"Beynin kıçında mı senin?!"
"Nedeeeeeeen?"
"Neden mi? Derslerinin mükemmel olmasına rağmen Chanyeol var diye yaz okuluna kaldın bu bile fazla!" Xiumin hyung gözlerinden ateş saçıyordu. Evet son zamanlarda bu şekildeydi. Sinirli olmasını dert etmiyor, artık ağlamadığı için şükrediyordum. Ama bazen benim de sinirlerimi bozuyordu.
"Xiumin hyung. Biliyorum endişeleniyorsun ama bunu denemek zorundayım. Her ihtimalı düşünmeli ve her fırsatı değerlendirmeliyim."
"Beklediğin gibi olmazsa...."
"Denemeden bilemem hyung."
Yüzündeki ifadeden sonunda razı olduğunu anlayabilmiştim. Şirince sırıtıp yanağına bir öpücük kondurdum. Masada duran pembe kutuyu aldım, bahçeye koştum. Xiumin hyung arkamdan bir şeyler söylemişti ama kalbimin atışından başka bir şey duymuyordum.... 'Tanrım.... Beni duyuyorsan lütfen.... Sana en çok ihtiyacın olduğu zaman. Bana yardım et.'
"Hey! Buraya gelir misin?"
Sarışın çocuk işaret parmağıyla kendini işaret etti. 'Ben mi?' gibisinden bir şey demek istediğini düşündüm. Kafamı aşağı yukarı salladım. Ağır ağır bana yaklaştı.
"Ne var?"
'Çok kibarsın' diye düşünmeden edemedim. "Bu kutuyu şu uzun boylu çocuğa verebilir misin?"
"Verebilirim. Asıl sonu verir miyim?"
"Lütfen." Anneme karşı hep işe yarayan yavru köpek bakışını attım. Gözlerini devirip kutuyu elimden çekti.
"K-Kimin gönderdiğini söyleme!"
"Başka bir isteğin?!"
Çocuğa özür dilercesine sırıttım. Chanyeol'ün grubunun yanına yaklaştığını görünce hemen yandaki ağacın arkasına saklandım. Sarışın çocuk kutuyu Chanyeol'e verdi. Bir kaç şey söyledikten sonra gitti. 'Chanyeol bu tarafa bakmadığına göre kimin gönderdiğini söylemedi. Akıllı çocuk.'
qqChanyeol'ün aşık olduğum yüzünde tatlı bir tebessüm belirince ben de gülümsemeden edemedim. Ama bu gülümsene hemen soldu. Çünkü dört kız Chanyeol'ün yanına gelmişti. O kadar bağırıyolardı ki ben bile gayet net bir şekilde dediklerini duyabiliyordum.
"OPPA! OPPA! BU NE!?"
"İNANMIYORUM! ÇİKOLATA!"
"OPPA BİZ YİYEBİLİR MİYİZ!?"
"LÜTFEN OPPA LÜTFEN!"
Alayla gülümsedi. Chanyeol içinden bir çikolata bile alma gereği duymadan pembe, kalp şeklindeki kutuyu kızlara verdi ve arkadaşlarına döndü.
Kızlar hızla çikolataları yemeye başladıkar. Pembe kutu uzun tırnaklı ellerinde yavaş yavaş parçalanıyordu. Tıpkı kalbim gibi. Gözlerimden yaşlar dökülürken etraftakileri umursamadan sınıfa çıktım. Chen en ön sırada, biriyle konuşuyor, gülüyordu. Beni görünce hemen yanıma geldi. Sanırım Suho hyung'un ona yaptığı süprizi anlatacaktı ama ağladığımı görünce kaşları endişeyle çatıldı.
"Baekhyun? Ne oldu?"
"N-Neden Chen-ah? N-Ned-
Daha fazla konuşamayıp sınıfın ortasında ağlamaya başladım. Chen -her zaman ki gibi- içimi ısıtan bir şekilde bana sarıldı.
"Geçti Baekhyun, geçti..... Eve gitmek ister misin? Hı?"
Burnumu çekerken kafamı 'Evet' anlamında salladım. Chen kollarından ayrıldı ve sıramda duran çantamı yanıma getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Sweet Platonic Love
FanfictionNOT: Yaoi bir hikayedir. Bu tür hikayelerden rahatsız oluyorsanız okumamanızı tavsiye ederim. Smut yazmayı düşünmüyorum ama Smut'ımsı sahneler var :3 Ayrıca bu hikaye için bana ilham veren Ilgın Erkan'a teşekkür ederim. Byun Baekhyun: Lise 2'ye gidi...