Kırmızı Başlıklı Kaptan

9 5 3
                                    

Uğur uyanmıştı. Bunun sevinciyle onun uyanması adına parti hazırlıkları vardı. Öyle çok değil ufak şirin bir kutlama. Sevmezdi ki o büyük şeyleri. Bilirim ben kardeşimi. Buna bile kızacaktı belki ama olsun. Şimdi diyeceksiniz bir de bu çocuğa salak,olmamış diyorsun ama o başka bu başka. Bir insan aynı anda hem zeki hem de salak olabilir. Tehlike geçmişti ama hâlâ uyuyordu. Kan kaybı olmuştu bir ara. O kanı da Emre vermişti. Uyuştuğu için vermek istedi. Ne kadar sinir olsam da teşekkür etmem lazımdı. Unutmadan hemen gittim yanına
-Emre.
-Efendim.
-Ben şey.. teşekkür ederim. Kan için yani.
-Önemli değil Rüya. Bir daha duymayayım.
-Önemli. O benim canım!
-Anliyorum. Tamam rica ederim. Şimdi gitmen gerek Berke ile kavga edemem.
Baktığımda Berke bize bakıyordu.
-Saol.
Dedim ve Berke nin yanına gittim.
-Rüya. Yorgun görüyorsun sevgilim. Akşama uyanacak mışıl zaten Uğur gel seni eve bırakayım biraz dinlen.
-Olmaz. Onu bırakamam. Hem yorgun değilim.
Bunu derken biraz sendelemiştim.
-İnatçı keçi gel bari buraya.
Beni dizine yatırmıştı. Bir yandan da saçlarımla oynuyordu. Şimdi farkettim de cidden yorulmuşum. Yaklaşık on beş dakika sonra bizimkiler ellerinde poşetlerle gelmişlerdi. Doktordan ve müdürden uzun uğraşlar sonucu izin almıştık. Kantini süsleyecektik. Uğur uyanınca da onu kantine indirip sürpriz yapacaktık. Bizde biraz poşet alıp kantine indik. Yerim o kadar rahat olsa da..
Buse,Hakan,Eren,Naz masaları süslüyorlardı. Naz da dün gelmişti sağolsun. Ben,Berke bir duvarı. Beren,Burak yerleri simlemekle ve kırmızı halıyla meşgullerdi. Malum benim kardeşim. Sümeyye, Görkem, Zeynep ve Tunahan da yemeklerle pastayla ilgileniyordu. Yaklaşık bir buçuk saat sonunda işimiz bitmişti. Merve hâlâ Uğur u bekliyordu camda. Uyanmasını. Hayallerinde ki masalın prensini bekliyordu hâlâ. Yukarı çıkmamıştık tekrar zaten balonlardan geçemezdik bu kadar kişi patlardı. Aramızda oyalanırken Emre koşa koşa geldi
-Millet! Uğur yarım saat erken uyandı. Akrabalarla görüşmesi bitince getiricem.
Ve bir sevinç cümbürtüsü eşliğinde benim çıkmayan tamam sesim. Yarım saate yakın süre sonra Uğur arkasında sandalyeyi süren Emre içeri girmişlerdi. Uğur un gözleri bağlıydı. Sessizce "1-2-3" diye mırıldandım ve Uğur un gözlerinin açılmasıyla "Sürpriz" sesleri. Ne kadar mutlu olduğu gözlerinden belliydi. Ama birini arıyordu. Merveyi aradığı o kadar belliydiki. Ama hemen toparlandı ve etrafa göz gezdirdi. Gözleri dolmuştu ama ağlamadı. Bana döndü ve mahcup bir sesle
-Abla.
-Sus! Seni seviyorum salak şey gel buraya!
Tatlı bir abla kardeş sarılması + diğer kişilerle sarılma= neden bu kadar kişiyiz?
Ne kadar kalabalık olduğumuz şimdi daha iyi fark ediliyordu. Beren elinde pasta ile geldi
-Üfle bakalım küçük adam.
-S-Dilek dilemeyi unutma.
Uğur düşündükten sonra bir anda mumu üfledi.
-Z-Bir daha yapmamak üzere ben kesicem.
Biz gülerken o kesiyor Tuna da tabaklara yerleştiriyordu. Dağıtma görevini Berke ile Burak üstlenirken bende video çekiyordum. Böyle anları ya fotoğraf çeker yada video çekerdim. Anılar biriktirin! Beren de müzik açmıştı. Hakan ve Buse de ellerinde hediyelerle gelmişlerdi.
Geçmiş olsunlar eşliğinde hediyeler verildi ama açılmadı. Uğur un açmasını istiyorduk ama açacak gücü yoktu bu yüzden sonraya kaldı. Pastayı da ona saçma bir şekilde Efe yediriyordu. Bu hâlde o kadar komiktilerki. Bir fotoğraf kaçmaz elbette! Asıl kaçmayacak olan ise çekildiğimiz topluca mal bir fotoğraf.. birimiz dil çıkarmış diğeri yüzünü yamultmuş artık çok malca fotoğraf olmuştu ama güzeldi. Belkide hayatımdaki en güzel tablo olabilirdi. Belkide öyleydi. Arkadan gelen biraz utangaç kız sesi. Hepimiz döndüğümüzde elinde bir paket olan Merveydi. Biz onları yalnız bırakmak adına dışarı çıktık. Tabi bir kavimler göçü edasıyla...

