Yüz beş gün önce...
Aynı onların üzerinde gezinen masum kalp gibi...
~~~~Rahat bir uyku. Tam olarak buna deniyor olmalıydı. Bu ufacık yere kıvrılıyor olmasına rağmen bedenim bile neredeyse rahatlamış ve dinlenmiş durumda. Sandığın içindeki üçüncü rahat uykumdan çıktıktan sonra odanın ortasında duran yatağa gidip bir tekme geçirdim.
Hepsi senin suçun!
Şimdi daha rahatım. Sessizce odadan çıkıp bir süre evi dinledim. Deve dair herhangi bir ses yok. Saatin daha sabahın erken saatlerini göstermesiyle mutfağa gidip iki gün içinde kendime bir rutin oluşturduğum gibi basite kaçıp üç tane sandviç yaptım.
İkisini bir tepsiye koyup yanına ilginç bir şekilde öğrendiğim Chanyeol'un içmeyi sevdiği gibi portakal sıktım. Bunu dün sabah odamın kapısına bırakılmış elma şeklinde bir post-it ile öğrenmiş ve bende bıraktığı notu kabul gördüğümü gösteren bir adım olarak düşünmüştüm.
Sadece benim düşüncemle olabilecek bir şey olmasa da şuanda bundan başka çarem yoktu. Bana sandığı verdiği geceden bu yana Chanyeol'u neredeyse hiç görmemiştim. Kahvaltıya veya akşam yemeğine inmiyor sadece yukarıda bir odadan diğerine geçiyor sonra ondan da çıkıp benim yaptığımdan daha şiddetli bir şekilde terliklerini yere sürterek başka bir odaya giriyordu.
Bir sıkıntısı var gibiydi. Yukarıda yaydığı gerginlik tüm evi uğursuz bir lanet gibi sarıp sarmalıyor ardından da yerini kısa ama sinir bozucu iç çekişlere bırakıyordu.
Günleri yukarıdaki üç odada mekik dokumakla geçen bu adamın benim pinekleyerek geçirdiğim zamanlardan daha değerli olan zamanını böyle harcıyor olması ve yemek yapma işini bana yıkması canımı sıkmaya başlamıştı.
Her şeyi elimin tersiyle itip çalışma odası olarak isimlendirdiğim yukarıda sağda kalan odaya dalıp suratının ortasına bir tane geçirmek ya da saçlarını yolmak gelse de içimden sabahları hazırladığım sandviç ve portakal suyunu kapısının önüne bırakıp kendi çapımda oluşturduğum parolamla kapısını çalıyordum.
Günlerdir buna devam etmemin iki sebebi vardı. Bunun ilki kimyonlu çorba olayından sonra olmadığını düşündüğüm vicdanımın ilginç bir şekilde beni rahat bırakmaması bir diğeri ise bir sonraki öğünü bırakmak için yukarı çıktığım her seferinde daha önce bıraktığım öğünlerin boş tabaklarının beni karşılaması olmuştu.
Bu da Chanyeol'un bir şekilde beni kabul ettiği anlamına geliyordu bence. Her ne kadar beni evinden defalarca kovmuş olsa da ayağına kadar gelen yemekler onu memnun etmiş olacak ki artık üst kata çıkmamı pek dert etmeyişi ile arsız cesaretim daha da arsızlaşmış artık ev sanki kendiminmiş gibi dolaşmama neden olmaya başlamıştı.
Arka bahçenin yanında üst katta da oldukça fazla vakit geçirir olmuş kütüphane odada, ben kitap okumaktan neredeyse hiç haz etmeyen Baekhyun, bolca vakit geçirmeye başlamıştım.
İlgim kesinlikle kendimi oldukça şaşırtacak bir şekilde şiir kitapları ya da edebi kitaplara kayıyor daha önce okuduğum macera romanlarına el bile süremiyordum ki bu oda kitap konusunda şehir kütüphanesinden bile donanımlı durumdaydı.
Dikkatim çoğu zaman buradayken çok fazla dağılıyor kötü düşüncelerim benden adım adım uzaklaşıyordu. On bir gündür burada bu kimsenin bilmediği evde en sevdiğim arkadaşımdan uzak vakit geçiriyor bu ev gibi bende bilinmezliklere karışıp gidiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Culaccino // Chanbaek
Fanfiction"Berbat haldeyim ve yoruldum, itiraf etmeliyim ki ateşe dayanıklı değilim..." Yutkunmak için birleştirdiği dudakları aralanmadan kaybolmuş bakışlarını yakaladım ve dev için yarım kalan şarkıyı tamamladım. "Bunu beni yakmaya başladığında fark ettim."...