3.BÖLÜM

382 35 8
                                    


2010
Lucy öldükten sonra kendimi yetiştirme yurdunda buldum. Abim bırakmıştı beni.Abim gittikten sonra yanıma gelen müdür yüzünde şefkatli bir gülümsemeyle yanıma gelmişti.

"Merhaba Allison."

Konuşmak istemiyordum ama kendimi zorladım.

"Merhaba."

"Hadi gel, vakit kaybetmeden sana oda arkadaşlarını ve odanı göstereyim. Burayı seveceğinden eminim."

Dünyanın en samimiyetsiz gülüşünü attıktan sonra elimde çikolatalı sütüm, mektubum ve bavulumla birlikte dar  ve loş koridorlardan geçtim.Bir kapının önüne geldik.

"İşte burası. Heyecanlı mısın?"

Cevap bile vermedim.

"Pekala."

Müdür kapıyı otoriter şekilde açtı.

"Toplanın  bakalım çocuklar."

Herkes yarım daire biçiminde müdür ve benim etrafımda toplandı.

"Gördüğünüz gibi aramıza yeni bir arkadaşımız katıldı. Adı Allison. Yerleşmesine ve buraya uyum sağlamasına yardımcı olacağınıza eminim."

Bana döndü.

"O zaman ben seni oda arkadaşlarınla yalnız bırakayım."

Etrafa son bir göz attıktan sonra dışarı çıktı. Etrafı gözlemlemek bana kalmıştı artık. İki tane kızın gözlerini dikmiş bana bakması dışında her şey normal gözüküyordu. Herhalde yeni olduğum için böyle bakıyorlardır diye düşünmeye başladım. Boş olduğunu düşündüğüm bir yatağa doğru yöneldiğim sırada mektubumun elimden kaydığını hissettim. Arkama döndüğümde bana bakan o kızlardan iri olanının elinde mektubumu gördüm.

"Verir misin?"

"Bakalım kimden gelmiş."

"Şakın açma onu!"

Kız beni takmıyordu bile.

"ONU AÇMA DEDİM!"

Bütün gözler bana baktı. Mektubu tutan kız ve arkadaşı tehditkar bakışlarla yaklaştı ve yaklaştı.

"Açarsam ne olur?"

Sakin kalmak için elimden geleni yapıyordum.

"Hayal gücüne bırakıyorum."

Bu cevaba çok şaşırmış olmalılar ki ufak bir sessizlik oldu.

"Yeni kız hızlı çıktı. Ama burada radar var canım. Alırız o hızını."

Ve kız gözlerimin içine bakarak zarfın ucunu yavaşça yırtmaya başladı. Kanımdaki adrenalin seviyesi gittikçe artıyordu.

"Sana onu bırakmanı söylemiştim."

Ve cümlemi bitirir bitirmez elime aldığım ilk sandalyeyi kızın kafasına geçirdim. Yere düşen sandalye sesi büyük bir gürültü çıkardı ama diğer kızların şaşkınlıktan bağırması bu sesin üzerini örttü.

Kız şok olmuş biçimde kafasını tutarak yerde yatarken diğer kız da üstüme yürüme başladı. Omuzlarımdan ittirdi. Hafif arkaya sendelesem de bu benim işime yaradı. Hemen yanımda duran vazoyu aldım. Onu da diğer kızın kafasına geçirdim. Küçük vazo parçaları üzerilerine kan bulaşmış şekilde yerle buluştu.Kırılan vazonun sesiyle yine  toplu, küçük bir çığlık duyuldu.Artık odadaki diğer kızlar tezahürata başlamıştı.

"Bastır Allison."
"Onlara cevabını ver Allison"
"Ne oldu Emily, aşağıda havalar nasıl?"