Merve'den
Uyuyordu. Hâlâ uyuyordu... Acaba ne zaman uyanacaktı? Ben daha ona yaptığım hediyeyi verip çıkma teklifi edecektim. Ama bu olanlar. Evet çıkma teklifini ben edecektim. Erkek eder falan lafları da umrumda değildi... Seviyordum. Daha önemli ne olabilirdi ki? Değil mi..
-1saatsonra-
Uyandı haberi.. bir kalp atışı sesi eşliğinde hızlanan benim kalbim. Nefes alış verişi duyulduğunda artan nefesim. Göğüsünün inip kalktığını görünce gelen aynı anda nefes alıp verme hissi. Gözlerini açınca gördüğüm gökyüzü mavisi daha doğrusu benim dünyam! Gülümsüyordum... Benden önce girecekler listesi o kadar uzundu ki. Beklemek yerine eve gidip tabloyu alıp gelmiştim. Çünkü iki tane yaptırmıştım bir ona bir bana ama haberi duyunca tabloyu dışarıda bir yere fırlatıp hastaneye koştuğum için kaybolmuştu. Geldiğimde ise kantinde olduklarını biliyordum. Sürpriz vardı. Zaten fikri ben vermiştim. İndiğimde masumca içten ama bir o kadar değişik toplu fotoğraf çekimi vardı. Bitince içeri girdim.
-Uğur.
Sesim biraz utangaç çıkmıştı oysaki ben bu sırada bağırıp üzerine atlama provası yapmıştım o kadar. Ama benim bu utangaç sesim diğerlerinin çıkması ve başbaşa kalmamıza neden olmuştu.
-Merve.
Yavaş adımlarla ona ilerledim. Ayaklarının ucuna oturdum bir elimle elini tuttum ve diğer elimle tabloyu ona uzattım. Tablo da ikimizin karakalem ile çizilip ortada yuzlerimizin birleştiği çalışma vardı. Abime yaptırmıştım. Yani bildiğiniz üzere Berkeye. Onun bu yeteneği vardı hatta belli etmeyi sevmiyordu ama çizim defterlerini karıştırdığım için biliyordum. Uğur tabloya bakarken gülümsüyordu. Ama bu gülümsemeyle yanağında ortaya çıkan belediye çukurunun mükemmelliğine büyülenmiştim. Ben ona öylece bakarken yanağıma bir anda masum bir öpücük kondurdu. İçeride kimse olmasada fısıldamıştı
-Tesekkür ederim. Hayatımda aldığım en muhteşem ikinci hediye. Çünkü ilki sensin! Ama o ilki o kadar çok şey kaplıyorduki. Kaşın gözün dudakların kalbim.Herşeyin. Hediyem. İlk ve hayatımda kabul ettiğim tek hediyem. Bak benim gibi ablasını tekmeleyerek uyandıran birini neye çevirdin. Suanda ise sadece bana bakışınla mutlu olan bir insan oldum. Teşekkür ederim. Sadece bunu diyebilirim.
-Hiçbir şey demeden de fark etmez benim için. Şuan elimi tutmayıp beni buradan kovsaydın bile seni sevmeye devam edecektim Uğur. Buna küçüklük aşkı geçer gözüyle bakma. Bu aşk! Kendini kandırma daha küçüksün demesinler çünkü bu aşk. Sen aşkı nereden bileceksin diye sormasınlar çünkü bu aşk! Çünkü bu sensin Uğur..
-Sensin. Benim. Biziz. Peki şimdi o ilerideki yorganı alıp beni takip et.
Takip ederdim etmesine ama ilerleyemiyorduki. Vücudunda uyuşukluk vardı. Geçici ama etkili.
-O zaman söyleyin bakalım mavinin en güzel tonuna sahip insan nereye gidiyoruz?
Mavinin en güzel tonuna sahip. Gözleri. Gökyüzünün mükemmelliğini ve yeryüzünün acılarını kapsayan o mavi...
-O zaman kırmızı başlıklı kaptan. Hedefimiz balkon! İleri!
Kırmızı başlıklı mı diyince bir kendimi kontrol ettim ama kırmızı da giymiyordum ki?
-Boşuna arama Kırmızı başlıklı kaptan! Aşkın rengidir kırmızı. O yüzdendir kırmızı koymanmın aslı.
Komikti aslında ama gülmedim. Utandım sanırım ya da iki güzel laf etmiş gulersem bozulurdu diye. Omzumda küçük yorgan sürdüğüm tekerlekli sandalye üstündeki Uğur ve vardığımız balkon. İki tane de sandalye vardı. Birini çektim ve oturdum. Uğur da tekerlekli sandalyesi ile yanımdaydı. Omzuna koymuştum başımı. Yorgamda üstümüzdeydi. Mutluydum. Mutlu olduğu için. Mutluydum hayallerim gerçek olduğu için. Ve bir çift söz
-Sen yokken ben bir cesedim. Nasıl nefes alabilirim?

Bizde SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin