*Ne zaman kendimi kaybetsem, içimde ki sana sığınıyorum.*Buse, güneşin ilk ışıklarıyla otobüsten ilk adımını attı gizem dolu kasabaya.Ne şehir hakkında bilgisi, ne de yol yordam gösterecek arkadaşı vardı.Boynundan göğüs aralarına uzanan bir fotoğraf makinesi ve eski bir çantadan ibaretti tüm yolculuğu. Tek hayali olan "World Photography Organisation" için fotoğraf çekimleri yapıp gitmek istiyordu kendi kentine.Gelmeden önce araştırmalarını tam takır yapmış ve bu kasabayı uygun görmüştü.
Hiç vakit kaybetmeden önceden rezervasyon yaptırdığı küçük motele doğru koyuldu.Hızlıca işlemleri tamamlayıp, biraz huzur, biraz da kasvet kokulu kasabaya attı kendini. Küçük minyatür evlerin fotoğraflarını çekiyor, baktığı her manzara da yanılmadığının mutluluğu ile gülümsüyordu. Dar sokakları gezerken adeta bir büyülenmişcesine etkileniyordu.Kasabadan iyice uzaklaşmış,başına geleceklerden habersizce ağır adımlarla ilerledi sahil kenarına.Asıl hedefi olan Göz Yaşı mağarasını aramaya başladı.Uçsuz bucaksız sahilin,renkli ağaçlarının arasından ilerlerken bir kaç parça çit arkasında duran eskimi eski,tarihi eseri andıran bir kulübeyi fark etti.
Etrafında bir kaç tur attıktan sonra sahipsiz bir kulübe olduğunu düşündü.Zaten böyle bir ıssız kulübe de insan yaşamazdı kendince.Birkaç kez fotoğrafını çektiği kulübenin küçük camından içeri doğru baktı.Birkaç parça eski koltuk ve bir sallanan sandalye dikkatini çekti.Kafasındaki karar kesinlik kazanmıştı.Bu kulübe kesinlikle terk edilmiş olmalıydı.Yavaşça kapıya yöneldi ve kapıya tıklattı.Ne bir açan,ne de ses çıkartan biri vardı. Kulpunu çevirdi ve içeri girdi.Yaptığı özel hayat ihlali olabilirdi fakat buna aldırış etmedi.Meraklı ve heyecan ile fotoğraf çekmeye başladı.Küçük çekyatın yanındaki sandık dikkatini çekti.Sandığı açmasıyla içi tozdan yüz tutmuş eşyalar,eskimekten yıpranmış kıyafetlerle karşılaştı.Kıyafetin birini ellerinin arasına alıp kaldırır kaldırmaz, arasından çerçevesiyle birlikte yere düşen fotoğraf kırıldı.Ürkerek yerden fotoğrafı alıp sandığa koyup kaçmak istedi.Çaresizlik içinde fotoğrafı ellerinin arasına aldı ve baktı.Fotoğrafta emsali kadın ve bir erkek vardı.Kulübenin sahiplerini bulduğunu düşünürken, tatlı bir tebessüm ile kulübe de mutlu mesut geçen yıllarını hayallere katıp daldı.
Bir insanın en çok isteyeceği şeylerden birisi belki de eşiyle birlikte kimsenin ulaşamayacağı bir yerde, huzur içinde yaşlanmaktır.Belki de aşk,kapıyı çaldığında seni bekleyen iki göz,vücuduna sarılmak için sabreden duygulardır.Her sabah kahvaltınız da aynı şeyleri yeseniz bile, sanki ilk defa ellerinden yemek yermiş gibi heyecanlanman,yaptığı yemekleri aklından kazıyıp çıkartamamandır.Aşk belkide, bulaşıkları yıkarken arkandan beliren bir bedendir.Sarılıp boynundan öpen, tatlı bir tebessümle sana yardım eden.Yatağı birlikte hazırlamaktır mesela.Yastık kavgası yaptıran,en sevdiğin yastığı kaptırdığın zaman diğerini yere fırlatıp tek yastıkta uyutan.Aşk,mesela rakıya su katmamaktır. Karşılıklı içilen birkaç duble rakı,söylenemeyen tüm hissiyatların özgür kalması. Aşk belki de sarhoş olup beraber uyanmaktır, odanın en ücra duvarlarında.Aşk mesela, saçlarını özenle yıkamaktır sevdiğinin.Ulaşılmayan saç diplerine ulaşmak,kopmasına kıyamadığın saçları saatlerce özenerek taramaktır belkide.
Aşk,kuşları beslemektir cam kenarında.Cam kenarına dökülen buğday ve sizin merakla beklemenizdir kuşları.Aşk bazen, hiç filizlenmeyeceğini bilseniz bile tohum ekmektir saksıya. Saksıya ekilen tohumları, günlerce sulamak."Bu sefer de sen sulasan ölür müsün?" Kavgalarıyla atışmaktır. Aşk, günlerce rüyasında onunla konuşmaktır belki de, ilk uyanmayı dua edip, uyanana kadar yüzünde ki masum ifadeyi izlemektir.Uyandığında yüzünde oluşan mayışmış bir tebessüm, oluşan hissiyattır belki de kalp ritimlerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Yetmiyor
RomanceHer geçen gün kaybetmek nedir bilir misin? Damla damla rakıya damlamak gibi, yavaş yavaş saflığını dumanlı hayata bırakmak gibi... Kaybetmek nedir? En iyi biz biliriz be dostum. Bu yüzdendir acı çekmelerimiz. Bu yüzdendir kaybetmelerimiz. Aşkta kay...