İri olanın adı galiba Emily'ydi. Hırslanmış gözlerle bana bakıyordu. Birden ayak bileğimi tuttu ve beni düşürmek için kendine çekti. Ama bu onun hiç işine yaramadı çünkü bacağımı hızla çevirip omzuna tekme atmıştım. Bundan sonra birden alkış koptu. Odadaki herkes alkışlıyordu. Muhtemelen Emily'yi gaza getirmeye çalışıyorlardı . Ama gaza gelemeyecek kadar iyi darbeler almıştı.

Derken odanın kapısı açıldı. İçeri beni odaya bırakan müdür gelmişti. Tek fark yüzündeki şefkat yerine sinirli bir ifadenin olmasıydı.

"Ne oluyor burada!?"

Aslında bu soru herkese değil direkt bana yöneltilmişti. Bunu beni müdürün delicekmiş gibi olan bakışlarından anlamıştım. Parmağıyla beni gösterdi.

"Sen, hemen benimle geliyorsun!"

Parmağıyla diğer iki kızı da gösterdi.

"Siz de toparlanınca kapımın önüne gelin."

Tekrar bana baktı.

"Düş önüme."

Arkadan giderken son bir kez odaya baktım. Bana tezahürat yapanlar şimdi yerde yatan iki yılanın  yanındalardı. Gerçekten de çok iyi(!) oda arkadaşlarım vardı.

Birbirinden karışık koridorları geçerken az önce olan olayları daha yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. İlk günden bu kadar hızlı belaya bulaştığım için kendimi tebrik ettim.

Müdürün odasına girer girmez deri koltuk kokusu burun deliklerimi doldurdu. Müdür hızlıca masanın arkasına geçti ve oturdu. Derin bir soluk aldı.

"Bak! İyi bir kıza benziyorsun ama böyle şeyleri burada kabul edemeyiz. Anladın mı? Hem de ilk günden."

"Biliyorum ama beni zorladılar."

"O kızları tanırım. Çok  da tekin değillerdir. Bundan sonra fazla bulaşma. Ayrıca zaten seneye gidiyorlar. Biraz sabret."

"Anladım."

Anlamamıştım. Ama şimdi bunu tartışacak durumda değildim.

"Çıkabilirsin."

Başımı hafifçe öne eğdim ve kapıya doğru yürüdüm. Açtığımdaysa Emily ve yanındaki kız dik dik bakıyordu. Görmezden geldim ve odaya doğru yürümeye başladım.

"Bekle!" 

Arkamdan gelen sese baktım. Orta boylu, ela gözlü, sarışın bir kız bana koşa koşa geliyordu.

"Çok kızdı mı?"

Anlamayan gözlerle ona baktım.

"Ah! Kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Bella. Muhtemelen buradaki ilk ve tek arkadaşın olacağım. Eee sen de benim."

"Buna sen mi karar verdin?"

"Hayır ama benimkisi sadece bir tahmin. Buradaki kişilerle pek anlaşacağını sanmıyorum."

Bu kız biraz deliydi ama sevmiştim.

"O zaman baştan tanışalım."

Elini uzattı.

"Ben Bella."

"Allison."

"Ha  bu arada fazla kızmadı. Sadece uyardı."

"Asıl sorun müdür değil aslında. Onlar...  Rahat durmayacaklardır. Ama onlara güzel bir cevap verdin. Hak etmişlerdi."

Hafifçe gülümsedim.

"Sadece benim olanı korudum."

"Bunu sakın bırakma. Yani kendini savunmayı. Burada ben unuttum çünkü."

Kısa bir süre bakıştık.

"O zaman hatırlama vakti geldi."

Göz kırptım. O da kırptı.

Birden yüzündeki sırıtma daha da belirginleşti. Küçük bir çocuğun sesi gibi heyecanla, "Hadi sana okulu gezdireyim tek arkadaşım."dedi.

Elini uzattı. Ben de tuttum.

"Gezdir bakalım deli kız."

İşte o eller birbirini hiçbir zaman bırakmadı. Hiçbir zaman...

HURTS LİKE HELLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin