...bağırdım bende ciğerlerimde kalan son nefesle...
~~~~
İnce kum tanecikleri ayağımın altında işkence çekerken onları umursamadan omuz silktim. Yaklaşık iki haftadır Bia ile birlikte bir rutin tutturmuş ve her gün birlikte sahile iniyor bazen yürüyor bazen oturup sessizce denizi izliyorduk. Konuşmak istediği zaman o anlatıyordu ve ben de yalnızca dinliyordum.
Bazen öyle şeyler anlatıyordu ki yorum yapabileceğim ya da üstüne konuşabileceğim şeyler olmuyordu o yüzden dinlemek daha iyiydi. Chanyeol hakkında öğrendiklerim gerçekten gittikçe daha zor nefes almama neden oluyordu.
Genel olarak benim gidişimden sonra yaşananları anlatıyordu dediğim gibi dinlemesi pek hoş şeyler değildi ama yine de geçen her günün ardından Bia ile aramdaki buzların eridiğini hissediyordum ve bu da dinlediklerim her ne kadar hoş olmasa da bir işe yarıyor oluşu Bia'nın karşısında durmamı bir nebze olsun kolaylaştırıyordu.
Yeol Sal ile ise durum bunun tam tersiydi. Düşündüğümün aksine beni pek hoş karşılamamış ben kapılara tekrar kilit vurup çıkmalarına engel olmaya başladığımda çıldırmıştı. Öyle hırçınlaşmıştı ki artık o çok iyi becerdiği Chanyeol taklidini bile yapamıyor o geldiğinde dikkatli bir şekilde bakmadıkça fark edemediğim kişiliğini şimdilerde daha gelmeden anlayabiliyordum.
"Bilmem, sanırım sahiden tuhaf davranıyor."
Diye cevapladım az önce sorduğu 'Yeol tuhaf davranıyor değil mi?' sorusunu.
Yürüdüğümüz sahil şeridi henüz bitmemişti fakat o aniden durup bana baktı. Bunu nadiren yapardı. Aklını ciddi anlamda kurcalayan bir şeyler varsa ya da önemli bir şey söylemek üzereyse.
Evet her gün yaptığımız bu yürüyüşler Bia hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamı sağlamıştı ve ne yalan söyleyeyim hoşuma gidiyordu bu.
"Yeol Sal ile ilgili bilmeni istediğim bir şey var." Sesindeki boş vermişlik yok olmuş onun yerine kaşlarımın çatılmasına neden olacak miktarda bir ciddiyet oturmuştu. Tahmin ettiğim gibi önemli olduğunu düşündüğü bir şeyler geliyordu. Gardımı indirmeden kollarımı göğsümde birleştirdim. Bia önemli diyorsa önemlidir. O yüzden sağlam durmalıydım. Beni yıkacak bir şey de söyleyebilir şuan bundan pek emin değilim açıkçası.
"Dinliyorum."
Derin bir nefes aldı. Sanki bunları anlatmak için güce ihtiyacı varmış gibi gözlerini mavilikte dolaştırdı biraz bu beni daha fazla tedirgin ediyordu. Neydi söylemesi bu kadar zor olan?
"Daha önce de söylediğim gibi sen yokken idare tamamen Yeol Sal'ın elindeydi ve her uyandığımda kendimi bir evde buluyordum. Burası gibi değil. Modern ve ciddi anlamda para sarf edilmiş bir ev. Önce ne olduğunu anlamadım. Belki de bir arkadaşının evidir diye düşündüm. Ama bir yandan da olmadığına öylesine emindim ki. Bizim Jongdae, Sehun ve Jongin'den başka arkadaşımız yok ve hiçbir zaman da olmadı.
"Onların evi değildi çünkü o üçünün de evinde birçok kez bulunmuştum. Evin içini biraz gezip etrafı kurcalamaya başladım. O sırada içeride huzursuzca kıvranan Yeol Sal'ın dışarıya çıkma çabalarını hissedebiliyordum. Aciz bir köpek gibi viyaklıyordu ve inan bana o ne kadar bunun aksini iddia etse de ben her halükarda ondan daha güçlüydüm her zaman."
Yan bir gülüş koyuverdi kıyıya çarpan dalgaların çıkardığı köpüklere karışsın ister gibi.
"O sinirlerine hakim olamayan bir kişilik. Belki de Chanyeol'un en aciz yanı. Ölüm korkusundan ortaya çıkmış sadece kendi canı için çabalayabilecek bir varlık ve bu ona olan nefretimi dörde beşe katlıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Culaccino // Chanbaek
Hayran Kurgu"Berbat haldeyim ve yoruldum, itiraf etmeliyim ki ateşe dayanıklı değilim..." Yutkunmak için birleştirdiği dudakları aralanmadan kaybolmuş bakışlarını yakaladım ve dev için yarım kalan şarkıyı tamamladım. "Bunu beni yakmaya başladığında fark ettim."...