"... çaresizce onu dilenirdiniz yine ondan...
~~~~
Üç hafta.
Kore'ye döneli tam üç hafta oldu. Defalarca sonu ahşap eve çıkan sahilin ucundan eve geri döndüm. Kaç kere kumlarla kavga ettim kaç kere evini saklayan kayalıklara sataştım hatırlamıyorum bile.
Artık rahat rahat sokaklarda dolaşabiliyorum. Buraya geldiğimiz ilk günlerde öylesine gergindim ki. Ülkeye indiğimizde havaalanında beni tanıyacaklar ve etrafımı bir anda polisler saracak, sonunda sevdiğim adamı arkamda bırakmak uğruna kaçtığım o hapse gireceğim diye düşünmekten öylesine gerilmiştim ki Yixing yürüyebilmem için koluma girmek zorunda kalmıştı.
Sonunda zor da olsa bütün o korkularımın yersiz olduğunu kabullenebilmiştim. Artık dilediğim gibi dışarı çıkabiliyor gizlenme gereksinimi duymadan etrafta dolaşabiliyordum fakat Yixing tedbiri elden bırakmamam gerektiğini bir gün bile atlamadan söylemeyi kendine alışkanlık haline getirmişti.
Şimdilik Yixing'in burada kalırken birlikte kaldığı Luhan'ın yanına yerleşmiştik. Sehun bizi görünce öyle bir şaşırmıştı ki onun ilk defa bu kadar uzun süre konuşmadan durduğuna şahit olmuştum. Yaklaşık dört dakika filan.
"Sen şimdi..." ayağa kalkıp yanıma geldi ve işaret parmağıyla yanağıma dokundu. "Sahiden yani cidden sensin ve buradasın değil mi?"
Ayaklarımı küçük oturma odasının ortasında duran sehpadan çekerek oturduğum koltuktan kalkıp onu yana itekledim.
"Sehun üç haftadır buradayız artık her gün gelip oramı buramı çimdikleyerek gerçek olup olmadığımı anlama çabana bir son verir misin?"
Cümlemi bitiresiye kadar mutfağa ulaşmıştım ve kendime buzlu su hazırlıyordum. Sehun artık cidden sabrımın sınırlarını zorluyordu ve son günlerde bu durum sinir katsayımı arttırmaya başlamıştı.
"Ne yapayım? İnanasım gelmiyor."
Haklısın demek istedim birden. Haklısın çünkü bazen bende inanamıyorum burada olduğuma. Kore'ye dönmüş olmama. Soğuk su boğazımdan akarken gözlerimi kapatıp bir süre açmadım. Bardağı dudaklarımdan ayırdığım zamanda açmamıştım. Bunu son zamanlarda çok sık yapar olmuştum. Sadece öylece durup Chanyeol'un tam o anda ne yaptığını düşünürdüm.
Sehun bu konuda konuşmamaya yeminliydi. Ne halde olduğunu kişiliklerin gidip gitmediğini Chanyeol'un bu savaşı kazanıp kazanamadığını hiçbir şekilde öğrenememiştim.
Anladığım kadarıyla Sehun bana kızgındı. İçinde gittiğimden bu yana birikmiş ve dışa vuramadığı bir öfkenin kaynayıp durduğunu ve patlamadan da soğumayacağını anlıyordum fakat bu kızgınlığı onu geride bırakışımızdan mı yoksa Chanyeol'a olan bağlılığından mı kaynaklıydı bilmiyordum.
Bu konu hakkında ancak tahmin yürütebilirdim ve şimdiden üç tane tahminim vardı.
İlki tamamen Sehun'un onu geride bıraktığımız için olduğuydu. Jongdae davetsiz bir misafir olarak ahşap evde pizza partisi verip Chanyeol'u sosyalleştirme çabalarından birinde Sehun'dan için kalbinin yumuşacık olduğunu söylemişti ki haklıydı. Sehun dışarıdan her ne kadar sert görünse de içinde sadık bir bebek vardı.
İkincisi Chanyol'un hastalığını sağ salim atlatmış olduğu yönündeydi ve en çok istediğim buydu fakat bu sadece Sehun'un bana Chanyeol hakkında bilgi vermeyişini açıklardı. Siniri hakkında bu tahminime uyacak bir kılıf bulamamıştım. Belki de bir ve ikinci tahminlerimi birleştirip ikisinin olması için dua etmeye başlamalıydım çünkü üçüncüsü en berbat olanı ve düşüncesinin bile boğazıma kördüğümler attığı bir tahmindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Culaccino // Chanbaek
Fanfiction"Berbat haldeyim ve yoruldum, itiraf etmeliyim ki ateşe dayanıklı değilim..." Yutkunmak için birleştirdiği dudakları aralanmadan kaybolmuş bakışlarını yakaladım ve dev için yarım kalan şarkıyı tamamladım. "Bunu beni yakmaya başladığında fark ettim."...