. Çarptığım zemin karla kaplı olduğu için çok fazla canım yanmadı ama kara batmıştım.

"İyi misin?"dedi.

Görevlinin sesini duyduğumda cevap vermeye çalıştım ancak kara battığım için ağzımdan sadece inilti çıktı. Birkaç saniye sonra birisi yakamdan tuttu ve beni çekip kardan çıkardı.

Korkuyla etrafıma bakındım. Hiçbir şey yoktu. "Teşekkür ederim."dedim rahatlayarak.

"Korkup kaçmana gerek yoktu. Bu tip durumlar için yanımda sakinleştirici iğne vardı. Sana seslendim ama duymadın."

Konuşmadım. Böyle bir  duruma düştüğüm için biraz kendimden utanmıştım. Onu dinlemediğimi söylemeye niyetim yoktu. Kafasını kaldırıp düştüğüm yere baktı. "Çok yüksek değil ama boyumuz da yetişmez. Halat kullanıp çıkabiliriz."dedi.

KOLEJDE BİR BURSLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin