Bölüm 6: Mama

6.4K 536 49
                                    

Bu sabah ağrılarım yüzünden yine gözlerimi Hanneul beni uyandırmadan açmıştım. Her yer sabah saatlerinde olması gerekenden çok daha karanlıktı. Hae Won omma'nın bana verdiği odaya daha alışmadığım için eşyaların yerini şaşırıp dolaba çarpmıştım. Göğsümdeki derin acıya zor da olsa dayandım ve bağırmadım. El yordamıyla masayı buldum, telefonumu aldım. Saat daha 2.00'dı. 'Nasıl ya!? Sadece bir saat mi uyudum şimdi ben!?'

''Aish.''

Romatizması olan yaşlı bir ajusshi gibi belimi tutarak tuvalete girdim. Rutin banyo işlerini yaptıktan sonra -uzun olmasına dikkat ettiğim- kıyafetlerimi giydim. Çantamı sırtlanıp gözlerim yarı açık yarı kapalı bir şekilde odadan çıktım. Parmak uçlarında aşağı kata indim. Çantamdan hazır kahveyi çıkardım, mutfağa gittim. Uyku sersemi olmama rağmen düzgün bir kahve yapabilmeme şaşırmıştım. Kahve elimde, koltuğa oturdum. Televizyonu en kısık seste açtım ve sabaha kadar belgesel izledim. 

Artık hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladığında annem ve Hae Won omma aşağı indiler.

''Baekhyun? Ah. Beni korkuttun. Neden uyumuyorsun tatlım?''

''U-Uyudum. Yeni uyanmıştım.''

''Peki tatlım. Annen ve ben işe gidiyoruz. Kwang İl appa'nda biraz sonra çıkar. (Bu kadın da Baek'i iyice aileye kattı ha :P) Ayrıca bugün geç gelebiliriz tatlım.''

''Peki.''

''Görüşürüz bebeğim. Chanyeol'ü benim için öp.'' Yanağımdan öptü ve kahkaha attı. 'Şuna bak. Benim gerçek annem Hae Won omma zaten.' Onlar çıktıktan bir dakika sonra Bay Park aşağı indi. Hemen ayağa kalktım ve 90 derece eğildim.

''Günaydın Bay Park.''

''Günaydın Baekhyun. Sana benimle böyle resmi konuşmamanı söylemedim mi ben?''

''Özür dilerim Bay Park. Y-Yani....''

''Ahahhah. Sakin ol oğlum. Ne terbiyeli çocuk...'' Kendi kendine mırıldanarak evden çıktı. Rahat bir nefes aldım. Hanneul'un yemek saatini bir saat geciktirdiğimi fark edince gözlerim kocaman açıldı. Mutfağa koşup mama kabına yemeğini koydum. 

''Hanneul. Cici kızım benim yemeğn hazır. Neredesin?''

Korku içinde Hanneul'u aramaya başladım. Hiç bir yerde bulamayınca pes edip mutfağa geri döndüm. Mamayı çöpe dökecekken çöpün üstünde oturan Hanneul'u görünce küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Yüzünde gayet sakin bir ifadeyle kendini yalıyordu. Yavaş hareketlerle kendini yalamayı bıraktı ve kırık bacağına rağmem tezgahın üstüne zıpladı. Yüzünü benimkine yaklaştırdı. Korksam da bundan kaçış olmayacağını biliyordum bu yüzden ben de yüzümü onunkine yaklaştırdı. 'Lanet!' Bu ifadeyi de biliyordum! 

Bu 'Seni küçük bok torbası. Beni beslemeyi unuttuğunun farkındasın değil mi? Seni ne kadar sevdiğimi de biliyorsundur umarım. Şimdi sana olan sevgimi göstermek için ağzına sıçacağım.'

Önce yüzümü sağ patisiyle okşadı. Ardından korkudan altınıza işemenize yetecek kadar korkutucu bir şekilde tısladı ve yüzüme güçlü bir pençe attı. Yanağımı tutarak geri çekildim. 

''Hah! Yüzüm! Kahretsin! Seni şizofren! Alt tarafı yemeğini bir saat geç verdim! Hep böyle yapıyorsun Hanneul! Ben senin sahibinim ama sen beni yönetiyorsun! Egoist kedi!'' Tısladı. Mama kabını önüne attım, çantamdan yara bandı almak için arkamı döndüm. 

''AĞH!''

Chanyeol kapının önünde durmuş bizi izliyordu. Kendini beğenmiş sırıtışlarından birini bahşetti.

''Sence şizofren olan Hanneul mu?''

''H-Hayvanlarla konuşmak garip bir şey değil tamam mı? Bu ardaki bağı kuvvetlendirir.'' dedim yanından geçerken.

''Hı-hım.''

Çantamı sırtıma taktım. Kapıyı açacakken kolumdan tuttu ve beni durdurdu. ''Bekle. Birlikte gidelim. Nasılsa aynı okuldayız.''

''Ü-Üzgünüm okuldan önce bir yere uğramam gerek.''

''O zaman bende seninle gelirim.''

''Hayır! Yani... Gerek yok.''

''Baekhyun sakin ol.'' Elin göğsüme bastırınca boğazımı yırtmaya çalışırcasına çığlık attım ve kendimi yere bıraktım. Dizlerimin üstünde oturmuş nefes almaya çalışıyordum. Koluma yada herhangi başka bir yerime böyle baskı uygulasa acımazdı aslında fakat göğsüm..... Bir şeyler söylüyor, beni sarsıyordu. Ama kulağımdaki tiz çınlamadan başka bir şey duyamıyordum. Sakinleşince duvardan tutunarak ayağa kalktım.

''Baekhyun canın acıyor mu?''

''Hayır.''

''Neden böyle oldu? Sana vurmadım bile.''

''Bir şeyim yok.''

''Hastaneye yada bi-

''Hayır!'' Kolumu elinden kurtarıp kendimi dışarı attım. Kalbim onunla gitmemi, beynimse dayak yemek istemiyorsam tek başıma gitmemi söylüyordu. Ve inanın şu son bir kaç gündür öyle acılar çekiyorum ki, sikseniz kalbimi dinlemem.

My Sweet Platonic LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin